Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ulusal İradenin Böylesi...

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Ortalık kuraklıktan kırılıyormuş. Ekinler bodur kalmış, köy halkı paniğe kapılmış. İmam efendiden cemaati yağmur duasına çıkarması istenmiş.
İmam efendi önceleri direnmiş, ama köylü fazla üsteleyince kabul etmek zorunda kalmış.
Belirlenen günde cemaat köy meydanında toplanmış. İmam efendi elinde şemsiyesi ile gelmiş, fakat ilk sözü şu olmuş:
- Yağmur duasını iptal ettim.
Köylüler şaşırmışlar, kızmışlar.
İmam efendi gerekçesini açıklamış:
- Hiçbirinizin yanında şemsiye yok!

\n

***

\n

Ülkemizdeki demokrasi istekleri de tersinden bu küçük hikâyeye benziyor.
Halk sade demokrasi değil, sandığa yansımasını da istiyor, ama bu kez direnen Türkiye’nin imamı.
“Nuh deyip peygamber demiyor” söylemine uygun biçimde kestirip atıyor.
- Yüzde 10 barajının indirilmesi gündemimizde yok!
Aksine yüzde 10’u katmerleştirmenin yolu aranyor. Önümüzde üç seçim var.
Yerel seçimlerde en yüksek oyu alanlar belediye başkanlığına seçilecek, üyelikler de alınan oy oranında paylaşılacak.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50+1 oy alanlar Çankaya’ya çıkacak. Milletvekili seçiminde ise ilk aşamada partilerin yüzde 10’luk seçim barajını aşmaları gerekiyor.
Aşamayan partilerin oyları da uygulamada en çok oyu alan partiye verilmiş gibi sonuç yaratıyor.
Çünkü seçim çevreleri düzeyinde en yüksek oyu almış olsalar da Türkiye düzeyinde yüzde 10’u aşamadıklarında elleri böğürlerinde kalıyor.
Bunun sonucu da sadece en yüksek oyu almış parti için
“Ulusal iradenin sandığa yansıması” oluyor.

\n

***

\n

Mustafa Pamukoğlu, 16 Temmuz’da yayımlanan köşesinde “Sandık Sandık Dedikleri” başlığı ile 2002’den bu yana yapılan seçimlerin ortaya koyduğu ulusal iradeyi sayısal verilerle irdeledi.
2002 seçimlerinde yüzde 10 barajını aşamayan partilerin aldığı 14.5 milyon oy dikkate alınmamış. Sandığa gitmeyenlerle bu sayı 24.4 milyon kişi olmaktadır. Bu sayıları toplayıp toplam seçmen sayısına oranladığınızda ortaya ulusal iradeye yansımayan oy oranı çıkıyor: Yüzde 59. 2007 seçimlerinde de durum üç aşağı beş yukarı aynıdır.
2011 seçimlerinde ise şaşırtıcı bir durum ortaya çıkıyor. Seçmen sayısında 8 milyona yakın bir artış olmuştur. Yeni seçmenler ya bu sürede 18 yaşını bitirip oy verme hakkını kazanan gençlerden(?) ya da daha önce saklandıkları yerlerden bulunup çıkarılan(?) kişilerden oluşmuştur.
Aklın ve mantığın almayacağı bir durumdur, ama demokratik(!) bir gerçektir.
Çünkü Yüksek Seçim Kurulu, anayasanın kendisine verdiği seçmen belirleme yetkisini, siyasal iktidarın en güçlü bakanlığı olan İçişleri Bakanlığı’na devretmiştir.
Seçmen kütüklerinin ve seçmen sayılarının yeni dönemde ne olacağını yakında görüp öğreneceğiz.

\n

***

\n

“Eski köye yeni âdet” deyişinin en seçkin örneklerini yargıda yaşıyoruz. Balyoz davasının temyiz aşamasını gerçekleştiren Yargıtay dairesi, savunmaları, iddianamede sıralanan sanıklar yerine, savunmanların soyadına göre yaptı.
Benim adliye muhabirliğim döneminde sanık sırası ile yapıldığından yargıçlar o sanık için esas hakkındaki mütalaada denilenleri, mahkemenin gerekçesini ve savunmanın dediklerini kolayca irdeleyebilir ve sonuca ulaşabilirdi.
Şimdi
“kes yapıştır” uygulaması burada da gündeme gelecek. Ve kısaltılması amaçlanan süreç uzayacak.

\n

***

\n

Anayasa, “Seçimler yargı organlarının genel denetimi ve gözetimi altında yapılır” dediği için Yüksek Seçim Kurulu da yargı görevi yapmış oluyor.
Ne hikmetse seçmenler adrese dayalı olarak içişlerinin kayıtlarından belirleniyor, ama sandık seçmen listelerinde soyadlarına göre yer alıyor.
Aklınıza gelen
“Acaba bizim dairede ya da apartmanda başka seçmen var mı” sorusuna yanıt alamıyorsunuz. Çünkü soyadını bilmiyorsunuz.
Ben geçen seçimde niyetlendim, ama başaramadım.
Sonunda yine
“Çelebi böyle olur bizde de seçim dediğin” diyeceğe benziyoruz.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları