Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Uğurlar Olsun Mimarbaşı...

17 Ekim 2013 Perşembe
Uğurlar Olsun
Mimarbaşı...
Bu bayramın bayrama
benzemeyeceği önce
demokratikleşme fiyongu ile
gündeme getirilen paketten,
ardından da Balyoz kararları
ile belli olmuştu. Ama Oktay
Ekinci’nin kaybı ile tam bir
karanlık bayrama dönüştü.
***
Ekinci ailesi ile Cumhuriyet
ailesi arasındaki gazetecilik ilişkisi
uzun yıllar öncesine dayanıyor.
Amcası Cengiz Ekinci, Kars’ın
önemli gazetecilerinden biriydi.
Sıfır teknoloji ile gazete çıkarıp
ülke ve kent sorunlarına çözüm
yolları öneren tipik bir Anadolu
gazetecisiydi.
Yassıada Davaları’nı da
beraber izlemiştik.
Oktay’ın bitmek bilmeyen
gazetecilik tutkusu da ondan
geliyor olmalı...
***
İlhan Ağabey ile Muğla
Belediyesi İmar Müdürü iken
tanışmış, düzgün kişiliği ve
çevre duyarlılığıyla önce Ege
baskılarında, 1992’de ise
Cumhuriyet’in tüm baskılarında
yazarlığa başlamıştı.
İlhan Ağabey’in deyişiyle artık
Cumhuriyet’in mimarbaşısıydı.
***
Mimarlık biliminin bütün
kurallarını yaşama geçirme
savaşımını inatla sürdürürken,
belki de hayattaki ilk ve
önemli yanlışı, tıp bilimini yok
saymasıydı.
İşkolik tanımının bile
anlatmakta yetersiz kalacağı bir
çalışma temposu vardı.
Ülkenin neresinde bir imar
ve çevre sorunu varsa Oktay
kendisine dert edinir, çoğu kez
de yollara düşerdi.
Tutkularından biri de Tarihi
Kentler Birliği’nin çabalarına katkı
koymaktı. TMMOB Mimarlar
Odası Genel Başkanı
olarak verdiği
emekler nedeniyle
mimarlık tarihimizin
unutulmazları
arasında yer aldı.
***
Bir süredir
yüzünün sağ tarafına
musallat olan
nevralji yüzünden
çok ağrı çekiyordu.
Zaman zaman
duyduğu acıdan
ağzını oynatamaz,
sabahları mimik ve el işaretiyle
selamlaşıp hal hatır sorardık.
Ama o halde bile bilgisayarının
önüne çektiği klavyesi ile
üzerinde olduğu konuyu
irdelemekten, sözcüklere
dökmekten vazgeçmezdi. Ulusal
Kanal’daki “İmar Dosyası”
programını da aksatmazdı.
Zaten gazetede rahatsızlanıp
zorlamayla hastaneye
götürülmesinin ardından yoğun
bakım ünitesinde bile “perşembe
yazısını yazmak için gazeteye
gitmekte” ısrarcı olmuştu.
Hastane ziyaretlerinden, beyin
kanaması alanının küçüklüğü
ve vücudunda iz bırakmayacağı
yolundaki bilgilerle umutla
ayrılırdık.
Arife günü, Şükran Soner ve
Kâmil Masaracı ile gittiğimizde
uyuyordu. Ama sabah zorlukla ve
destekle de olsa yürümüştü.
O ziyaretten de umutla ayrıldık.
Acılı haberse bayramın birinci
günü, akşam saatlerinde geldi.
Nefes ve kalp durması Oktay’ı
aramızdan almıştı.
Betonlaşmaması için ömrünü
verdiği Boğaziçi’ni gören Alman
Hastanesi’ndeki odasında 61
yıllık ömrünü noktalayıverdi.
Onurlu bir düşünür ve
Atatürkçüydü de.
Dertlenmesi şehircilik ve çevre
ile de sınırlı değildi. Ülkenin içine
sürüklendiği geriye gidişe de
kafayı takmıştı.
Veda yazısına dönüşen
“Ayhavar Hastahana’dakilere”
başlıklı yazısında da doktorların
“gafanı her şeye takmayacan”
öğüdünü nasıl tutacağını
bilemediğini anlatıyordu.
Ailesinin, meslektaşlarının,
Atatürkçülerin kısaca hepimizin
başı sağ olsun. Işıklar içinde
yatsın...


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları