Özdemir İnce

Haddini bilmez RTÜK

07 Haziran 2022 Salı

1987 yılının nisan ayında Oran (Cezayir) kentindeki Es Sania Üniversitesi’ne davetliydim. Kentteki büyük bir salonda konferans verdikten sonra, 1967 yılında Mısır-İsrail Savaşı üzerine yazdığım Savaş ve Barış adlı destansı bir şiirimi Fransızca okudum. Derler ya, söylemesi ayıp, “salon yıkıldı”. Cezayir’de halkın büyük bir çoğunluğu, eğitimlilerin tamamı Fransızca bilir. Fransızca yayın yapan bir televizyon benimle röportaj yapmak istedi. Konu Akdeniz uygarlığı idi. Başka soru kalmamış gibi, söyleşiyi yapan kız, “Müslüman mısınız” diye sordu. Bunun üzerine “Bizim ülkede insanlara dinlerini sormak anayasal yasaktır” dedim. Sanki cevabımı duymamış gibi dinleri saymaya başladı. “Sizi ilgilendirmez” dedim. Bunun üzerine, sunucu kız kameraya “Stop!” dedi ve kayıt durdu. Söyleşi yayımlandımı bilmiyorum. Bu söyleşi eğer stüdyoda ya da dışarıda canlı yayında olsaydı, kameraya “Stop” diyemezdi.

Bu anımı sizler için yazdım ey RTÜK sansürcüleri. Belki bilmiyorsunuz ama ben söyleyeyim, TRT televizyonunu kuran kadronun bir üyesiydim. Öndenetim ve Redaksiyon Şube Müdürü, Türkiye Televizyonları Program ve Yayın Planlama Müdürü görevlerinde bulundum. Birinci müdürlük RTÜK gibi bir birimdi. 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde bu görevleri yapıyordum. Canlı yayında söylenen sözün sorumlusu söyleyendir. Canlı yayında, katılımcının “Kahrolsun Başbakan!” demesine hiçbir kimse engel olmaz. Meslek erbabı herkes bunu bilir.

Ayrıca, TRT’de yıllarca  sınavlarda jüri üyesi oldum ve kurs öğretmenliği yaptım ve Basın Yayın Yüksek Okulu’nda metin yazarlığı dersi verdim. Aranızdan kaç kişi televizyoncu, radyocu, gazeteci, yazar ve hukukçu?

Bildiğim kadarıyla her ülkede, değişik adlarla, televizyon yayınlarını izleyip değerlendiren bir kurul var ama hiçbiri hükümetin sansür makası ve Deli Dumrul’u değil. Ben bu mesleği bilmeyenler gibi RTÜK’ü toptan kapatmaktan yana değilim, yeniden kurmak, yeniden yapılandırmak, değerlendirme kurulunu ise yukarıda saydığım meslek adamlarından oluşturmak gerekir.

Bu satırlar işin mesleki tarafı. Bu mesleği bilmediğiniz belli. Şimdi görevinizi yaparken yetki aşımı yapıp-yapmadığınıza, tarafsız davranıp davranmadığınıza bakalım:

RTÜK’ün üst kurul üyesi beyler, dört televizyona verdiğiniz cezayı 6112 sayılı yasada geçen “Yayın hizmetleri,... tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz.” ifadelerinin ihlali gerekçesiyle vermişsiniz. Aferim vallahi! Bu kadarına da pes artık. Televizyon yayınları iki türlü yapılır. Birinci yayın  türü  önceden kaydedilmiş programlardır. Bunları denetlemek mümkündür. Yayından önce belgesel metni, seslendirme metni varsa okunur yoksa kulakla dinlenir, gözle bakılır. Sakıncalı yer varsa çıkarılır. CHP Genel Başkanı’nın sözleri önceden kaydedilmemiş olduğu, bir canlı yayın (en direct-doğrudan yayın) olduğu için 6112 sayılı yasaya göre kimseye ceza veremezsiniz. Verdiğiniz cezanın gerekçesi yorum da olamaz.

AKP iktidarı 4-5 özgür televizyon kanalı dışında medyanın tamamını beslemekte ve savaş aracı olarak kullanmakta. Meslek etiğinden yoksun olan bu kadro muhalefetle ilgili sadece olumsuz, aleyhte haber ve görüntülere vermektedir. RTÜK de bağımsız ve özgür 4-5 televizyonu susturmak için her türlü yasadışı müdahalede bulunmakta ve cezalandırmayı silah olarak kullanmaktadır. Ancak unutmamak gerekir ki bugünün yarını da var ve bilinmelidir ki görevini kötüye kullananlara hiç kimse bağışlayıcı olmaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları