Özdemir İnce

Eski yazılar -4

13 Haziran 2023 Salı

Okuyacağınız yazı AKP’yi iktidara getiren 3 Kasım 2002 seçiminden önce 27 Ekim 2002 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlandı. Aradan 21 yıl geçtikten sonra bir kez daha bu nedenle ilginize sunuyorum. 14 ve 28 Mayıs 2023’ün iki felaketiyle karşılaştırma olanağı...

***

3 Kasım 20021

İşte açıkca yazıyorum: “Türk halkının dehası” diye bir deha tarzı olduğuna inanmam. Bütün halklar aşağı yukarı birbirine benzer. Mayasında tutuculuk, benmerkezcilik, açgözlülük ve çıkarcılık vardır. Bir seçmen, ne siyasal partilerden ne de milletvekillerinden daha iyidir. “Türk halkının dehası” safsatasını duyduğum zaman aklıma La Fontaine’nin “Karga ile Tilki” öyküsü gelir: “Sesin ne güzel karga kardeş!” Tava gelen karga gagasını açar ve peynir tilkinin önüne düşer.

Bu halk, 1960’larda, “Herkes emeğinin karşılığını alacak!” sloganıyla seçim meydanlarına çıkan TİP’e layık olduğu oyu vermedi. Çünkü köylüsünden memuruna, işçisinden işverenine herkes emeğine denk karşılığı değil emeğinin kat kat fazlasını istiyordu. TİP 1970’te “Kürt halkının varlığı”ndan söz eden kongre kararı nedeniyle kapatıldı. Parti 1975’te tekrar kurulduysa da bir varlık gösteremedi ve o tarihten sonra Türkiye bir daha huzur yüzü görmedi. TİP kapatılmasaydı, sağ partiler TİP’e tahammül edebilseler ve halk da TİP’in değerini bilseydi, PKK belasını yaşamayan (yaşamamış, yaşamayacak olan) Türkiye şu anda Avrupa Birliği’nin en saygın üyelerinden biriydi.

“Türk halkının dehası” 1965-1975 yılları arasında yeterince uyanık olamadığı için bunun bedelini ülke yıllardır ödemekte... Gene bezirgân ruhu ve kapkaççı mantığıyla harekete geçerek intikam almak için sandığa gidecek olursa seçimin ertesi günü “Yandım Allah!” naraları atmaya başlayacaktır. Seçmenin seçim sandığında lümpenleşmesi korkunç bir şey!

Almanya’da hem SPD/Yeşiller koalisyonuna, Demokratik Sosyalist Parti PDS’ye oy verip hem de yeşil sermaye madrabazları tarafından soyulmaya göz yuman, Milli Görüş tarafından efsunlanan; Türkiye’de Milli Görüş partilerinin ve kör muhafazakârlığın yörüngesinden çıkamayan bu halkın dâhi mi yoksa safların safı mı olduğuna karar vermek çok zor.

Ama şunu söyleyeyim: Bu seçim Türkiye Cumhuriyeti seçmeninin gireceği en önemli sınavdır. Bu seçimin sonuçları, Türkiye’nin Avrupa’daki ve dünyadaki yerine de karar verecek. Ama seçmenin bunun bilincinde olduğu kanısında değilim. Azıcık bilinç ve vicdanını da bir çuval una-bulgura, bir teneke margarine, bir şişe ayçiceği yağına değiştirmesinden korkarım.

Bu yazıda parti adları da vermek isterdim ama veremem! Ancak, lümpen seçmen ruhunun ve zihinsel yapısının gösterdiği yığınsal tepki ve koyunsal yönelim karşısında çok kaygılandığımı, bu insanlık ayıbından utandığımı da söylemeliyim. Tepki nedeni ile biçimi arasında hiçbir mantıksal uyum ve tutarlılık bulunmayan, vaatler gerçek mi yoksa demagoji mi umursamayan, afyon yutmuş gibi yalpalayan seçmen kitlesi olur mu? Olur! Bu kitle 3 Kasım 2002 günü sandığa gidip Türkiye’nin kaderi için oy verecek!

Bu korkutuyor beni!

Seçim sandığında barbarlaşacak seçmen korkutuyor beni! Yalan-dolanı, hortum ve vurgunu umursamayan, etikçi görünüp ahlaki değerlere burun kıvıran; yenilik, gençlik denenmemişlik gibi saçma kategorileri kendisine rehber yapmış bir seçmen yığışımının vereceği karar korkutuyor beni!

Bir seçmen kitlesinin avantaya, bedavaya, emeksiz kazanca bunca düşkün oluşunun herhangi bir mazereti olamaz. Bu korkutuyor beni!

İşte bu lümpen seçmen yığışımı bir kez daha seçim sandığına gidiyor.

“Lümpen”i varoşun eşanlamlısı olarak kullanmıyorum. Lümpen seçmen sadece varoşlarda değil her yerde, Etiler’de, Bebek ve Tarabya’da, Çankaya’da, Alsancak’ta, Pozcu’da...

Dilerim sonumuz hayırlı olur! (Hürriyet Pazar, 27 Ekim 2002)

***

AKP’yi iktidara getiren seçimden önce yayımlanan yazıyı okudunuz. Bugünkü gibi o tarihte de kendi bireysel durum ve konumunun bilincinde olma ve olmama halinden, sınıfsal bilinçten, vatandaşlık bilincinden söz ediyorum. “Milli Görüş” gömleğini çıkardığını yemin billah ilan eden, etüvden geçerek paklanan (!) AKP kazandı. Bu partinin hile yapmadan, çalıp çırpmadan kazandığı tek seçimdir bu. Seçimden sonra ortaya çıkan hacıyatmazı otopsi masasına yatıran kitapların, gazetelerin, televizyon yayınlarının bu kimlikten büyülenen kitleye ulaşması olanaksız. Öyle bir kitle ki hacıyatmazın sattığı Allah ve din afyonuyla kendinden geçmiş ve sadece yalanla beslenmekte...

1 Özdemir İnce, Yüz Pazar Yazısı, Ümit Yayınları, s.55.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları