Özdemir İnce

Sayın Özdemir Bey

09 Kasım 2021 Salı

T tipi bir cezaevinden 8 Ekim 2021 günü yazılmış ve 19 Ekim 2021 tarihinde gönderilmiş mektup böyle başlıyor. Mektup, Atatürk fotoğraflı bir kartın arkasına küçük harflerle (bitişik el yazısı değil) yazılmış.

Mektubu bir de siz okuyun: 

***

“Öncelikle merhabalar, her ne kadar aynı dünya görüşlerini paylaşmasak da yazılarınızı takip etmeye çalışıyorum. 10 Eylül tarihli yazınızda: ‘İslam dini doğru anlaşılmıyorsa bunun suçunun tamamı bizzat dinde…’ şeklinde devam eden tespitlerinizin hem mantık olarak hatalı hem de bir inançlı insanı incitici olduğunu düşünüyorum.

Ben bütün kainatın ve tüm canlıların bir yaratıcının gücü ve iradesi ile yaratıldığını düşünüyorum. Bu güçlü, kudretli, her şeye kadir olan yaratıcımız, tüm kullarına, kitaplarını indirdiği peygamberleriyle doğruyu ve mutluluğumuzun esaslarını göndermiştir. Uyup uymamak  insanların ihtiyarındadır. Dileyen uyar uygular, dileyen uygulamaz. Hepimiz öldüğümüzde anlayacağız, inandığımız dinin, felsefe ya da her ne ise desteklediğimiz ideolojinin doğru ya da yanlış olduğunu.

Ben bu dünyada var isem, görüyorsam, yaşıyorsam demek ki bu var olma hali bir yerde ve bir (okunmuyor) olmalı. Peki, ben neden bu yer ve zamanın sebepsiz var olduğuna inanayım? Velhasıl bunları yazmaktaki gayem size fikirlerimi anlatmak değil, sadece bir kayıt yapmak istedim. Ben sonuç olarak İslam dinine yani dinimin tek referansı olan Kuranıkerim’e göre yaşarken, hurafeler ve bidatlarla beslenen yobazlardan ve yobazlıktan uzak durmayı düstur edindim. Ve Allah’ın benden istediğinin de bu olduğuna inanıyorum. Bu şekilde yaşamaktan çok mutluyum. Dinini çok rahatlıkla anlayıp yaşayabiliyorum. Demek ki dinim anlaşılmama durumu ya da sizin ifadenizle anlaşılmamasında suçu yok! Bazı insanların anlamama sorunu olduğunu düşünüyorum. Önermenizde bu nedenle mantık hatası olduğunu söyledim yukarda. Diğer taraftan sizin gibi fikirlere sahip olan (inançlı ya da inançsız olabilirsiniz) bireylere karşı bana ve benim gibi yaşayanlara karşı önyargılı ve emredici olmadığı sürece her zaman saygılı olduğumu, bunun da Kuranıkerim’in bir emri olduğunu bilmenizi isterim. Unutulmaması gereken şudur: Hata yapmak Yaradanımıza değil, bize has bir özelliktir. Hatalı kullar ve yobaz zihniyetler yüzünden dinin tümüne küsülmemeli, tavır alınmamalıdır. Sizlerin ve gazetenizin yaklaşımı böyle olursa daha kucaklayıcı, daha pozitif bir tutum sergilemiş olur ve kitlelere hitap etmiş olursunuz diye düşünüyorum. Acizane saygılarımı ve selamlarımı sunarım. B.S.”

***

B.S. kardeşimizin mektubunu büyüteç sayesinde okuyarak buraya aktardım. Umarım herhangi bir yanlış yapmamışımdır. Mektubu dikkat ve saygıyla okudum. Ancak bir yere itirazım var:

“İslam dini doğru anlaşılmıyorsa suçun tamamı bizzat dinde… şeklinde devam eden tespitlerinizin hem mantık olarak hatalı, hem de bir inançlı insanı incitici olduğunu düşünüyorum” diyor. Ama cümlenin tamamı şöyle: 

“İslam dünyasında İslam dini eğer doğru anlaşılmıyor ise bunun suçunun tamamı bizzat dinde ve Ali Erbaş da başlarında olmak üzere şahsen din adamı ve görevlilerine aittir.

İslamcı terör örgütlerince işlenen suçlar da gene din adamlarına ve İslam dünyasının tamamına aittir.” 

Bu cümlede bir Müslümanı incitecek bir taraf yok. İslamın kutsal kitabının ayetlerinden ilham aldıklarını iddia eden İslamcı terör örgütlerinin işledikleri suçların sorumlusu sadece kendileri değildir. İçinde yaşadıkları ve üyesi oldukları toplumlardır, fetva veren din adamlarıdır, din adamlarının yanlış ve sapkın yorumlarına izin veren kutsal metinlerdir. 

2021 yılında yaşayan Müslüman, 921 yılında yaşayan Müslümanla aynı kültür, bilgi, inanç tarzı düzeyinde olamaz. Dünyanın oluşumu ve insanın yaratılması konusunda dinsel kutsal metinlerin verdiği bilgi ile bilimsel bulgular çelişmekte. Vatikan bu konulardaki dogmalarından tamamen vazgeçti ve Darwin’i bile kabul etti. Böylece Hıristiyanları çelişkinin anaforundan kurtardı. 

Müslüman ülkelerde yaşayan filozoflar, bilimciler ve düşünürlerin uygar ülkelerde yaşayan meslektaşları kadar özgür olmaya gereksinimleri var. Yaşadıkları toplumlar gücenerek, alınganlık yaparak ya da yasaklayarak ve cezalandırarak onlara özgürlük alanı açamazlar ve tabularına tutsak kalmayı tercih ederlerse kesinlikle uygar dünyanın dışında kalırlar. Bunları yazmak zorundayım!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları