Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Telaş yok, Cumhurbaşkanlığı pürdikkat gelişmeleri izliyor

29 Eylül 2019 Pazar

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Bey’in açıklamasını okuduktan sonra yüreğime su serpildi. Fuat Bey depremle ilgili gelişmeleri büyük bir dikkatle izlediklerini açıklarken, sevgili milletim de korkulacak, telaş edilecek bir durum olmadığını anlamıştır. O halde rahat olsun herkes, başını yastığına koyup mışıl mışıl uyusun.
Tabii bazı kendini bilmezler, bilgisizliklerinden olacak herhalde parkta, sokakta çimenler üzerine kurdukları çadır ve açıkta yaptıkları kahvaltılarla, üstelik kendilerine uzatılan mikrofonlara korktuklarını belirterek ülkemizin yüzünü kara çıkarıyorlar; dünyaya yanlış ve kötü mesaj veriyor ve ekonomik kurtuluş için umut bağladığımız turizmi baltalıyor, dolayısıyla milli ihanet içine girebiliyorlar.
Savcılar, henüz kendilerine bu insancıklar hakkında dava açılması bildirimi gelmemiş olsa gerek ki, bir soruşturma haberini duymadık. Ayrıca Emniyet güçleri de kimseyi zorla evlerine sokmaya çalışmadı.
Ayrıca tabii evlerinde kalanların da kaygı ve korku ile uyku tutmama veya nöbette ve apartta bekleme durumları hakkında da bilgi sahibi olmadık. Yeni tavuk kafeslerine benzeyen odalarına tıkılanların bu küçük sayılan depremde gökdelenlerinin sağa sola sallanmaları karşısında, kimlerin psikolojik tedavi gördüğü hakkında da bilgi sahibi değiliz. Henüz gazeteciliğimiz bu kadar gelişmiş değil.

Sallanan gökdelenler
Yeni gökdelenlerde oturanların bu küçük deprem deneyimlerini de haberleştirmiş değiliz.
Gökdelenler 7.1’de, hele 7.4 olursa, ne kadar esneyebilecektir?
Hele bağımsız inşaat denetleme kurumlarının kaldırıldığı ve denetlemenin inşaatı yapanlara bırakıldığı AKP döneminde yaşadığımız 6 büyüklüğüne yakın depremin, ana faydan 70-80 kilometrelik bir parçasının kırılması durumunda üreyecek 7.1 büyüklüğünde depremin yaratacağı dehşet konusunda pratikte ve fiili olarak bir bilgimiz yok. Gölcük-İzmit depremini İstanbul gerektiği gibi yaşamadı, çünkü oradaki kırık Düzce’ye doğru uzandı, İstanbul’a doğru değil.
Ama 1999 İzmit-Gölcük deprem “ışınları”, KAF hattı doğrultusunda batıya doğru da ışık hızıyla giderek Avcılar’ı vurdu sadece.
Fakat yine de, o bölgede yaşananlara yabancıyız. Üstelik aradan 20 yıl geçti! 25 yaşında olanların bile bu depremle ilgili deneyimleri, bilgileri sıfır.

Yaşadığımızın 25 katı
Marmara’daki büyük fayın bir kolunun kırılmasının ne demek olduğunu anlamak için, Silivri’de yaşadığımız depremin 25 katı etkisini düşünün demek, halkımıza ne anlatır bilemeyiz.
Şimdilik en temel bilgimiz, içgüdüsel olarak bedenlerimizin ürettiği korku.
Bu korku varoluşumuzun beynimize uyarısı: Hayatta kal!
Ve insanlar, en güvenilir yerin alanlar, meydanlar, sokaklar, boşluklar olduğunu biliyor.
Ama korku demem eksik, evlerin yıkıldığını da biliyor halkımız ve yıkıntıların altlarında kalanlara, yukarıdan “Hey orada kimse var mı” diye bağırıldığını da.
Ben de abartıp durmayayım, ülkemiz deprem ülkesi. Tabii ki depremin aynı zamanda gerektiğinde yıkım ve ölüm olduğunu herkes biliyor.
Fakat 17 milyon insanın İstanbul’da yapacak fazla bir şeyi yoksa, yüzde 99 için başa geleni kabullenmekten başka çaresi var mı?
Kime güvenecek?

Durum şu:
(a) İnsanın canı, (b) tüm ülkeyi yöneten siyaset, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, içindeki bakanlarıyla birlikte, (c) kullandıkları devlet denen heyula örgüt karşı karşıya.
Hepsinin çıkarları birbiriyle çatışıyor.
(a) yani halkımız, canını malını geleceğini sağlığını, çoluğunu çocuğunu, işini gücünü b’nin korumasına ve becerisine teslim etmiş ve tabii ki aynı zamanda (b)’nin yönettiği c’ye.
(a) yani halkımız 20 yıldır depreme hazırlık adı altında telefonlarından kesilen vergiyi (iletişim) (b)’ye ödüyor.
(b) ise, bugünkü tutarıyla 36 milyar dolar olarak hesap edilen parayı har vurup harman savurmuş, deprem hazırlıklarına harcamamış. Hatta bunu bazıları emanete hıyanetlik olarak bile görebilir.
(b) kentteki tüm okulları ve hastaneleri bile depreme dayanıklı hale getirmemiş. Eski yapı stoku büyük ölçüde duruyor.

Merak etme ey halkım
Ama merak etmeyin, korkmayın da, tepedeki adamlar çok dikkatli gelişmeleri izliyorlar. Marmara’daki tüm artçı küçük deprem haberleri masalarına gidiyor. Günde kaç tane artçı oldu falan sayıyorlar.
Büyük deprem olunca, merak etme ey halkım anında haberi olacak tepedekilerin.
Ve AFAD mı afet mi her neyse ceset torbalarıyla, çadırlarla, yiyeceklerle, kurtulan ve irili ufaklı alanlarda toplananlara ulaşacaklar.
Ülkeyi yönetenler pürdikkat... Yetmez mi!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları