Özdemir İnce

3 Kasım 2002’den 31 Mart 2024’e

29 Mart 2024 Cuma

Okuyacağınız “3 Kasım 2002” başlıklı yazı aynı gün yapılacak erken genel geçimi düşünerek yazılmış ve 27 Ekim 2002 tarihli Hürriyet Pazar’da yayımlanmıştı. Bu yazıyı lütfen 30 Mart 2024 gününü yazılmış gibi okuyun. Müthiş bir yazı! Daha iyisini yazamam bugün! 

***

3 KASIM 2002 

İşte açıkça yazıyorum: “Türk halkının dehası” diye bir deha tarzı olduğuna inanmam. Bütün halklar aşağı yukarı birbirine benzer. Mayasında tutuculuk, benmerkezcilik, açgözlülük ve çıkarcılık vardır. Bir seçmen, ne siyasal partilerden ne de milletvekillerinden daha iyidir. “Türk halkının dehası” safsatasını duyduğum zaman aklıma La Fontaine’in “Karga ile Tilki” öyküsü gelir: “Sesin ne güzel Karga kardeş!” Tava gelen Karga, gagasını açar ve peynir Tilki’nin önüne düşer. 

Bu halk, 1960’larda, “Herkes emeğinin karşılığını alacak!” sloganıyla seçim meydanlarına çıkan TİP’e layık olduğu oyu vermedi. Çünkü köylüsünden memuruna, işçisinden işverenine herkes emeğine denk karşılığı değil emeğinin kat kat fazlasını istiyordu. TİP 1970’te “Kürt halkının varlığı”ndan söz eden kongre kararı nedeniyle kapatıldı. Parti 1975’te tekrar kurulduysa da bir varlık gösteremedi ve o tarihten sonra Türkiye bir daha huzur yüzü görmedi. TİP kapatılmasaydı, sağ partiler TİP’e tahammül edebilseler ve halk da TİP’in değerini bilseydi, PKK belasını yaşamayan (yaşamamış, yaşamayacak olan) Türkiye şu anda Avrupa Birliği’nin en saygın üyelerinden biriydi. 

“Türk halkının dehası” 1965-1975 yılları arasında yeterince uyanık olamadığı için bunun bedelini ülke yıllardır ödemekte... Gene bezirgân ruhu ve kapkaççı mantığıyla harekete geçerek intikam almak için sandığa gidecek olursa seçimin ertesi günü “Yandım Allah!” naraları atmaya başlayacaktır. Seçmenin seçim sandığında lümpenleşmesi korkunç bir şey! 

Almanya’da hem SPD/Yeşiller koalisyonuna, Demokratik Sosyalist Parti PDS’ye oy verip hem de yeşil sermaye madrabazları tarafından soyulmaya göz yuman, Milli Görüş tarafından efsunlanan, Türkiye’de Milli Görüş partilerinin ve kör muhafazakârlığın yörüngesinden çıkamayan bu halkın dâhi mi yoksa safların safı mı olduğuna karar vermek çok zor. 

Ama şunu söyleyeyim: Bu seçim Türkiye Cumhuriyeti seçmeninin gireceği en önemli sınavdır. Bu seçimin sonuçları, Türkiye’nin Avrupa’daki ve dünyadaki yerine de karar verecek. Ama seçmenin bunun bilincinde olduğu kanısında değilim. Azıcık bilinç ve vicdanını da bir çuval una-bulgura, bir teneke margarine, bir şişe ayçiceği yağına değiştirmesinden korkarım. 

Bu yazıda parti adları da vermek isterdim ama veremem! Ancak lümpen seçmen ruhunun ve zihinsel yapısının gösterdiği yığınsal tepki ve koyunsal yönelim karşısında çok kaygılandığımı, bu insanlık ayıbından utandığımı da söylemeliyim. Tepki nedeni ile biçimi arasında hiçbir mantıksal uyum ve tutarlılık bulunmayan, vaatler gerçek mi yoksa demagoji mi umursamayan, afyon yutmuş gibi yalpalayan seçmen kitlesi olur mu? Olur! Bu kitle 3 Kasım 2002 günü sandığa gidip Türkiye’nin kaderi için oy verecek! 

Bu korkutuyor beni! 

Seçim sandığında barbarlaşacak seçmen korkutuyor beni! Yalan-dolanı, hortum ve vurgunu umursamayan, etikçi görünüp ahlaki değerlere burun kıvıran, yenilik, gençlik denenmemişlik gibi saçma kategorileri kendisine rehber yapmış bir seçmen yığışımının vereceği karar korkutuyor beni! 

Bir seçmen kitlesinin avantaya, bedavaya, emeksiz kazanca bunca düşkün oluşunun herhangi bir mazereti olamaz. Bu korkutuyor beni! 

İşte bu lümpen seçmen yığışımı bir kez daha seçim sandığına gidiyor. 

“Lümpen”i varoşun eşanlamlısı olarak kullanmıyorum. Lümpen seçmen sadece varoşlarda değil her yerde; Etiler’de, Bebek ve Tarabya’da, Çankaya’da, Alsancak’ta, Pozcu’da... Dilerim sonumuz hayırlı olur! 

29 MART 2024 

Değerli okur! 3 Kasım 2002 gününü beklenmeyen ama “olacak olan” oldu ve AKP yüzde 34.2 oy alarak TBMM’ye 363 milletvekili getirdi. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924), Serbest Cumhuriyet Fırkası (1930) ve Demokrat Parti (1950) ile kaşınan halk 3 Kasım 2002 günü başının belasını buldu. Tamı tamına 22 yıl olmuş. Üç yıl sonra çeyrek yüzyıl (rubu asr) olacak. Demirkıratı seven ama demokrasiden hazzetmeyen bu halk ve özellikle “emekli halk” vatandaşlık hakkını 31 Mart’ta söke söke alacak mı bakalım? Bakalım ama eşeğimi bağlayacak sağlam bir kazık bulamıyorum!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları