Özdemir İnce

Dolar ve Allah

29 Ekim 2021 Cuma

AKP Genel Başkanı sık sık “Zalimin zulmü varsa mazlumun ahı var” deyişini bozarak “Onların doları varsa bizim Allahımız var” demekte. Genel Başkan’ın “onlar” dediği kimseleri şimdilik bir yana bırakalım da memlekete bakalım. Genel Başkan ile partisinin Allah’ı ile halkın Allah’ı aynı Allah değil galiba. Zira onlarınki onlara “Yürü ya kulum!” demekte, halkınki halkla hiç ilgilenmemekte, sanki “Ne haliniz varsa görün!” demekte. Öyle değil mi? Beşli çetenin, yap-işlet-devret kısmetlisi ham hum şaralopçularının keyfini düşünün, halkın hali pürmelalini aklınıza getirin!

Tanrı insanlara üç din göndermiş, üçüncüsü Müslümanların inandığı din ve Tanrı, Hz. Muhammet aşkına da olsa Müslümanlara hiçbir ayrıcalık tanımıyor.

***

“Babam senin babanı döver” demek ayıptır ama “Babam senin anneni döver” de denmez, denirse “Annem senin anneni döver” denir. Mantıkta usul denen yöntem böyledir ey kabadayılar! Karşılaştırma (mukayese), aynı sınıflar, aynı sıkletler, aynı özler, aynı biçimler, aynı “şeyler” arasında yapılır. “Hiçbir şey olmamışsa bile kesinlikle bir şey oldu” diyen AKP’li Ali İhsan Yavuz da, Göde Omar da, Asri Razi Bey de, Karaduvarlı Piç Reşit de elmanın armutla toplanmayacağını yekten bilir: 10 elma + 15 armut = 25 meyve. Yani elma ile armut ancak “meyve” kümesi içinde toplanabilir ve kendileri olmaktan çıkıp öze dönerler.

Örneğin Tanrı ile bir başka Tanrı, bir para ile bir başka para, uzunluk ile uzunluk, ağırlık ile ağırlık, ABD Doları ile Türk Lirası ve Bulgar Levası, boksör ile boksör karşılaştırılır. Ama filozof ile boksör, sülfirik asit ile patlıcan dolması yarıştırılmaz.

Filozof demişken, Fransız filozof Pascal zamanında “İnsan bir kamıştır, doğanın en zayıf kamışı, ama düşünen kamış” demiş. Al başına belayı! İsterseniz siz “düşünen kabak” deyin, isterseniz “düşünen baston” deyin, hepsi bir kapıya çıkar. Düşünen nesnenin çokluğu insan yararınadır. 

İnananlar için Tanrı sonsuz ve ölümsüzdür ama dolara inananlar için bile dolar sonsuz ve ölümsüz değildir. Doların kuru vardır, Tanrı’nın yoktur. ABD Doları verip Türk Lirası alırsınız ama ABD Allah’ı verip Arap Allah’ı alamazsınız. Çünkü Tanrı’yı aritmetikle kavrayamazsınız. Bu, “Matematik”i “Matematikler” (Mathématiques, Mathematics) olarak bilenlerin işidir. (Matematikler = Aritmetik, cebir, geometri, analiz, mantık.) Özellikle de mantık. Günümüzün Tanrısı imanın değil, aklın Tanrısıdır. Kimseden yana değildir.

Bunlar işin bir yanı, yazı tarafı bu!

***

İşin öte yanı, tuğra tarafı şu: Dolar, lira karşısında 10-1  sonuçla galip durumda ve maç devam etmekte… Ne var ki ben paralar arası maçta takımların kaç kişiyle oynadığını bilemem, bu nedenle ekonomistler diyarında bir araştırma yaptım: Para denen şeytanın değeri enflasyona, faiz oranlarına, cari açığa, kamu borcuna, dış ticaret hadlerine ve de üretime bağlıymış. Ben bunların hiçbirinden anlamam. Ancak Adnan Menderes hükümetinin 1958 yılında uygulamaya başladığı İstikrar Programı içinde yaptığı devalüasyonun sonunda Hachette Kitabevi’nden satın aldığım Fransızca kitapları, 4-5 kat pahalıya almaya başladım. Paranın devalüasyonunun yanı sıra Kasım 1958’de memur maaşlarına yüzde 100 zam yapılmıştı. (Günümüz hükümetine tavsiye.) Ama ben öğrenciydim. Enflasyon olmadan devalüasyon yapılamayacağını aklımla düşünemiyordum.  

AKP iktidara geldiği yıl bir dolar 1.40, TL; 2018’de ise 5.27 TL imiş. Şimdi Başyücelik döneminde 9’dan 10 liraya doğru yürümekte. 1978 yılında ilk kez Yunanistan’a gittiğimiz zaman 1 lira neredeyse 3 drahmi idi. Paris’te üç yıl önce yenen (1 şişe şarap dahil) akşam yemeği 120 Avro (840 TL) idi şimdi 1.200 TL ödemek gerekiyor. 

***

“Allah bizimle” safsatasıyla bu yıkımdan kurtulmak mümkün değil. İnsanı yarattığından ya da insanların onu bulmasından  bu yana Tanrı, dünyayı insan aklına emanet etti. Horatius, “Sapere aude yani “Bilmeye, aklını kullanmaya cesaret et!” demişti; Emmanuel Kant, zamanı gelince Aydınlanma Çağı ile özdeşleştirdi bu tavsiyeyi.

Dünya işlerinde Tanrı’yı (Allah’ı) sorumlu tutmak “düşünen kamış”a hiç yaraşmaz. Tanrı insanı dünyaya çayıra salar gibi göndermemiş, ona kendisini savunması, yaratıcı olması için akıl da vermiş. İşte bu nedenle Tanrı ve din yolsuzluk, hırsızlık, vurgun, soygun ortağı ve nepotizm kayırmalarında, yasadışı işlerde savcı, yargıç, tanık ve temyiz makamı değildir.                          



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları