Özdemir İnce

R.T. Erdoğan ve 27 etnik grup

19 Nisan 2024 Cuma

1993 yılında, Metin Sever ile Cem Dizdar’ın 2. Cumhuriyet Tartışmaları adlı bir söyleşi kitabı Başak Yayınevi tarafından yayımlanmıştı. O yıllarda “ikinci cumhuriyet” konusu verimli bir yazı ve tartışma konusu idi. Bu konuda sorulan sorulara başta Turgut Özal ve Yalçın Küçük olmak üzere 20 kişi (siyasetçi, akademisyen, yazar, düşünür vb.) cevap vermişti. Bu kişiler arasında, 20. kişi olarak R.T. Erdoğan da yer almaktaydı. Kendisiyle söyleşi yapıldığında Refah Partisi MKYK üyesi ve partinin İstanbul il başkanı idi ve 39 yaşındaydı. 14 kitap sayfası tutan söyleşinin tamamını uygun bir zamanda bu sütunda yayımlayacağım ama giriş olmak üzere çok önemli bir soruya verdiği cevabı bu yazıda ameliyat masasına yatıracağım: 

R.T. Erdoğan, halk iradesinin tecellisiyle ilgili soruyu yanıtlıyor: “Bunu şu şekilde açayım: Resmi ideoloji ırkçı bir kişilik taşıyor, bu yapısıyla da milli bütünlüğü koruması mümkün değildir. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’inde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. ‘Türkiye Türklerindir’ gibi tezler yanlıştır. Türkiye, Türkiye’de yaşayan herkesindir. Bir inanç birlikteliği bu insanların bütünlüğünü sağlayabilir. Aksi takdirde milli bütünlüğümüzü sağlamak mümkün değildir. Temel sorunlarımız noktasında ana başlıklar olarak bunları söyleyebiliriz.” (s. 422) 

39 yaşında, Milli Görüşcü bir siyasal partide önemli görevleri olan bir siyasetçinin verdiği yanıtın içeriğinin anayasa ve yasalara aykırı olduğunu bilmemesi olası mıdır? Bilmesi gerekli ve bilmek zorunda. Refah Partisi’nin 16 Ocak 1998 tarihinde, Anayasa Mahkemesi tarafından “laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemleri” gerekçesiyle kapatıldığını anımsatalım. 

1993 yılında da yürürlükte olan 1982 Anayasası’nın 3. maddesini yazarak işbaşı yapalım: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” 

Bu maddeye göre Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmeyen bir “üniter” devlettir. Yani sınırları içinde farklı yasaların geçerli olduğu farklı yönetim bölgeleri, “federatif” yapılar yoktur, olamaz. TBMM’nin yetkisi devletin topraklarının tamamını kapsar ve her Türk vatandaşı bu topraklar üzerinde eşit haklara sahiptir. Söz konusu üniter devlet yapısı, Türkiye’nin topraklarının ve milletinin bölünmez bütünlüğünün en büyük teminatıdır. 

Konuştuğu zaman 39 yaşında olan siyasetçi, anlaşılan, bu evrensel gerçeklerden habersiz. 

“Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’inde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir.” 

R.T. Erdoğan’ın iddiasına göre bu 27 etnik grup adları ve soyadlarıyla anayasada yer almalıdır; kimlik ve pasaportta “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ama aslı Hitittir” tarzında bir açıklama bulunmalıdır! Aslına bakarsanız etnik kimlikler varsayımsaldır, farazidir. Saf bir etnisite ve soy yoktur. Her isteyen Türk bir camın üzerine tükürerek ne kadar Türk, ne kadar Ermeni, ne kadar Slav, ne kadar Yunan, ne kadar Kafkasyalı olduğunu anlayabilir. Ben kendi çorbamı biliyorum ve bununla çok mutluyum. 

R.T. Erdoğan’a göre devletin “Resmi ideoloji ırkçı bir kişilik taşıyor” imiş... Devletin adı “Türkiye Cumhuriyeti”! Öyle değil mi? Irkçı olsaydı “Türk Cumhuriyeti” denmez miydi, yazılmaz mıydı? 

Türkiye Türklerindir gibi tezler yanlış” imiş!... Bu tez kimin tezi? Devletin mi, bir siyasal partinin mi, bir filozof ya da sosyoloğun mu? Tez olarak nerede yazılı? Bir zamanlar Hürriyet gazetesinin adının yanında “Türkiye Türklerindir” yazardı. Hürriyet’te yazdığım sırada (2000-2012) bu slogan tartışma konusu olmuştu. Kaldırıldığını sanıyordum. Dünkü gazeteye baktım “Türkiye Türklerindir” yazısı Türk bayrağı ve Atatürk portresinin altında yazmakta. Şu anda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan R.T. Erdoğan hâlâ bu sloganın ırkçı olduğunu düşünmekte ise makam sekreterlerinden birinin, gazetenin genel yayın müdürü Ahmet Hakan Coşkun’a bir uyarı telefonu açması yeter. Bir yığın yanlış arasında bir doğru da var: Kuşkusuz “Türkiye’de yaşayan herkesindir Türkiye.” 

R.T. Erdoğan’ın yanıtında son olarak şu bölüme takıldım: “Bir inanç birlikteliği bu insanların bütünlüğünü sağlayabilir. Aksi takdirde milli bütünlüğümüzü sağlamak mümkün değildir.” 

Refah Partisi MKYK üyesi ve partinin İstabul il başkanı Erdoğan Vatandaşlık Bilinci’nin (isterseniz “ruhunun”) toplumsal bütünlüğü sağlamayacağına inanmakta ki ulusal bütünlük için “İslami inanç birliği” istemekte. Bütün söyledikleri gibi bu da yanlış! (Devam Edecek)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları