Orhan Erinç
Orhan Erinç oerinc@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Koyun Sürüsü Millet

14 Ekim 2013 Pazartesi
“Ulu hakan” sanını, padişahların adına
ekleme modası İkinci Abdülhamid’le son bulmuştu.
Atatürk’ü küçümsetmek için uyduruk
belgelere yorumlarını eklemeyi iş edinerek
son dönemde ortaya dökülen yeni Osmanlıcı
yazarlar, bu sanı Vahdettin için de piyasaya sürdüler.
Oysa Türk milletini yücelten Atatürk’e karşın
İngilizlere sığınan Vahdettin öyle biri değildi.
***
İstanbul’un işgal edildiği gün, Meclis’i temsil
etmekle görevlendirilen Meclis İkinci Reisi
Abdülaziz Mecdi Efendi, Mehmet Vehbi
Efendi ve Hamidiye Kahramanı Rauf (Orbay)
Bey, saraya gittiler ve bekletilmeden huzura alındılar.
Kabul sırasında yaşananların bir bölümünü
Rauf Bey’in ağzından aktaralım: (1)
“Fakat Vahdettin bu heyecan ve ümit ummanından
nasipsizdi. Gözleri yarı kapalı, aynı şeyi
tekrar ediyordu. Korku yüreğinde yer etmişti.
- Tekrar ediyorum akıl için yol birdir. Vaziyet
meydandadır. İsterlerse yarın Ankara’ya girerler..dedi.
Bu adamın endişelerini yenmenin ve ıslahın
(düzeltmenin) mümkün olmadığını bilmekle
beraber kendimi tutamadım.
- Müsaade buyurun, dedim. Misaki Milli ile
tespit edildiği veçhile hilafet ve saltanat makamı
ile memleketin kurtarılması mücadelesi
yapılmaktadır. Eğer bizleri milletin mümessilleri
addediyorsanız, milletin sizden istediği, Meclis
kararı olmadan herhangi bir milletlerarası vesikayı
imzalamamanızdır. Aksi takdirde istikbali
(geleceği) çok karanlık görüyoruz. O kadar ki
akıbetin ne olacağı şimdiden kestirilemez.
Vahdettin bu sözlerin üzerine sinirlendiğini
açıkça belli eden bir tavırla oturduğu yerden
kalkıp bakışlarını üzerime dikti:
- Rauf Bey... dedi. Bir millet var koyun sürüsü...
Buna bir çoban lazım. O da benim.
Bu ibret tablosu önünde gayri ihtiyari dudaklarımda
hazin bir tebessümün dolaştığını
hissettim. Bu adam bana bu sözleri Bahriye
Nazırı olarak bulunduğum son İzzet Paşa kabinesini,
Ahmet Rıza Beyle beraber tazyik ettikleri
(baskı yaptıkları) zaman, tuttukları yolun,
kabinenin istifası ile memleketi yeni bir krize
sürüklemekten başka netice vermeyeceğini
söylemek için Sadrazam İzzet Paşa ile beraber
geldiğimiz zaman bir daha söylemişti. Demek
ki Vahdettin’e göre millet koyun sürüsü idi,
kendisi de sürünün çobanı.
***
Ulu hakanları bu kafada olduğuna göre,
Bandırma Vapuru’nu neredeyse transatlantik
yapan, Atatürk’ü vatanı kurtarmak için binlerce
altın vererek Anadolu’ya gönderdiğini yazarak
Vahdettin’i temize çıkarmaya çalışanlara da
şaşmamak lazım.
“Andımız”ın kaldırılmasında da bu kafaların
çabaları ve katkıları var.
***
Atatürk de, Vahdettin’le Yıldız Sarayı’ndaki
son görüşmesini şöyle değerlendiriyor: (2)
“Memleketi kurtarmak gerekiyor, istersem
bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm
verdim. Vahdettin demek istiyordu ki hiçbir
kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul’a
egemen olanların siyasetine uymaktır. Benim
görevim onların yakındıkları sorunları çözmektir.
Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi
halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem
ve bu siyasete karşı gelen Türkleri
uslandırırsam Vahdettin’in isteklerini yerine
getirmiş olacaktım.”
***
Görüyorsunuz. Türkiye’ye karşı düzenlenen
dolapların 100 yıla yakın bir geçmişi var. Ama
bir türlü yıkamıyorlar, yıkamayacaklar.
1) Bilinmeyen Tarihimiz / Cemal Kutay
2) Atatürk’ün İstanbul Günleri / Niyazi Ahmet Banoğlu.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları