Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Totaliterliğin aracı, yeni anayasa ve sandık

07 Nisan 2016 Perşembe

Davutoğlu, mayısta başkanlık anayasasını Meclis’e indireceklerini belirtiyor. Buna şüphe yok. Bu Beştepe’nin programı. Başbakan bu programı uygulamak zorunda. Güya anayasa yazılımı yeni yapılıyormuş, öyle diyor iktidar cambazı yazarlar. Acaba dokunulmaz maddeler değişecek miymiş, nasıl değişecekmiş.. denge-fren mekanizmaları nasıl kurulacakmış.. bir sürü laf kalabalığı...
Ortalıkta iki anayasa tasarısı var. Uzun zamandır söylüyorum, Beştepe’nin hazır, çekmeceden masa üzerine çıktı. Burhan Kuzu beyler falan, Beştepe çevresindeki hukukçular neden bu kadar kalabalık...
İkincisi ise Davutoğulları’nın düşledikleri, daha dengeli olması istenen, Beştepe’ninki gibi her şeyi yakıp yıkmayacak, ama yine başkanlığı öngören anayasa.
Bunları zaten açıklamalardan ve sızan bilgilerden net okuyoruz. İki taraf arasında, öngördükleri anayasada herhalde şu şöyle olsun bu böyle diye yoğun bir pazarlık sürüyor.
Ama Davutoğulları’nki değil de, Beştepeoğulları’nınki bizi daha çok ilgilendiriyor. Dünkü siyasi egemenlik ağırlığı olarak orada. Zaten “sızan bilgiler” üzerine inşa edilen ve AKP’nin yeni anayasası diye isimlendirilen de bu. Davutoğulları’nın düşledikleri gündeme gelir mi, nasıl gelir bilemem. Ama sonuçta ortaya çıkacak ve tartışılacak olan sanırım Beştepe’ninki olacak.

İrade için temsilci yok
Bu konuda yazılıp çizilenlere bakacak olursak, Beştepe, milli iradeyi doğrudan muhatap alacak, yani günümüz “demokrasi” anlayışının temel özelliği olan millet egemenliğini seçtiği milletvekilleri/ parlamento aracılığıyla kullanır hukuku, yani “temsili” demokrasi veya temsiliyete dayalı parlamenter sistem öngörülmüyor. (Mehmet Tezkan, Milliyet, 30 Mart)
Daha doğrusu, temsilcilerin yanına, temel başvuru organı olarak halkoylaması konuyor. Yani “Başkan” istemediği bir durumla karşılaşırsa, rahatça “gelin millete gidelim” diyecek. Meclis’in kararını beğenmezse, hayır şöyle olsun, gel sandık karar versin, diyecek.
Bu nasıl bir şey demeyin, daha ne istiyorsunuz, Beştepe 80 milyon nüfusla dünyada eşi benzeri olmayan bir “doğrudan demokrasi” uygulaması öngörüyor...
İşin ilginci, Beştepe’nin gönlünde yatan, siyasilerin alacağı kararların yargı tarafından da denetlenemeyecek, değiştirilemeyecek bir mekanizmanın kurulmak istenmesi.
Anayasa Mahkemesi mi mesela, o da kim ki verdiğimiz kararları iptal edecek veya değiştirecek.. Bu gibi kurumlar ancak ve ancak bize uyumlu çalışabilirler! Hangi güç, hangi mahkeme, milletin iradesi olarak bizim kararımızı beğenmeyecek de iptal edecek!
Zaten Beştepe demedi mi ki, kuvvetler ayrılığı ne ki, kuvvetler uyumu!

Yasama, Yargı, Yürütme, hepsi biziz
Zaten fiili durum da biraz bu. AKP milletvekili Galip Ensarioğlu daha dün Burhan Kuzu ile birlikte dedi ki, “yasama da yargı da yürütme de bizde”. Her şey ellerindeyken “bizim hükümeti denetlemek gibi bir şeyimiz olabilir mi”? Totaliterliğin baş yardakçılarından ve demagogluğun şahlarından Kuzu da “oğlan bizim kız da bizim niye denetleyelim ki...” diye açık itiraflarda bulundular.
Elhak doğru da, ortada çıkıntılık yapan, yüksek mahkeme gibi kurumlar var... Bu çıkıntılıklar, bugünkü koşullarda ezilip geçilemiyor ne yazık ki, iktidar için hukuki, yasal suç zemini oluşturuyorlar. Bu zemini dümdüz ederlerse, rahat edecekler...

‘Yargı Ben-im’
Mayısta böyle bir sürece gidiyoruz, bunları bol bol konuşacağız...
RTE’nin mahkemelere karşı tutumundan, “istemediği kararlar verecek” tüm mahkemeleri dümdüz etmek istediği açık. Doğrudan iktidarın kurduğu sulh hâkimlikleri ellerinde olduğu sürece, onlar en düzgün mahkemelerdir. Ama onlar da mesela “Anayasa Mahkemesi”nin kararına direnmedikleri zaman, fırçalanmaya hazır olacaklar.
Mesela Gül-Dündar salıvermesinde ilk derslerini aldılar! Otoriterliğin baş söylemi “yargı benim” dir.

Davutoğlu mu Bahçeli mi?
Bunu Beştepe, Davutoğlu’na da anımsattı!
Davutoğlu’nun yapacağı pek bir şey gözükmüyor. Kuşatılmış durumdadır ve orada kalmak istiyorsa eninde sonunda her şeye evet demek zorundadır.
Beştepe her şeyde “uyum”, “itaat” peşinde koşarken, en önemli makamda, Anayasa Mahkemesi gibi “çıkıntılık” yapmasına izin mi verecek?..
Söylene söylene söylenmemeyi öğrenir. Veya söylenir de Beştepe’nin dediğini yapar.
Ben aslında Beştepe’ye “başbakan” olarak Devlet Bahçeli’yi yakıştırıyorum.
Kendisi de oraya en iyi kendisini yakıştırıyordur...
Yine umutla bitireyim: Bunları gerçekleştirmeleri çok çok zor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları