Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Şiir günü
Kavun acısı
Bu kavun acısı gelecektir
bu kavun acısı geçecektir
demir tavını bulacaktır
ağır kuru ve gebe bir sesle
çekiç örse vuracaktır
karımın devsel yeşil gözleri
öfkenin şiirini yazacaktır
Kavun acısı
kışın ilk sesidir camlarda
yazın boş bir okul avlusunda birikmesidir,
unutulmuş bir kalemdir öğretmen masasında
gülen ayvadır ağlayan nardır
bir umut sürgünüdür Dicle boyunda
kavun acısı gelecektir
kavun acısı geçecektir
kırağı gibi dalların üzerinden
bir al turna gibi tüfeğin önünden
su gibi damlayacaktır
ve dağlayacaktır yalım gibi
kavun acısı geçecektir
kiraz zamanı gelecektir
Çünkü
saat çalışır ve tamamlar günü
bir kan damlar kaldırımın üzerine
bir daha bir daha damlar
acı yağmur suyuna karışır
bir adam durur direğin dibinde
boynu kıldan ince bir adam
saat vurur yürek atar kan damlar
atar sigarasını adam ezer böcek gibi
atar sigarasını adam ezer yazgı gibi
atar sigarasını adam, çünkü
bir yerlerde beyaz mügeler açmaktadır
incir sütü biber gibi yakmaktadır
ak döşekler diken gibi batmaktadır
dağlar dağlar dağlar çağırmaktadır
Türkünün yurdu insanın yüreğidir
türkünün yüreği insanın belleğidir
onlar senin türkünü anlamazlar
türkün bütün sularda yıkanmıştır
bütün otların ince tadını bilir
bütün zindanları özgürlüğe çevirmiştir
onlar senin türkünü anlamazlar
çünkü onlar
gak deyince et
guk deyince su isteyen
Anka’dırlar
Kavun acısı geçecektir
kiraz zamanı gelecektir
bu kütük çiçeğe duracaktır
karımın devsel yeşil gözleri
öfkenin şiirini yazacaktır.
(Aydın, 2.4.1967)
***
Elmanın Tarihi
Elmanın hızını düşün
Tomurcukları gördün bir sabah
tomurcukları düşün
saniyede 300.000 kilometre yol alan hızda
sayısız güneşlere bölünüyordu
sayısız su kabarcıklarına
Çiçeklerini gördün bir sabah
çiçekleri düşün güneşin inatçı gücünü
erguvan tülünü ilkyazın
tutsak insanları ölü çocukları
hedefe giden merminin hüznünü
köyleri kentleri kasabaları düşün
çiçekleri düşün hepsinin düşleri bir
ama hepsinin düşleri ayrı
Yeşil tüylerini gördün ilk patlamada
yeşil tüyleri düşün
bir şey olmayacakmış gibi duran tüyler
dengeli bir coşkuyla bekleyip kafa tutarak
yelin bağrına gümüş kakmalar döken
yeşil tüyler onları düşün
İlkyazda durumu bu elmanın
yeşil kırmızıya dönüşecek
kırmızı tada dönüşecek
ve sonra doludizgin bir koku
ve elmanın doruk noktası:
Yumruktan küçük ve yuvarlak
kabuğu parlak ve sert
kırmızıdan yeşile kadar türlü renkte
kokusu hoş tadı tatlı ve mayhoş
Dokusu gevrek ufak çekirdekli
Gülgiller’den Elma.
Elmanın hızını düşün
Elini uzatsan elindedir
yere düşerse çürür ayrışır
ve çekirdekleri yayılır toprağa
toprağın dölyatağına
Elma çürür ama öcünü içinde taşır
bir filiz olmanın bir ağaç olmanın öcünü
Döllenmenin hızını düşün yeşermenin hızını
yeşilin kırmızının mayhoş tadın ve kokunun
dalından düşmenin ve çürümenin hızını
Saniyede 300.000 kilometre yol alan hız
benim dışımda benden ayrı bana karşı
parmak uçlarımı karıncalandıran uygar sıcaklık
sevgilimin yeşil saçları gibi yığılan
ölümün sakladığı dirim ertelenen dirim
benim yaşama tarzım bu benim direnmem
bu benim... değişmem delidumanlığım zorbalığım
ölümsüz ve benden bağımsız bir başka şey
bu beni saran beni sarsan bir bengi salgı
Elmanın hızını düşün sevgilim
seni beklememin hızını düşün.
(Muğla, 5.8.1968)
***
Zorba ve Ozan
47.
Size boyun eğmeyi öğrettim, dedi Zorba,
sağır ve dilsiz aklın uçurumlarında;
boş yere acı çekmişsiniz bir hayal için.
Gözyaşları her şeyi tan rengine boyar sandınız,
bağış dilenmektir onun bir damlası bile,
ne işe yaradı ölümlere lâyık sevdanız?
Nuh’un ömrü, Eyüb’ün sabrı mı var sizde?
Fermansız adım attınız, yol bitti işte,
sınanma zamanı geldi, sustu diliniz.
Ölümümü bekliyorsunuz, kurtulmak için benden,
vücudum çürüyecek ve büyü bozulacak sanki,
tatlı canınıza, gül teninize kıymayacaksınız.
Boş bunlar! Kulluktur yapının biricik temeli,
sır budur ve yalnız bu seçilir âlemde;
isyan çare değil, secde edeceksiniz Nemrud’a.
(Paris, 29. 5. 1986)
48.
Sevdayı da karıncadan öğrendim, dedi Ozan,
dikenlerle yırttım gözlerimdeki perdeyi,
devlette bir ululuk görmedim sevda konusunda.
Utanmadan kendini teraziye koyuyorsun, dediler,
sen mi daha yücesin yoksa köpek mi?
Bunları bana değil Zorba’ya sormalılar.
Pas yapar, demiri eritir gözyaşları,
dağların yerini değiştirir ufacık bir karınca;
sabrı, gayret kemerini kuşananlar bilir.
Alay ediyorlar: Kılıç mı keskin, sözcük mü?
Kılıca bakıp kederle gülümsüyor bir şiir:
“Mum gibi başımı kesseler ne korkum var?”
(Paris, 30.5.1986)
50.
Düşlerim hiç gerçekleşmeyecek sanıyorsun -
dedi ozan, yargı gecesi, son söz olarak -
ayırabilir misin sen düşü gerçekten?
Düşlerimle demir attım dünyaya,
gördükten sonra ışıkla gölgenin kavgasını
ne yapayım ben artık düşsüz hayatı?
Geçen zaman kazandığım topraktır benim,
yıktığın kent bir gün benim kalem olacak,
ölümümü gördün ve dirilişimi göreceksin.
O gün, İsrafil’in Sûr’u üç kez çalınca
geri döneceğim kanatlı atımla birlikte;
diyeceksin, şaşkın gözlerle bakarak bana:
Hep buradaymış bu, hiçbir yere gitmemiş.
(Paris, 12.6.1986)
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!