Özdemir İnce

Acıyan bize acısın...

16 Haziran 2024 Pazar

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden sonra ülkemiz gazetelerinin attıkları manşetleri gördükçe ve dürendiş (uz ve öngörülü) köşemenlerini okudukça kimi zaman kahkahayla gülüyor, kimi zaman da sakalımı sıvazlıyorum. 11 Haziran 2024 tarihli Hürriyet gazetesinin cafcaflı birinci sayfa manşetine göre, kal neymiş, Avrupa’nın “beş kâbusu” varmış da bunlar Marine Le Pen (Fransa), Tino Chrupalla-Alice Weidel (Almanya), Geert Wilder (Holanda), Tom Van Grieken (Belçika), Herbert Kickl (Avusturya) imiş.

Böyle abartılar var! Bu beş kâbus iktidara gelseler de ülke siyasetlerinde köklü bir şey değişmez. Sadece seçmenler kendi partilerinin iktidara gelmesinden ve gelmemesinden dolayı değişik tepkiler gösterirler. Hiçbir seçmen “İmdat! Yandık, mahvolduk!” diye haykırmaz. Lakin, aşırı sağı ülkelerine yakıştırmayanlar Fransa’da olduğu gibi gösteri yapar. Bu yazdıklarım kimilerine atmasyon gibi gelebilir ama bekleyin ve görün. Ancak bir ricam var: Yazımı okurken kafanızdan R.T. Erdoğan ve tarikatını eksik etmeyin!

Kâbus gören beş ülkeyi tanıma sıralamam şöyledir: Fransa, Belçika, Almanya, Hollanda ve Avusturya. Ben sadece durumun vaziyetini irdelemek için bir frankofon Türk olarak Fransa’yı örnek alacağım. Marine Le Pen Fransa anayasasının aşağıda yazılı maddelerine karşı olduğunu kesinlikle açıklamamıştır:

Madde 1: Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir. Fransa köken, ırk veya din ayrımı yapılmaksızın bütün vatandaşların kanun önünde eşitliğini sağlar. Her inanca saygı duyar.

Madde 2: Cumhuriyetin düsturu “hürriyet, eşitlik, kardeşlik”tir. İlkesi: Halk tarafından, halk için halk hükümetidir.

Madde 3: Milli egemenlik Fransız halkına aittir. Halkın hiçbir parçası ve hiçbir fert milli egemenliğin kullanılmasını kendisine izafe edemez.

Marine Le Pen, 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ne karşı olduğunu kesinlikle dile getirmemiştir. Ayrıca 1789 Devrimi’nin bütün ayrıcalıkları (imtiyazları) elinden alınan kilise ve ruhban sınıfının haklarının iadesine dair herhangi bir girişimde bulunmamıştır.

Fransa’da 1905 yılında devlet ve kiliseyi birbirinden tamamen ayıran yasal düzenleme gereği devlet okullarında din eğitimine yer verilmemektedir. Fransa’daki bu uygulama Müslüman toplumun devlet okullarında din eğitimi alabilme/yapabilme özgürlüğünü de sınırlandırmaktadır. Marine Le Pen’in bu maddeye karşı olduğu ve bizim imam hatip okullarına benzer okul açılmasını istediği duyulmamıştır.

Fransa’da Marine Le Pen’in programının sağın ve solun ötesine geçtiğini ve neredeyse sosyalist önlemler içerdiğini iddia edenler vardır. Küreselleşmeden nüfusun üçte ikisinin yararlanmadığını söylüyor. Sosyal kurumlar kısıtlanacak ve genişletilmeyecek ve yeniden dağıtımdan ziyade ulusal gücün hizmetine sunulacak: Yabancılara yapılan harcamaların azaltılması (8 milyar tasarruf umuluyor); sosyal güvenlik dolandırıcılarını avlamak (14 ila 40 milyar arasında)…

1920 ve 30’ların ulusal ve uluslararası özel koşullarının ürünü olan Salazar (Portekiz), Franco (İspanya), Mussolini (İtalya) ve Hitler (Almanya) örneklerinin bugün bu ülkelerde tekrarlanması olanaksız. Aynı şeyi eski Varşova Paktı ülkeleri için aynı kesinlikle söyleyemem ama Avrupa Birliği içinde yeni bir Stalin, yeni bir Hitler çıkartmaları çok zor.

Beni şaşırtan, AKP&MHP’nin aşırı sağ, faşist ve İslamcı iktidarına alkış tutanların ülkemizi uyarmaları. Fransa vatandaşı olsaydım Jean-Luc Mélenchon’un “Boyun Eğmeyen Fransa” (La France Insoumise) Partisi’ni desteklerdim ve Fransız halkının 1789 Devrimi’ne bağlı Marine Le Pen’in güçlenmesi karşısında da karalar bağlamazdım.

Avrupa’da yasal koşullarda çalışan Türkler için hiçbir sorun çıkmaz. Bir, uyum sağladıkları için; iki, Avrupa’nın emeklerine ihtiyacı olduğu için. İslamofobi Türklere yönelik değil, işsiz güçsüz, uyumsuz Araplarla, Afganlarla, Pakistanlılarla ve Afrika Müslümanlarıyla ilgili. Bizimkiler de onlardan şikâyetçi.

Ağalar, beyler ve efendiler, Hürriyet gazetesininin AB’nin “beş kâbusu” ilan ettiği siyasal partiler, bizim partilerle karşılaştırılırsa CHP, sol, sosyalist ve komünist partiler dışında kalan partilerin tamamının solunda kalırlar. “Beş kâbus”la bizi korkutacağınıza, Türkiye’yi içinde yaşadığı İslamofaşist cehenneminden kurtarmak için ter dökenlerin saflarına katılın!

Gelişmiş ülkeleri ve ülkemizi tehdit eden yabancı göçmen saldırısı bir başka yazının konusudur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları