Özdemir İnce

Atatürk 2

12 Kasım 2023 Pazar

Geçen ay yedinci baskısı yapılan Cumhuriyetin Üç Fedaisi (Eksik Parça Yayınları, 2023) adlı kitabımdan okuyalım:

[Atatürk’ün sofrası denince her nedense bazılarının aklına yenip içilen bir sofra gelir. Oysa bu sofraların yakın tanığı sofracıbaşı “Sofrayı hazırlarken nasıl çiçekle süslemeyi ihmal etmezsem (...) mutlaka birer defter ve kalem yerleştirmeyi de unutmazdım” dediği bu sofraları, bir okula benzetmektedir. Üstelik bazen tebeşiriyle, silgisiyle bir karatahtanın da bulunduğu sofralar.

1931’in ağustos gecelerinden birinde bu sofrada bulunanlardan biri de tutkulu bir devrimci olan Dr. Reşit Galip Bey’dir. O gece Dr. Reşit Galip Atatürk’le bir tatsızlık yaşamıştır... Bu tatsızlık Kâzım Özalp’in Atatürk’ten Anılar adlı çalışmasında yer aldığı şekliyle şu şekilde gelişmiştir:

“O gece Maarif Vekili Esat Mehmet’in, kız öğrencilerin kısa etek, kısa kollu gömlek giymelerini uygun bulmadığını, daha kapalı giyinmelerini bir tamimle duyuracağını ifade etmesi üzerine Dr. Reşit Galip Bey, ‘Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi, bu bir geriliktir, kadınlar eski durumda yaşayamazlar, inkılaplardan en mühimi kadınlara verilen haklardır, başka türlü Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz’ der. İşte bu sert sözleri gerginliğe neden olmuştur.

İsmet Bozdağ’ın Şükrü Kaya, Tevfik Bıyıklıoğlu ve Ruşen Eşref Ünaydın’dan aktardığına göre ise ‘O geceki sofrada Dr. Reşit Galip, CHP İdare Heyeti üyesi olarak sorumlu olduğu Halkevi çalışmalarından bahsederken, tiyatro kollarıyla hem bu sanat dalını yurtta geliştirmek hem de devrimlerimizi bu yolla halkın vicdanına yerleştirmek istiyoruz, dedikten sonra tiyatroda kadın eleman sıkıntısı çektiklerini, görev almak isteyen kadın öğretmene izin verilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurduklarını ancak halk, onlara ‘oyuncu’ der diye bu iznin verilmediğini belirtir.

Reşit Galip’in ‘Bu kokuşmuş kafayla devlet yürümez’ tespiti üzerine Atatürk’ün kaşları çatılır. Atatürk’ten ‘Sözlerinizde müsamahalı, ölçülü olunuz’ uyarısı almasına karşın Dr. Reşit Galip ‘Devrimci devrimcidir. Devrimci olmayan devrimci değildir, insanlar bu yaştan sonra ister istemez tutucu olurlar. Meclis’te bunca genç, idealist, bakanlık yapacak yetenekte insan varken böyle yaşlı kimseleri Milli Eğitim Bakanı yapmak hatadır’ sözlerini ekler. Reşit Galip Bey’in bu sözleri üzerine Atatürk’ün kaşları iyice çatılır.

Deneyimli ve yaşlı Milli Eğitim Bakanı, Atatürk’ün geçmişte hocasıydı. Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Esat Bey, yeteneklidir. Davamıza inanmıştır ve benim hocamdır. Beni okutmuş olması sence bir değer taşımıyor mu?’ sorusuna ‘Kusura bakma Paşam, taşımıyor! Okuttuklarının içinde sizin gibi bir devrimci çıkmış kim bilir nice tutucu da çıkmıştır’ yanıtını verir. Bunun üzerine, Mustafa Kemal Paşa ‘Bu masada hocama ve bir Milli Eğitim Bakanı’na hakaret etmenize müsaade edemem’ diye çıkışır. Dr. Galip’in, ‘Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum. Hatayı yapan siz de olsanız, sizi de eleştiririm. Roz Nuar’a verdiğiniz 15.000 liralık kredi mektubu da siz yaptınız diye hata olmaktan çıkmaz!’ demesi üzerine sofraya derin bir sessizlik çöker...

Atatürk’ün ‘Yoruldunuz, biraz dinlenseniz iyi olacak, biraz istirahat edin!...’ demesi üzerine Reşit Galip Bey’in kalkıp gideceğini, böylelikle o derin sessizliğin ortadan kalkacağını umanlar yanılmıştı. Çünkü Dr. Reşit Galip, ‘Burası sizin değil, milletin masasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar benim de hakkımdır’ demesiyle zaten derin bir sessizlik içindeki salonda sanki hayat durmuştu. ‘Öyleyse, biz kalkalım!’ diyerek masayı terk ederken Atatürk, sinirlerine hâkim olmuş, işi uzatmamıştı.

Ancak bütün geceyi Dolmabahçe Sarayı’nda pencere kenarında bir koltukta geçiren Reşit Galip’i bir süre kendi odasından izleyen Mustafa Kemal Paşa sabah uyandığında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik Bıyıklıoğlu’ndan Reşit Galip Bey’i soruyordu. Bıyıklıoğlu o geceki üslubundan dolayı mahcubiyetini Gazi Paşa’ya iletmesini ve kendisinden Ankara’ya gidecek kadar borç para istediğini, bunun üzerine 25 lira verdiğini söylüyordu. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa ‘Bu durumda olan bir arkadaşa 25 lira mı verilir? Bari benim hesabımdan birkaç yüz lira verseydin... Adamın parası yokmuş baksana’ diyor ve ekliyordu ‘Cebinde beş parası yok ama karakterinden hiç taviz vermiyor, parası yok ama, cesareti var...”] (s. 229-231)

Aradan birkaç ay geçiyor ve Dr. Reşit Galip milli eğitim bakanı oluyor. Bu öyküde birçok ders var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları