Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hiçbir şey değişmemiştir
“İstenmeyen adam” olarak ilan edilen on büyükelçi skandalının neden olduğu açmaz ile ülkemizin gri listeye alınması öylesine açık ve seçik ki ortaya çıkan bunalımı ben bile anlayabiliyorum.
10 BÜYÜKELÇİLİK NE DEDİ
“Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir.
Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz.”
Bunun üzerine, sonucunun yaratacağı tehlikeleri düşünemeyen AKP’li Cumhurbaşkanı, 10 büyükelçiyi “istenmeyen adam” ilan etmekle tehdit etti.
Bu tehdidin ardından 10 büyükelçilik şöyle bir açıklama yaptı. Bu açıklama, Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesinin tekrarından ibarettir ve çıplak anlamı ise şudur: “Bizim açıklamamız Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine uygun olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala hakkında aldığı karara Türkiye Cumhuriyeti hükümetini uymaya davettir. Bu, Türkiye’nin içişlerine karışmak anlamına gelmez.”
Sonuç olarak AİHM’nin aldığı karar hâlâ yerinde durmakta ve 10 büyükelçinin eleştirel uyarısı geri çekilmemiştir. Uzun sözün kısası, 10 büyükelçinin temsil ettiği devletlerin uluslararası hukuka saygı uyarısı geri çekilmemiştir. Yani hiçbir şey değişmemiştir. İktidarın ve yandaş basının sevinip böbürlenmesinin hiçbir nesnel karşılığı yoktur. Kazı koz anlıyorlar diyeceğim ama çevir kazı yanmasın daha uygun... Kal neymiş (*), “Hizaya geldiler”miş, “Yanlıştan dönüş”müş, “Geri adım”mış, “Dik duruş çark ettirdi”ymiş, “Küstah elçilerden geri adım”mış... Olan biteni anlamaktan aciz adamlar hamamda türkü çığırmakta... Ama en kofu “Elçiler de Osmanlı tokadıyla tanıştı.” (Akit)
***
Viyana Sözleşmesi’nin büyükelçilerin bulundukları ülkenin içişlerine karışmama ilkesini belirten 46. maddesine atıf yaparak görece uzlaşmasının ardından varılan noktayı Saray çevresi, Kavala konusunda “geri adım” olarak yorumladı. Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’ın, “Biden yönetimi olarak, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarına saygıyı küresel olarak desteklemeye devam edeceğiz” açıklaması, yorumun bir tür saptırma olduğunu açıklamış oldu. Demek ki hiçbir şey değişmemiştir.
Öte yandan AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’nin 46. maddesinin birinci bendi hâlâ yerinde durmaktadır: “Yüksek sözleşmeci taraflar, taraf oldukları davalarda mahkemenin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ederler.” Buna göre AİHM’nin Osman Kavala hakkında verdiği karar yerinde durmaktadır. Yani Saray iktidarı Osman Kavala’yı serbest bırakmak zorundadır.
GRİ LİSTE
Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu (FATF) tarafından oluşturulan, karapara aklama ve terörün finansmanı konusunda eksiklikleri bulunan ve risk içeren ülkelerin yakın gözetim altında tutulması anlamına geliyor. Türkiye, karaparanın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede yeterli çabayı göstermediği gerekçesi ile gri listeye alındı. FATF Başkanı Marcus Pleyer, düzenlenen basın toplantısında “Türkiye karmaşık para aklama olaylarıyla etkin şekilde mücadele ettiğini ve terörizmin finansmanı ile ilgili adli kovuşturmaları takip ettiğini göstermeli; Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen IŞİD ve el Kaide gibi terör örgütleri ile ilgili soruşturmalara öncelik vermeli” dedi.
KISSADAN HİSSE
Laf öğütmeyi bir yana bırakıp hikâyenin sonunu okuyalım: R.T. Erdoğan, büyükelçiler hakkında aldığı “Persona Non Grata” kararını geri almak zorunda kaldı. Oysa AİHM’nin Osman Kavala hakkında aldığı karar yerinde duruyor. Uygulanmaz ise yaptırım kararı kapıda beklemekte.
Her konuda tek kişi karar veriyorsa bakanlıklara, genel müdürlüklere ve binlerce uzman bürokrata ne gerek var; onlara ödenen maaşlar israf değil mi? Bu tek kişi, binlerce uzmandan çok daha ilgili ve bilgili olabilir mi?
(*) Dalga geçmek için kullanılan Çukurovalı deyiş.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!