Sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan da Başbakan Erdoğan’ın yanlışını dile getirmek zorunluğunu duydu.
Yaşadığımız ortam, “Dünya ve Türkiye bir yana, başkanlık bir yana” görüntüsünü açık bir biçimde yansıtıyor.
Hangi konudan söze girilirse girilsin bağlaması başkanlıkla yapılıyor.
Başkanlık tartışması sürdükçe daha ne gibi özeleştirilere tanık olacağımızı şimdilik bilemiyoruz.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sisteminin neden gerekli olduğuna vurgu yaparken şöyle diyor:
“Bugünkü sistemimiz anormallik hali. Seçilmiş başbakan ve seçilmiş cumhurbaşkanıyla yürümesi güç. Hadi biz aynı gelenekten gelen Cumhurbaşkanı ve Başbakan olarak uyum içindeyiz. Yarın değişirse bu iş nasıl yürüyecek?” (Vatan - 29 Ocak 2016)
Oysa Adalet Kalkınma Partisi Genel Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi AKP Grup Başkanı ve Başbakan’ken ve anayasa değişikliği söz konusuyken böyle demiyordu.
Halkın oylarıyla seçilen cumhurbaşkanının ülkeye getireceği yararları anlatmayı da özel bir görev olarak üstlenmişti.

***

“Bugünkü sistemimiz anormallik hali” denildiğine göre yapılacak ilk iş, anormalliğin düzeltilmesi, yani parlamenter sisteme ve onun seçtiği cumhurbaşkanına dönülmesi değil mi?
Meğerse değilmiş. Parlamenter sistem buzdolabından çıkarılıp başbakanlıkla birlikte tarihin çöplüğüne atılmalı, ne olduğu bilinemeyen başkanlık sistemine geçilmeliymiş.

***

Biz sadece anayasanın rafa kaldırıldığını sanıyorduk ama, aynı haberden yanıldığımızı da öğrenmeyi başardık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu konuya da vurgu yapmış:
“Eğer mevzuat amcayla bu işi yürütmeye kalksaydık biz yanmıştık. Onu kendimize uydurduğumuz için bu işi başardık. Onun bizi bağlayıcılığına evet demediğimiz için bu işi başardık. Bürokratik oligarşi gelir, senin önüne mevzuatı koyar. Sen de bunun altından kalkamazsın.”

***

Bu köşede 5 Kasım 2015’te çıkan ve seçim sonucunu ve AKP’nin oy oranını irdeleyen “Yarattığı Sorunu Çözme Vaadi Bile Yetti de Arttı” başlıklı yazıda eksiklik varmış!..
Onu da bugün tamamlamış oldum...