Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ulema belası
Osmanlı Devleti kuruluş teşkilatı tamamlandıktan sonra başta adliye, mülkiye ve eğitim-öğretim olmak üzere devlet bürokrasisi medrese kaynaklı ulemanın (ilmiye sınıfı) egemenlik alanıydı.
Tanzimat döneminden itibaren ve özellikte Meşrutiyet döneminde açılan sivil okullar (“Mekteb-i Fünun-u Mülkiye”, muallim mektepleri gibi) ilmiye sınıfının egemenliğini sarsmaya başladı. Cumhuriyet döneminde mesleklere eleman yetiştiren okullar açılmaya başlayıca ulema egemenliğini sonu belirlenmiş oldu. Ankara Hukuk Mektebi’nin 5 Kasım 1925 tarihinde açılmasıyla adliyenin (mahkemelerin) kapıları ilmiye sınıfının gözdesi kadılara kapanmış oldu.
Burada Cumhuriyet’in Üç Fedaisi (Tekin Yayınları, 2016) adlı kitabımın 62-63 sayfalarından bir alıntı yapacağım. Mustafa Kemal Paşa, Adliye Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’a sorar: “Bütün bu kanunları çıkardın, yasaları yaptın, mahkemeleri kurdun diyelim. Peki, bu yeni mevzuatı uygulayacak hukukçuları nereden bulacaksın?” M.E. Bozkurt cevap veririr: “Bulacağım paşam, onları ben yetiştireceğim.” Ve Ankara Hukuk Mektebi’ni 5 Kasım 1925 günü açar. Ve böylece ilmiye sınıfının bürokrasi egemenliği sona erer. Burada, tarih boyunca ulemanın “istemezükçü” tavrını belirlemek için Osmanlı Uleması ve Türkiye Cumhuriyeti (Kitap Yayınevi) adlı kitaptan bir alıntı yapacağım: “Ulema bir zümre olarak muhafazakârdı ve reforma mani idi. Yerleşik geleneği savunmak dışında başka hiçbir yol bilmiyorlardı ve bu yüzden yeniliğe karşıydılar. (s. 19) “Bilahare, geçimle ilgili gündelik kaygılar, ilmiye sınıfının ve İslami kurumların rollerini ve işlevlerini kısıtlamaya dönük taleplerin potansiyel siyasi, toplumsal ve kültürel sonuçlarına ilişkin kaygıları büyüttü. Geçim kaygısı, hem ilim için hem de gelecekte iş bulma amacıyla İstanbul’un medreselerine akın eden binlerce taşralı genç için öncelikli kaygıydı.” (s.17)
İşte bu kaygı yüzünden, ilmiye (Ulema) sınıfı Osmanlı döneminde her yeniliğe “istemezük” diye karşı çıktı ve isyanları kışkırttı. Sonunda, Cumhuriyetin erken döneminde tasfiye edildiler ve yeraltına girdiler. Sonunda, 1946 yılında Demokrat Parti’nin kurulmasıyla birlikte “Cumhiriyet düşmanı” olarak dinci ve muhafazakâr partilerin yanında yer alır oldular. İşte bu nedenle yazımın adını “Ulema belası” koydum.
AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte R.T. Erdoğan’ın vazgeçilmez hedefi kendilerine hizmet edecek yeni bir ulema sınıfı yaratmank oldu. İşte bu nedenle, 2005 yılında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin üniversitede türban yasağını onayan kararına yönelik olarak “Türban konusunda mahkemenin söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır” diyerek bu amacını açıklamış oldu. Ve bir zamanların güçlü ulema sınıfını kurmak ve devleti yeni ulemanın eline teslim etmek için ortaöğretimi imam hatip okullarına dönüştürmek siyasetine iyice hız verdi. Artık imam hatip diploması üniversiteye girmenin ve işsiz kalmamanın garantisi oldu. Zaten Erbakan Hoca da kendi iktidarında “İmam hatipler bizim arka bahçemizdir” dememiş miydi?
AKP iktidarıyla birlikte “demokrasi treninden inilince” bu iktidarı sürekli kılmak amacıyla bir “kadrolu seçmen” kitlesi yaratılması gerekiyordu. Kimden oy alacaktı? Düşman olduğu laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyeti “sosyal”lik ilkesini İslami sadakaya dönüştürerek ve devlet bütçesini parti yardımı kisvesi altında kullanarak en azından 10 milyon aileyi maaşa bağladı.
2007 yılında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte TBMM, askeriye (TSK), Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi parti örgütüne dönüştürülerek kuvvetler ayrılılığı kuvvetler birliği haline getirildi ve hepsinin tapusu R.T.E’nin eline verildi. Öğrenim, ortaöğretim alanında, imam hatip okulları sivil liselere rakip haline getirilerek “Yeni Ulema Sınıfı”nın ocağı haline getirildi. Mezunları, uzmanlık alanlarıyla ilgisiz görevlerin başına getirildi. Böylece “Yeni Ulema Sınıfı” masaya, kasaya ve iktidara kavuştu. Ta 1994 yılında haber verdiğim “imam-doktor, imam-mühendis, imam-öğretmen, imam-yargıç, imam-vali...” meslek darbesi gerçekleşti. 1
1 Özdemir İnce, Söz ve Yazı & Tarih Bağışlamaz (Edebiyat ve Siyaset Yazıları 1), Eksik Parça Yayınları, 2023, s.171
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!