Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Haşim Kılıç Çekilmeli

14 Ekim 2013 Pazartesi
Dünkü yazımı Anayasa Mahkemesi Başkanı
Haşim Kılıç’ın, Balyoz davası kararını onaylayan
Yargıtay’ın o ünlü 9. Dairesi’nin verdiği kararın
doğruluğuna ve daireyi oluşturan yargıçlara duyduğu
güveni dile getirmesine üzerine yazacaktım... Tek
kelimeyle istifasını gerektiren bir demeç... Görüş
almak için bulamadığım eski AİHM Yargıcı Rıza
Türmen geniş bir değerlendirme yayımladı ve 9.
Daire’nin gerekçeli kararını baştan sona AİHM’ye
ve yasalara aykırı buldu.
Türmen’in yazısından çıkardığım sonuç şudur:
Karar ve gerekçesi, tam bir sefalet hukuku!..
Haşim Kılıç’ın Hürriyet’in önceki günkü manşetini
oluşturan açıklaması baştan sona kabul edilebilir
değil. Hukuki süreç olarak Balyoz kararı, eğer önce
Daireler Kurulu’na gitmezse Anayasa Mahkemesi’ne
gidecek. Sonra da AİHM’ye! Kılıç aslında diyor
ki, dilimize tercüme edersek: Mahkûmlara yanlış
umut vermeyin, bizden farklı bir şey çıkmaz.. 9.
Daire aslanlar gibi mahkûmiyeti onadı, kararı çok
sağlamdır, çünkü oradaki yargıçlar çok deneyimlidir,
yanlış karar vermezler, doğru karar vermişlerdir...
Türkiye normal, demokratik bir ülke olsaydı,
bu kişi bir dakika yerinde oturamazdı... Buradan
haykırıyorum, o koltuğu boşaltınız! Size gelecek
bir dosya için oyunuzu önceden açıklamış oldunuz,
hem de tüm Anayasa Mahkemesi üyeleri adına! O
halde, Anayasa Mahkemesi’ni de yetmez ama evet
referandumundan sonra oluşturulan özel yargı/özel
hukukun bir uzantısı olarak görmek durumundayız...
***
Hürriyet’teki habere baktığınızda zaten gazetecilik
açısından eksik olduğunu görürsünüz. Kılıç’la
konuşan gazeteci, mesela en sıradan soruyu
sormamış: Delil olarak öne sürülen CD’lerin sahte
olduğuna ilişkin sürü sepet bilirkişi raporunu Yargıtay
hiç dikkate almamış, Anayasa Mahkemesi olarak siz
de es mi geçeceksiniz, söylediklerinizden delilleri
incelemek sizin yetki alanınız dışında olduğu sonucu
çıkıyor, öyle mi?
Sor kardeşim hazır bulmuşken, her şeyi sor!
Yıllardır Yargıtay’da görev yaptılar diyor Kılıç, araştır
bakalım öyle mi! Haşim Kılıç’ın “tarafsız yargıçları”nı,
Taha Akyol’un da bu yargıçlara methiyesine yanıt
olarak, Odatv’de Müyesser Yıldız tek tek tanıttı bize.
“@demokratyargi” da Twitter’dan şu açıklamayı yaptı:
HK “... Balyoz kararını veren 9. Ceza Dairesi için
‘uzun yıllardır Yargıtay’da görev yapan güvenilir
yargıçlardır’ demiş. Oysa 5 üyeden 4’ü mevcut
HSYK tarafından atanan ‘160’lar’a dahildir. Başkan
ise 160’ların katkılarıyla başkan seçildi. Tek bir irade
ve tek bir beden gibi hareket eden 160’ları ve seçim
süreçlerini anlamak için Bkz: ‘Türkiye’de Yargı Yoktur’
(kitabı) Sh: 135-154.. Balyoz davasının Yar gıtay’daki
aşamasını da şuradan okuyabilirsiniz: www.radikal.
com.tr/radikal2/yeni_demokrasinin_iflasi-1145006
…sorumuz şu: Sayın Haşim Kılıç, ciddi misiniz?
Dünkü Radikal 2’de Demokrat Yargı Derneği’nden
Orhan Gazi Ertekin ve Faruk Özsü’nun “Kurt
ile Kuzunun Hukuk Dansıyazısı, Kurt’un nehrin
aşağısındaki kuzuya “suyumu bulandırdın seni
yiyeceğimLa Fontaine masalından yola çıkarak,
bugünkü özel mahkemeler ve yargıtayda “güçlünün
yargısı”nın, balyoz örneğinde nasıl çalıştığını çok
güzel anlattı..
Balyoz mahkemesinın ve 9. Daire’nin kararlarının
özü şudur: Seni yemek için benim bin tane
bahanem var, bu bahanelerin gerçek olması da
hiç gerekmiyor...
***
Rıza Türmen, delillerin sakatlığından tutun da
mahkeme sürecinde işlenen adaletsizlikler, yasa
/hukuk ihlallerine varıncaya kadar herşeyi, eski
yargıcı olduğu AİHM açısından inceledikten sonra
şu sonuca varıyor:
Balyoz’la ilgili birinci derecede mahkemenin kararı,
AİHM kararlarındaki adil yargılama güvencelerinden
yoksundu. Yargıtay bunları düzeltebilirdi. Ne var
ki Yargıtay gerekçeli kararıyla adil olmayan bir
yargılamayı onaylamış ve adaletsizliğe ortak olmuştur.
Her iki karar da AİHM standartlarına uygun değildir.
Balyoz kararlarından, sanıklar ve ailelerinden de
daha büyük zarar gören Hukuk Devleti ilkesidir.
Hukuk devletinin ortadan kalktığı bir ülkede ise, ne
demokrasi ne de insan haklarının güvencesi vardır.”
***
Gazeteci (eski hukuk mezunu) Taha Akyol
da Yargıtay’ın kararına methiye düzmüştü! Hiç
incelemediği (veya inceleyip de görmek istemediği)
davanın gerçeklerine yan çizerek, cemaatçi yazarların
tezlerine sarıldı: Velev ki CD’ler sahte, peki Plan
Semineri de mi sahte!
Hayır Plan Semineri sahte değil, tümü zaten
kaydedilmiş! Durun bakalım, öyleyse şu “velev ki
sahte” CD’lerdeki senaryoları yok sayalım, Plan
Semineri’ni konuşalım ve yargılayalım! Gerçekten:
Bu semineri yargılayalım! Elde delil diye tek o var,
zaten Plan Semineri’nin bir darbe suçlamasıyla büyük
tasfiyeye zırnık yararı olmayacağı görüldüğü için,
üzerine şu ‘velev ki sahte’ senaryolar inşa edildi!
Akyol, neyin hukukçusu? Tek yanıt: Güçlü’nün
hukukçusu.. isteyerek veya istemeyerek.. Güçlünün
bahaneleriyle, yüzlerce masum insanı ve onun da
ötesinde bir Hukuk Devleti ilkesini yiyip bitiriyor..
Bu dava onu savunan herkesin tepesine
patlayacak bir bombadır.. Öyle olur olmaz herkes
içine dalmasın, altında kalır..


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları