Özdemir İnce

Anarşi

14 Kasım 2023 Salı

“Anarşi” netameli, tehlikeli bir sözcüktür:

Siyasal ve yönetimsel kurumlarda beliren güçsüzlük nedeniyle toplumda devlet denetiminin kalmaması durumu, kargaşa, karışıklık.

Bu sözcükten türeyen anarşizm, (antik Yunancada an “-sız olumsuzluk eki” ve archos “yönetici” sözcüklerinden türetilmiştir, “yöneticisizlik” anlamına gelir.) Toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin bütün biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir.

Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir. Reddedilen bu otoritelere patriyarki ve kapitalizm de dahildir.

Klasik anarşist hareketler genellikle, merkezi politik yapılar, üretim araçlarının özel mülkiyeti ve ekonomik kurumlar yerine toplumsal ilişkilere dayanan gönüllü etkileşim ve özyönetimi savunur, özgürlük ve otonomi ile karakterize edilen bir toplumu arzular. Bu felsefeler, anarşi terimiyle özgür bireylerin gönüllü etkileşimine dayanan bir toplumu, bireylerin ve toplulukların alınan kararlardan etkilendikleri ölçüde söz sahibi olması düşüncesini ifade eder.

Bu tanımlar anarşinin ve anarşizmin gerçek anlamını tanımlıyor. Ama anarşinin bir de olumsuz anlamı var: Kargaşa, başıbozukluk. Bu durum yönetimin bütün kuralların dışına çıktığı, devlet yönetiminde, yönetim aygıtlarının görevini yapamadığı durumları da özetler.

AKP’nin tek adam (Başyüce) yönetimi tam anlamıyla bir anarşik yönetimdir. Çünkü iktidar ve muktedir, Cumhuriyet ilkeleri başta olmak üzere anayasa ve yasaları tanımamakta ve ülkeyi canının istediği gibi yönetmektedir. Anayasanın ayak altına alındığı, hukukun bulunmadığı yönetimde anarşi vardır.

Türkiye Cumhuriyeti, güçler ayrılığını ilke edinmiş bir devlettir. Bilindiği gibi ayrı olan yasama (TBMM), yürütme (hükümet) ve yargı güçleridir. Güçler ayrılığı teorisi, devletin üç temel iktidarının farklı organlara sunulması yoluyla devlet otoritesinin sınırlanmasını, bu otorite karşısında bireyin hak ve özgürlüklerinin korunmasını amaçlar.

Bu üç güç arasında yargı gücü eşitler arasında birincidir. Buna “primus inter pares” denir. Yasama ya da yürütme, yargıyı denetleyemez. Denetlediği rejime demokrasi denmez. Aksine yargının yasama ve yürütmeyi denetlediği rejimlere demokrasi denir. Bu Türkiye’de de ilke olarak böyledir. Şimdi anayasamızın Anayasa Mahkemesi’yle ilgili iki maddesini okuyalım:

Madde 148- Anayasa Mahkemesi, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler.

Anayasanın 153. maddesi, “Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Anayasa Mahkemesi bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.

Bu iki maddeye göre Anayasa Mahkemesi TBMM’nin çıkardığı yasaları, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini anayasaya uygunluğu bakımından denetler. Ama TBMM ve cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi’ni denetleyemez.

Ama Türkiye’de durum böyle değil, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını cumhurbaşkanı, devlet ve yargı organları yok saymakta, işleme koymamaktadır. Buna anarşi denir, başıbozukluk denir. Bu anarşinin son örneğini, AYM’nin Hatay milletvekili Can Atalay hakkında aldığı kararı, Başyüce’den korkan bir ağır ceza mahkemesinin uygulamamasında görüyoruz. Benim anarşi dediğim şeye AYM Başkanı Zühtü Arslan “kakafoni” diyor. Basından aktarıyorum:

“Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, İzmir’de ‘bireysel başvuru kararlarının etkili bir şekilde uygulanması’ konulu proje kapsamında yapılan 6. bölge toplantısında konuştu. AYM Başkanı Arslan, hukuk devletlerinde yorum zenginliğinin önemli olduğunu ancak ‘yorum kakafonisine’ yer olmadığını söyledi. AYM’nin bireysel başvuru kararlarına uyulması konusunda mahkemelere ve kamu gücünü kullanan tüm organlara çağrı yapan Arslan, ‘Anayasa Mahkemesi’nden yeni bir ihlal kararı beklemeden kamu gücü kullanan organların burada belirlenen ilkeleri ve esasları dikkate alarak karar vermesi gerekir’ dedi.”

Kakafoni, anarşi demektir. Yargıtay’ın iddia ettiği gibi Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay’ın anayasamıza göre görev alanlar ayrı ayrıdır. Ancak “eşitlik” söz konusu değidir. Bu kurumlar arasında da primus inter pares (Eşitler arasında birincilik) ilişkisi vardır. Buna göre Anayasa Mahkemesi birincidir. Tersini iddia etmek büyük bir anarşidir. Başıbozukluktur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları