Özdemir İnce

Kararsızlar yığışımı

19 Temmuz 2024 Cuma

Yığışım bir yerbilim (jeoloji) deyimidir, molozların çimento durumuna dönüşmesiyle oluşan kaba kütle anlamına denir. Bu deyimi insanlar için kullandığımız zaman kütle, kitle olur. Kütle ile kitlenin en önemli farkı türdeşliktir. 

“Yığın” da var ama o başka.

“Bir şeyin üst üste birikmesiyle, yığılmasıyla oluşmuş olan küme: 

Harmandaki saman yığınını kağnıya doldurmaya çalışıyorlardı.”

Birçok kimsenin bir araya gelmesiyle oluşan kalabalık, insan kümesine insan kitlesi denir. Taş da insan da maddedir. Ancak insan olan maddenin aklı ve beş duyusu vardır. Taşların böyle bir özelliği yoktur. Kararsız taş yoktur ama kararsızlık insana özgü bir durumdur. İnsanın özelliklerinden biri siyasal olmasıdır.

Vikipedi’ye göre siyaset veya politika, “İnsan grupları arasında kararların alındığı veya bireyler arasındaki güç ilişkilerinin, kaynakların dağıtımı veya statü gibi diğer etkileşim biçimlerinin ilişkilendirildiği bir dizi faaliyeti ifade eder.” 

Demek ki siyaset “bir” ve “her” konuda karar verme eylemi imiş. Kendisiyle ilgili ya da herhangi bir konuda karar veremeyene kararsız denir. “Kararsız” ise karar vermekte güçlük çeken, kolayca karar veremeyen ya da ikide bir karar değiştiren insan (kimse) anlamına gelir. Bir de “kararsızlık hastalığı” vardır: Sınırda veya bilinen adı ile borderline kişilik bozukluğu, ruh halinin çok hızla değişmesi, davranışlar ve ilişkilerde kararsız ruh haliyle karakterize, günlük yaşantıda işlevsellik sorunlarına neden olan zihinsel bozukluktur. Belirtileri: Özgüven eksikliği, ayrıntılara takılıp kalma, hata yapma korkusu, mükemmeliyetçilik, bağımlı kişilik yapısı, bilgi sahibi olmadığı bir konuyla karşı karşıya olma, kimlik karmaşası...

Benim, kimlik bilinci konusunda bir sorum vardır, belki anımsarsınız: “Ben kimim?” Kararsız insan, “Ben kimim?” sorusuna cevap veremeyen insandır. Ben kimim sorusuna doğru cevap veremeyen kişi sonsuza kadar sınıfta kalır. Bu konuda Jean-Paul Sartre’dan örnek vereceğim:

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, her alanda bozulan “oyunun kuralları”na koşut olarak edebiyat alanında da bir tür durum muhasebesi yapmak zorunluluğu duyan Jean-Paul Sartre, 1946 yılında “Les Temps Modernes” adlı bir edebiyat, felsefe ve siyaset dergisi yayımlamaya başladı. Jean-Paul Sartre, ilk sayısında, derginin programını ve ilkelerini açıkladığı bir sunuş yazısı yayımladı. Bu son derece önemli yazıdan iki alıntı yapacağım:

“İnsan bir ‘durumdan’ ibarettir: Bir işçi, bir burjuva gibi düşünüp hissetmekte özgür değildir; ama bu durumun gerçek ve bütün bir insan olabilmesi için, yaşanması ve belli bir amaca doğru aşılması gerekir.”

“Hayır, bir işçi burjuva gibi yaşayamaz; bugünkü toplumsal düzen içinde, ücretlilik durumunu sonuna kadar yaşaması, çekmesi gerekir. Bundan hiçbir kaçış yolu, başvurulacak hiçbir ‘merci’ yoktur. Fakat bir insan bir ağacın ya da taşın varolduğu gibi varolamaz. İşçi, kendi kendini işçi yapmalıdır.” (“Situations, II”, Gallimard, s.27)

Jean-Paul Sartre, nasıl bir burjuva kendini bir işçi gibi hissedemezse bir işçinin de kendini bir burjuva gibi hissetmemesi gerektiğini söylüyor. Kendini burjuva gibi hisseden işçi, kendini bülbül sanan kargaya benzer. Fransa’da, İngiltere’de bir işçi burjuvaların gittiği kahve ve meyhaneye gitmez, içtiği tütün de farklıdır.

Ama bizde kaportacı çırağı da Çukurova’da pamuk toplayan maraba da Amerikan sigarası içer, içmese bile heves eder. Kendini bülbül sanmayan karga ile kendini burjuva sanmayan ve ona özenmeyen işçinin durumunu “bilinç hali” tanımlar. Peki bilinç nedir? Bilinç ilkin piliç değildir. Felsefi tanıma gerek yok. Bilinç, insanın nerede, ne ve kim olduğunu bilmesidir. Bilinçli bir tavuk kendini horoz sanamaz, kendini horoz sanan tavuğa sapkın ve sapık denir.

Seçimlerde oy verecek olan kişi “Ben kimim” sorusunu kendine sormak zorundadır. Alacağı ya da vereceği yanıt oy vereceği siyasal partiyi de işaret eder. Ancak vereceği yanıt etnisitesinden ve inancından bağımsız olacak. Hitit kökenli, Galatasaray yandaşı Hepa ile Sümer kökenli ve Fenerbahçeli Adamo’nun aynı partiye oy vermeleri “Ben kimim” sorusuna verdikleri yanıta bağlıdır.

Siyasal bilincin mülkiyetle, üretim araçlarıyla, artı değerin paylaşılmasıyla sıkı sıkıya ilişkisi vardır. Anket yapanlar A partisi yüzde şu kadar, B partisi şu kadar ve yüzde 30 da “kararsız” diye sonuç ilan ederler. Siyasal bilinci olmayan kimseye “insan” denir mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları