Özdemir İnce

Gülme zamanı

02 Nisan 2024 Salı

1 Nisan sabahı. Türkiye artık dünkü Türkiye değil, olamaz zaten. Olamayacak! Bugün seçim sonuçlarıyla ilgili yazmayacağım. Bekleyeceğim. Birkaç Karatepeli fıkrası aktaracağım. 

DAM HIRSIZI

Karatepelinin biri on tane dam (ev) yapmış. Damın birinin başına çıkar sayarmış, dokuz; iner sayarmış, on. 

“Vay açıkgöz hırsız! Ben damın tepesine çıkana kadar çaldı, inene kadar yerine koydu” dermiş. Bir kere daha dokuz sayınca hırsızı aramaya çıkmış. Yolda: 

“Sırtı dam yüklü adam gördünüz mü” diye sormuş rastladığı birine. O da: 

“Gördüm, az önce geçti” demiş. 

Giderken giderken bir değirmene varmış. Girmiş içeri. 

Değirmenciye sırtında dam yüklü hırsızı sormuş. Değirmenci: “Sen otur dinlen, demiş. O gâvur öyle çalar hep damları. Geçeceği saati biliyorum. Sana haber veririm.” 

Değirmende bir de şapkalı papaz varmış. Bunlar yatıp uyumuşlar. Değirmenci papazın şapkasını Karatepeliye, bunun terliğini de papaza giydirmiş. Sonra Karatepeliyi uyandırmış: 

“Damı çalan hırsız şimdi değirmenin önünden geçti. Kalk yetiş ardından” demiş. 

Karatepeli yola düşer. Ay ışığı da arkadan vururmuş. Gölgesi önüne düşüp de başında şapkayı görünce, almış da eline demiş ki: 

“Hay değirmenci! Beni uyandıracağına papazı uyandırmış.” 

EMMİNİ EŞŞEK BELLEME

Karatepelinin biri Aladağ’a gelir. Canı pekmez ister. Fırından bir çörek satın alır. Sonra da pekmez aramaya çıkar. Gezerken bir ayakkabı tamircisine rastlar. Gön suyunu pekmeze benzeterek “Oğlum, elli kuruşluk pekmez ver” der. Adam pekmez satmadığını söyler. Karatepeli biraz daha gezinir ama pekmez bulamaz. Tekrar ayakkabıcının yanına gelir, “Oğlum elli kuruşluk pekmez ver” der. Adam dayanamaz, bir tasın içine gön suyunu dökerek verir. Karatepeli çöreğini gön suyuna batırarak yer. Sonunda elini silerken “Oğlum, emmini de eşşek belleme ya, pekmezin de pek iyi değilmiş” der. 

KATIR YUMURTASI

Karatepelinin biri, ilk defa şehre iner. Dolaşırken yolu sebze haline düşer. Karpuz yığınlarının önünden geçerken merak edip sorar:

- Selamünaleyküm hemşerim, nedir bu sattıkların? Karşısındakinin Karatepeli olduğunu anlayan açıkgöz manav: 

- Aleykümselam arkadaş, bunlar katır yumurtası olur. 

- Kaç para tanesi? 

- Senin için beş kuruş olur. 

Karatepeli fiyatı makul bularak en büyüklerinden bir karpuz seçer, sonra da sorar: 

- Şimdi ben bu karpuzu götürsem, içinden katır çıkar mı, çıkarsa kaç günde çıkar? 

Manav: 

- Götürüp sıcak bir yerde on gün sakla, on birinci gün katır sahibisin. 

Bu kadar kısa bir sürede katır sahibi olmak, Karatepelinin çok hoşuna gider. Karpuzu alır, köye doğru yola koyulur. Epeyce yol aldıktan sonra dinlenmek ister ve yokuşun başında bir yere oturur. Fakat karpuz her nasılsa elinden pırtarak dereye doğru yuvarlanmaya başlar. Karatepeli de arkasından koşar. Karpuz biraz ileride taşa çarparak kırılır. Tesadüfen orada bulunan bir tavşan, gürültüden korkarak kaçmaya başlar. Karatepeli tavşanın ardından koşar ama yakalayamaz: 

- Ya gördün mü işte şanssızlığı! Yumurtadaki yetişkin yavruymuş ama elimizden kaçırdık. 

Karatepeli yorgun argın eve gelir ve olanları hanımına anlatır. Kadın da ondan farklı değildir, 

- Tüh yazık olmuş, kaçmasaydı, yaylaya çıkarken binerdik, der. 

KARATEPELİNİN DÖVENİ KAYIP

Bir gün bir Karatepeli, dövenini sırtına bağlayarak harman yerinin yolunu tutmuş. Yol üstünde bir kekliğe rastlamış. Onun peşine düşmüş. Şura senin bura benim derken akşam olmuş. Harmanı da dövememiş kekliği de tutamamış. Eve dönecekken, sabahleyin harmana gitmek üzere yola çıktığını hatırlamış. Ama döveni nereye bıraktığını hatırlayamıyormuş. Gezdiği bütün yerleri yeniden dolaşmaya başlamış. Ancak gecenin karanlığında ayağı kayıp sırt üstü düşmüş. Bir de bakmış ki döven sırtında hâlâ bağlı duruyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları