Özdemir İnce

Eski yazılar 7

23 Haziran 2023 Cuma

“Edebiyatın Tuzu Siyaset’in Biberi” adlı yeni bir kitabımı yayına hazırlıyorum. Derlemeyi okurken “Orhan Pamuk’un Zırvaları” adlı bir yazım karşıma çıktı. Edebiyat ve siyaseti çok yakından ilgilendiren neşter gibi bir yazı. Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nün bu yıl Orhan Pamuk’a verildiği düşünülürse bu yazıyı bu dizide yayımlamak kaçınılmaz olmakta...

***

ORHAN PAMUK’UN ZIRVALARI1

En eski arkadaşlarımdan, Can Yayınları’nın kurucusu rahmetli Erdal Öz’e danışmanlık yaparken Orhan Pamuk’un “Cevdet Bey ve Oğulları”nı yayımlamasını desteklemiştim. Bu destek çok önemliydi çünkü kaldırıma düşmüş ve işportada bile satılamayan bu kitabı yayımlamak konusunda kararsızdı Erdal.

Daha sonra, Orhan Pamuk’un “Kara Kitap”ı, “Beyaz Kale”  ve öteki kitapları yayımlanırken Can Yayınları’nda editördüm. Orhan Pamuk,  hakkında yabancı basında çıkan olumlu yazıları çevirip Erdal’a getirir, Erdal da benim odamdaki makineden basına faksla gönderirdi. Ancak olumsuz yazıların hiçbirini, doğal olarak göremezdik, getirmezdi. Ama ben bilirdim!

Orhan Pamuk iyice palazlanınca telif ücretini yüzde 25’e çıkarmak istedi. Erdal gene kararsızdı. Kendisine Orhan Pamuk’la anlaşmamasını, onu yayımlayarak yayınevini mahkûm ettiğini, oysa ona verilen aynı parayla yılda en az 20-25 yazar yayımlayabileceğimizi, böylece ondan doğacak boşluğu doldurabileceğimizi söyledim. Erdal Öz, Orhan Pamuk’a istediği parayı vermedi. O da daha önceden anlaştığı İletişim Yayınları’na geçti.

Hatırlarsınız, Orhan Pamuk’a verilen Nobel Ödülü’ne de karşı çıkmıştım. Karşı çıkışımın yazınsal nedenlerini açıklamamın yeri bu sütun değil, edebiyat dergileri!

Bu satırlardan anlaşılabileceği gibi Orhan Pamuk hakkında olumlu bir duygu ve düşüncem yok. Hele dünkü yazımda yazdıklarımı ve “Masumiyet Müzesi” tasarısını İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinden aldığı (alacağı) para ile gerçekleştirdiğini (gerçekleştireceğini) öğrendikten sonra olumsuz duygu ve düşüncelerim iyice azdı.

Orhan Pamuk, Nobel’i alıp, Türklerin soykırıma uğrattığı Ermeni ve Kürtlerin çetelesini tutmayı bıraktıktan sonra, şimdi demokrasi müfettişliği rolünü üstleniyor.

Amerikan PBS televizyonunda “Charlie Roze Show” adlı programa katılan beyimiz, ülkedeki dengesizliği “laik/şeriatçı” çekişmesine bağladıktan sonra “Demokrasinin din devletine dönüşeceğinden mi korkuluyor” sorusunu şöyle yanıtlıyor:

“Hayır böyle söylüyorlar ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Bence bahane bu. Maalesef, Türk bürokrasisi ve ordudaki bazı kesimler, sahip oldukları ayrıcalıklarını kaybetmek istemiyor. Bu kesimler, AB ile müzakelerden de memnun değiller. Çünkü ayrıcalıklarının bazılarını kaybedebilirler.” (...) “Kendimi kültürel olarak onlara (laiklere) yakın hissediyorum. Daha Batılılar, ancak kendi otoriter hallerinin, hoşgörüsüzlüklerinin, ifade özgürlüğü üzerinde durmamalarının, Türkiye insanlarının oylarına saygı göstermemelerinin sorununu yaşıyorlar. Laiklerin birçoğu iyi insanlar ama demokrasiye, halkın oylarına ve insan haklarına saygıları yok.” (Hürriyet, 30.12.2009)

Bu densiz adam utanma ve arlanma duygusunu tamamen yitirmiş. Sanki bürokrasinin kadrolarını tamamen AKP yandaşları doldurmuyormuş gibi, AKP iktidarı basın özgürlüğünün ırzına geçmiyormuş gibi, sendikalı işçilerin üzerine sıfır derecede suyu AKP’nin polisleri değil de laik örgütler sıkıyormuş gibi.

Bu ne ödenmez borçmuş, bu ne tükenmez kin ve nefretmiş! Büyük yazar kimseye borç ödemez; gerçek yazar kimseye kin duymaz ve kimseden nefret etmez!

Nobel Ödülü alt tarafı bir ödüldür, Jean-Paul Sartre’ın almaya tenezzül etmediği ödüldür, kimseyi büyük yazar yapamaz, adam sınıfına yükseltemez!

***

Tarihe not düşen bir yazı okudunuz. Orhan Pamuk’un siyasetten zerre kadar anlamadığını kanıtlıyor. Kar adlı kitabının Cumhuriyete düşmanca saldırdığı yazıldı. Kitabı okumadığım için bu konuda bir şey söyleyemem. Ama yukarıdaki yazımda yer alan cümlesi var ki onun hakkında bir karar vermemize yeter. Demek ki Cumhuriyete karşı İslamcılığın kurduğu “türban” tuzağının inanç özgürlüğü olduğunu sanıyor. Demek ki Anayasa Mahkemesi’nin,  AKP’nin “laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiği” yönündeki kararı üzerine kapatılmasını, demokrasiye aykırı görmekte...

Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nün seçici kurul üyeleri, edebiyatın ayrı, siyasetin ayrı eylemler olduğunu sakın savunmaya kalkışmasınlar.


1 Hürriyet, 6 Ocak 2010.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları