Özdemir İnce

Ankara özlemi

22 Ekim 2023 Pazar

Bugün bir başka yazı yayımlayacaktım ama Ali Sirmen kardeşimin, Şinasi Nahit Berker’le ilgili yazısını1 okuyunca burnumun direği sızladı. Mersin’de doğdum ama kendimi Ankaralı sayarım. Malzeme Mersin’den, mimar Ankara, yontucu Paris. Üzerimde İstanbul’un en küçük hakkı yoktur. İstanbul’u sevmem, “Pistanbul” derim.

Ankara’ya 11 Aralık 1956 günü geldim

Bildiğim kadarıyla İsmet İnönü’nün eşi “Mevhibe Hanım” Şinasi Nahit’in teyzesi olurdu.

Ankara’daki Fransa Büyükelçiliği’nin büyük bir bahçesi vardır. 1950’lerde çevresi şimdiki yerleşim yeri değildir. Şinasi Nahit, bahçe tarafından geçerken birkaç koyunun otladığını görüyor. Rastlantı bu ya bahçe kapısı açık ve orada ot daha bol. Şinasi Nahit kendisinden bekleneni yapıyor ve koyunları bahçeye sokuyor. Bunu gören Fransız görevliler bağırıp çağırmaya başlıyor, Şinasi Nahit de onlara Fransızca cevap veriyor. Derken sefirin eşi gürültüye geliyor. Olanları görünce kocasını çağırıyor: “Gel sen de gör, bahçede koyun otlatan bir çoban var, Fransızca konuşan bir Türk çoban!”

1980’lerde bir gün Körfez Meyhanesi’nde olay gerçek mi diye sordum. “Doğrudur!” demişti. Bazan, Piknik’in önünde durur kadınlara çiçek verirdi. Kadınlar çok şaşırırdı.

Ankara’ya geldiğimin haftasında, 54. sayısında (1 Mayıs 1952) abone olduğum 15 günlük Kaynak dergisinin Anafartalar Caddesi No: 270 adresindeki bürosuna gidip derginin sahibi ve yöneticisi şair Avni Dökmeci ile tanıştım. Bu arada Gazi Eğitim Enstitüsü’nün (GEE) kütüphanesinde hademe kadrosu ile çalışmaya başlamıştım. Bu işi bana Gazi’de öğretim görevlisi yakın akrabam Emin Çakıroğlu ayarlamıştı. Ve böylece hayatımı kurtarmıştı. Hayatta sadece ona ve eşi halamın kızı Feriha ablama borçluyum. Bu gerçek yazıya geçti ve ferahladım!

İkinci Yeni akımının en azgın yılıydı. Akımın sözcüsü Pazar Postası’nı Muzaffer Erdost yönetiyordu. Rüzgârlı Sokak’taki matbaaya gidip kendisiyle tanıştım ve bir şiir verdim. Yayımlandı. Pazar Postası’nda Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Ece Ayhan’la tanıştım. Pazar Postası’na yakın bir sokakta, OVE Han’da Salim Şengil’in (Salim amcanın) Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nin bürosu vardı. Orada Salim amca, Nezim (Nezihe Meriç) ve Attilâ İlhan’la tanıştım. Attilâ İlhan Mersinli olduğumu öğrenince “Bir karpuz alak yarak yiyek!” dedi. Ben de kendisine Sokaktaki Adam romanının kahramanı Mehmet Ali pozları attım. Salim amca ile Nezim koruyucum oldular, Attilâ İlhan ile hayat boyu dost olduk. Ben onu çok sayardım, bilen bilir, o da beni çok severdi.

Ankara hayatım 1957’de başladı sayılır. Gazi’nin kütüphanesinde hademe maaşıyla “yatılı” çalışıyordum. Hafta sonlarında dışarı çıkıyordum. O sırada Ankara’da Nurullah Ataç, İlhan Berk, Adalet Ağaoğlu, Tektaş Ağaoğlu, Sunullah Arısoy, Doğan Avcıoğlu, Erhan Bener, Vüs’at Bener, Bilge Karasu, Salah Birsel, Asım Bezirci (Halis Acarı), Hüseyin Cöntürk, C.A. Kansu, Cahit Külebi, Nermin Menemencioğlu (Strater), Özdemir ve Sevgi Nutku (Sabuncu, Soysal), Fikret Otyam, Mustafa Ekmekçi, Şahap Sıtkı, İlhan Tarus, Can Yücel yaşamaktaydı. Pazar günleri saat 10.30’da İlhan Berk’in evine gider öğle yemeği vaktinde ayrılırdım, ısrar etseler de yemeğe kalmazdım. Son yıllarda İlhan’ı eleştiren yazılar yazmış olsam da en iyi dostlarımdan biriydi. Aileden sayılırdım. 

Can Yücel Londra’dan yeni gelmişti. Bir gün Can Yücel ve Asım Bezirci ile Ulus Posta Caddesi’nde öğle vakti Kürdün Meyhanesi’ndeydik. Can bir zaman sonra “Yahu Özdemir, Gazi’nin kütüphanesinde çalışıp orada yaşamaktan, şiir yazmaktan başka ne yapıyorsun nerede okuyorsun?” diye sordu. Hukuk fakültesinde okuduğumu öğrendikten sonra “Orada ne bok yiyorsun, müstantık mı olacaksın, dava vekili mi?” dedi. Ben ikisine de “Hayır!” deyince “Oğlum, Gazi’de oturuyorsun da ne demeye Fransızca bölümüne girmiyorsun?” dedi. Hayatımın en önemli günüdür. 1958 yılında Gazi’nin Fransızca bölümü sınavına girdim ve kazandım. O gün Can Yücel’le konuşmasaydım şimdiki ben olamazdım.

Daha sonra, kafaları bulunca hazirunun huzurunda bir nutuk çekip ona teşekkür ederdim. O da “Atma lan ben böyle ciddi şeyler söyleyecek kadar budala değilim” derdi

Ankara benim için bir hayat okulu oldu. Orada kazandığım dostlar, şairler, yazarlar, ressamlar, müzisyenler yetişmeme katkıda bulundular. Daha sonra 1970-1988 yılları arasında bir kez daha Ankara’da yaşadım. TRT Televizyonu’nda çalıştım.

Sağ ol Ankara, ellerinden öperim!


1- “Amma da ciddiye aldılar yahu”, 15.10.2023.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları