Özdemir İnce

Roma’nın son günlerinde tarikatlar

19 Aralık 2021 Pazar

1982 yılında TRT’den kovulurcasına emekli edildiğim zaman iş istemek için hiçbir yere, hiçbir kimseye başvurmadım; kimseden de iş önerisi almadım. Zaman ve ortam benden intikam alıyordu. Eve çekildim, yazdım ve geçinmek için 10 yıl çeviri yaptım. O dönemde yaptığım çevirilerden onur ve gurur duyarım. Bu çevirilerden biri de Sovyet tarihçileri V. Diakov - S. Kovalev’den çevirdiğim İlkçağ Tarihi 2: Roma’dır.*

Bu iki tarihçinin kitapları Batı’da yazılan tarih kitaplarına benzemez; toplumların yapıları, kültürleri ve sanatları diyalektik anlayışa göre değerlendirilir. Bu değerlendirmeler sayesinde tarihin neden tekerrür ettiğini kolayca anlarsınız.

Roma’nın son günleri ile AKP’nin son günleri birbirine nasıl mı benzer? Bakın nasıl benziyorlar:

[Ama aynı zamanda, (Roma’da) bu dönemin düşünsel üretiminde, bilimsel düşüncenin gerilemesi gözlemlenebilir; Grek materyalizminin temsilcileri olan Demokritos ve Epikuros, filozof Aristoteles’in yapıtlarında, Cicero ve Caesar’ın çağdaşı Romalı düşünür Lucretius’un Doğa Üzerine adlı şiirinde açıkça dile gelen, insan aklının doğanın gizlerini ve yasalarını kavramaya yeteneği olduğu inancı, evet bu inanç yok oldu. Uzun süredir reddedilen, gizemli ve anlaşılmaz güçlere inancın tekrar dirildiği görülüyordu. Cumhuriyet döneminde, o sıralar ancak yoksul halkın en cahil katmanlarında kaba boş inançlar biçiminde varlıklarını sürdüren bu düşüncelere büyük Roma rahipleri (Caesar gibi) bile gülüyorlardı. Ama şimdi, düşünsel gerilemeyle birlikte, yeniden ortaya çıkıyorlar, elverişli bir ortam buluyorlardı ve bunların en ateşli yandaşları, daha bir süre önce en kültürlü olan ama artık geçerli yaşama amaçlarını, kendilerine ve kendi güçlerine inançlarını yitirmiş bulunan çevrelerdeydi.]

[Olağanüstü ve doğaüstüne, “öteki dünya”nın her şeyine büyük ilgi, Suetonius Tranquillus’un (75-160) ilk imparatorların hayatlarıyla ilgili belgelere koca bir kehanetler, fallar ve mucizeler yığınının karıştığı On İki Caesar’ın Hayatları adlı yapıtında açıkça görülür. Thukydides ve Polybios bu gibi şeylere “boş masal” muamelesi ederler, ama ne var ki MS II. yüzyılda bu gibi budalalıkların çokça müşterisi vardı. Roma’da öylesine çok ve her türde sihirbaz, büyücü, müneccim, kâhin, göz bağıcı ve cadı vardı ki imparatorluk yönetimi bunlara karşı birçok kez katı önlemler almıştı; bunları sürdü, kılıçtan geçirdi, bu mistik bulaşıcı hastalığı ortadan kaldırmak için boş yere uğraştı. Zaten, Roma imparatorlarının en aydınları bile bu hastalığa yakalanmışlardı: Örneğin Claudius resmen bir kâhinler okulu (haruspices Augusti) açtı ve Adrianus müneccimlikle, hatta büyücülükle uğraşıyordu.]

[Roma toplumu, bu anlayış içinde, Augustus’un din reformunu ve eski Roma inancını diriltmek arzusunu heyecanla karşılamıştı.

Ama pek doğaldır ki, bir yandan bu reformları halk yığınlarının ayaklanma eğilimlerini frenlemek konusunda etkili bir araç gördüğü için sevinçle karşılamasına karşın bu toplum, kendini eski siyasal etkinliğinin yerini dolduracak yeni bir şey bulduğu dinsel tarikat araştırmalarına teslim ediyordu. Büyük ailelerin temsilcileri Augustus tarafından yeniden kurulan dinsel derneklere koşarak girdiler: En eski zamanların ayinlerini yeniden onurlandıran “Arval kardeşler”, “Lupercus”lar, “Titien”ler ve ötekiler: Eski ve kesinlikle anlaşılmaz bir dilde okunan ve söylenen dualar, kemere takılmış kurt kuyruklu “sıçrayıcılar”ın yabanıl dansları vb. imparator kültleri, “Augustus ve Roma” “Augustus’un cini (genius)”, “Augustus’un cin-tanrıları” en küçük bir başarıya ulaşamadılar. Senato kararı uyarınca verilen “tanrı” payesi ile ölü imparatorlar “tanrı”laşıyorlardı...]

[Engels İlkel Hıristiyanlığın Tarihine Katkı’sında, o sırada eski dünyaya egemen olan karışıklığı şaşırtıcı bir biçimde tanımlar. Bu dönemin, hatta Roma ve Hellas’ta, daha baskın oranda da Küçük Asya, Suriye ve Mısır’da, çeşitli ulusların içinde dindar dalaverelerin ve en katkısız üfürükçülüğün tamamlayıcı katkıları bulunan en değersiz boş inançlarının karışımının hiç eleştirilmeden kabul edildiği; kerametin, acayip yüceltmelerin, her türlü tinselci saçmalıkların, kehanetin, altın yapma usullerinin, Kabalanın ve gizli büyücülüğün başrol oynadıkları bir çağ olduğunu gösterir.]

* Yordam Kitap’ta birinci basım 2008.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları