Özdemir İnce

Değişen roller

20 Mart 2022 Pazar

Jön Türk kuşağına büyük bir hayranlık ve saygı duyuyorum ama içtenlikle de acıyorum. Tıpkı Ferhat gibi Şirin (özgürlük ve demokrasi) için dağı delmeye girişmişler. Saygı ve dikkat gerekir.

***

Devlet ve din bir bakıma birbirine benzer. Atın binicisine göre kişnemesi gibi, kullanıcısına göre nitelik değiştirir. İkisi de kullanıcısını bekler; kullanıcısını bekleyen, sözcükler, silah, piyano, kamyon ve öteki aletler ve araçlar gibi. Önemli olan kullanıcının amaç, ahlak ve yeteneğidir. Devlet için hükümet ve siyasetçi, din için din kurumu ve ruhban (din adamları) sınıfı.

***

M.K. Atatürk sağlık nedenleriyle gittiği Karlsbad’da, 1918 yılının temmuz ayında anılarını altı deftere yazmıştır. Prof. Dr. Afet İnan bu notları Mustafa Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları (Türk Tarih Kurumu, 4. Baskı, 2020) adıyla yayımladı. Kitabın 43. sayfasındaki satırlar Cumhuriyet devrimlerini yaptıran iradenin zihniyetini göstermesi bakımından son derece önemli ve ders verici niteliktedir. M.K. Atatürk, 1918 yılının temmuz ayının Karlsbad’ından etkilenen bir Osmanlı-Türk kadına şöyle cevap verir:

“Dedim ki, ben her vakit söylerim, burada da bu vesile ile arz edeyim benim elime büyük selahiyet ve kudret geçerse, ben hayat-ı ictimâiyemizde (toplumsal hayatımızda) arzu edilen inkılabı (devrimi) bir anda bir ‘Coup’ (birden) ile tatbik edeceğimi zannederim. Zira, ben, bazıları gibi efkâr-ı avâmı (cahil halkın düşüncesini), efkâr-ı ulemayı (din adamlarının düşüncesini) yavaş yavaş benim tasavvuratım (arzularım) derecesinde tasavvur (arzu) ve tefekkür etmeye (düşünmeye) alıştırmak suretiyle bu işin yapılacağını kabul etmiyor ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor. Neden, ben, bu kadar senelik tahsil-i âli (yükseköğrenim) gördükten, hayat-ı medeniye ve ictimâiyeyi tetkik (uygar ve toplumsal hayatı inceledikten) ve hürriyeti tezevvuk (özgürlükten zevk almak) için sarf-ı hayat (uğraştıktan) ve evkat ettikten (zaman harcadıktan) sonra, avam mertebesine (cahil halkın düzeyine) ineyim. Onları kendi mertebeme (düzeyime) çıkarayım, ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar. Mamafih bu meselede şayan-ı tetkik (sorunda incelenmesi gereken) bazı noktalar var. Bunları iyice takarrür ettirmeden (karar vermeden) işe başlamak hata olur.”            

***

Jön Türkler demokrasiyi anlamış, çağlarının tam anlamıyla çağdaşı, okumaları gereken ne varsa okumuş “Entelektüel Aydınlar”dı, yani düşünür aydınlardı. (“Entelektüel Aydın”ı ilk kez duyduğunuz için lütfen şaşırmayın. Çünkü entelektüel ile aydın, bence, eşanlamlı değildir. Entelektüelin (intellectuel) Türkçede doğru anlamı “DÜŞÜNÜR”dür. Aydın’ın Fransızca doğru karşılığı “éclairé”dir, yani “aydınlanmış”... Bu bilgiçliği de lütfen bağışlayın!)

Neredeyse tamamı özgürlükçü, eşitlikçi ve laik kafalı idi. Tamamı 1789 Büyük Fransız Devrimi’nin şiarı olan “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik”i özümsemişti. Çoğu saltanat düşmanı idi. Ama büyük bir sorunları vardı: İlerici ve devrimci düşüncelerini dinle uzlaştırarak, dini tanıklaştırarak cahil halkı ve gerici ulema sınıfını kendi saflarına çekmek istiyorlardı. Örneğin materyalizme ve organik materyalizme (evrim) tıbbiye öğrenciliğinden itibaren inanmaktaydılar. Abdullah Cevdet dini bir toplumsal ilerleme aracı olarak kullanmak istiyordu. Mekteb-i Tıbbiye öğrencileri ve genç doktorlar Gustave Le Bon hayranı idiler. Yazılarıyla, çevirileriyle halkın kültür düzeyini yükseltmek istiyorlardı. Sanki bu devrim için bir ihtilal gerektiğini bilmiyor gibiydiler. Bu durumları beni çok duygulandırmış, bana acı vermiştir. Jön Türkler konusunda yakında birkaç yazı yayımlayacağım.

Mustafa Kemal Paşa başta Dr. Abdullah Cevdet olmak üzere Jön Türklerin yazılarını, çevirilerini okumuştu; düşüncelerini biliyor ve benimsiyordu. Büyük bir olasılıkla İsmail Hakkı’nın (İsmail Kılıçzade) Pek Uyanık Uyku (İctihad, 6 Mart 1913) adlı ütopik öyküsü. Bu ütopik öyküde Cumhuriyet devrimlerinin neredeyse tamamı anlatılmaktadır.

Mustafa Kemal Paşa bu düşüncelerin tamamını içselleştirmiş ve nasıl uygulayacağına çoktan karar vermişti. “Her vakit söylerim, burada da bu vesile ile arz edeyim benim elime büyük yetki ve kudret geçerse, ben toplumsal hayatımızda) arzu edilen devrimi bir anda bir ‘Coup’ (birden) ile uygularım” demesi, bu uygulamanın yedi yıl önce dile getirilmesidir. Düşündüklerini gerçekleştirmemiş olsaydı günümüz Türkiyesi Afganistan’dan farklı bir ülke olamazdı.

Mustafa Kemal Paşa, Jön Türkleri okudu, onlardan öğrendi, onlardan etkilendi, onlardan esinlendi ama yapılması gerekene çoktan karar vermişti ve onu yaptı: Islahat (reform, onarım) değil devrim (coup) yaptı ve Jön Türkleri çıkmazdan kurtardı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Taksim Komünü 3 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları