Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhuriyet’ten Ayrıldım mı?

27 Ekim 2013 Pazar
Neden yazmıyorsun, hemen bir açıklama
istiyorum...” En hesap soranı bu... Tabii
Cumhuriyet’ten ayrılıp ayrılmadığımı soran
sorana...
Kimseye hesap vermem ama okur
olunca boynumuz kıldan ince... Okur ve
yazar birlikte varlar, biri yok diğeri de yok...
Bazen bu ikilemi düşünürüm ve zaten bu
yazıları kendime yazıyorum da derim...
Bir yönüyle doğrudur da; düşünceni,
bilgini, yorumunu dışavuruyorsun... Ama
yazdıklarını paylaşmazsan, düşüncelerini
yazar çekmecene atar mısın? Hadi bakalım
gel de yanıt ver şimdi... Herkese açık bir
vitrine çıkıyorsan, şüphesiz ki paylaşmak
için yazıyorsun. O zaman da okur senden
açıklama ister... Ben de sevinirim hesap
veririm:
‘Hey Türkiye Nasılsın’ başlıklı kitabın
son noktasını koymak için bayram tatilini
fırsat bilmiştim. Uzadı... Bitirdim, ama
dün de Dünya Cinsiyet Eşitsizliği Raporu
açıklanınca bugün rakam düzeltmeleriyle
uğraşacağım... Merak etmeyin sağlığım
yerinde, Cumhuriyet’ten de ayrılmış değilim!
***
90’lı yıllardaki Cumhuriyet ayrılığında,
gazetede kalmıştım... Cumhuriyet’te
olaylar patladığı sırada Florida üzerinde
helikopterle uçuyorduk... Dergiyi
çıkartıyorum sadece, yazı da yazmıyorum...
En üst kat, İlhan Selçuk, yayın müdürü ve
yazarların katı. Pek çıktığım bir yer değildi.
Çağırırlarsa giderdim. Evet büyük bir
anlaşmazlık vardı, ama tam da ayrıntısını
ve hangi noktalara gelip dayandığını da
bilmezdim...
Döndüğümde sordum kendime, ne
yapayım şimdi? Olay tamamen dışımda
patlamıştı... Bu ayrılığa karşıydım, yani iki
tarafın da biribirini yok etme derecesine
gelmesine... Cumhuriyet’in temsil ettiği
tarihsel gölgenin içinde kalmak koşuluyla,
uç pozisyonlardan kaçınarak, bir arada,
Cumhuriyet’e omuz vermek gerekir diye
düşündüm...
Aslında Cumhuriyet’te bu ayrılığın ana
nedeni, Patronajın tutumudur. Ailenin
gazetedeki icra-aktif ayağı, açıkça yazayım
Emine Uşaklıgil, taraf tutmasaydı, bir
yana ağırlığını koymasaydı, gazetenin
bütünlüğü yönünde faaliyet gösterseydi,
belki de olay ayrılıkla sonuçlanmazdı...
İlhan Selçuk ve yazarların gazete üzerinde
büyük etkisi küçümsendi. Şüphesiz ki
ayrılığın ideolojik-siyasi yönleri vardı ve
zaten bunlar etkili oldu... Hasan Cemal iyi
bir yayın yönetmeniydi, ama yelken açtığı
yeni sularda Cumhuriyet’in işi olamazdı.
İlhan Selçuk ve diğer yazarların olmadığı
bir Cumhuriyet? Benim, Özal ve Özalcılığı,
liberalizme doğru kulaç atmayı, bir solcu ve
bir Marksist bozuntusu olarak kabul etmem
zaten mümkün değildi...
***
Nitekim İlhan Selçuk ve arkadaşlarıyla
toplantılara katıldım. Neden ayrılmıyorsun
sorusuna da, abi nasılsa döneceksiniz,
ne yani dergiyi batırayım mı, dediğimi
anımsıyorum!.. Bir hoşgörü vardı... Ama
yine de gazeteden ayrılmadığım için “tam
onlardan” değildim... Böyledir bu işler!
Kimsenin kimsesi ve hınk deyicisi gibi bir
pozisyonda olmak düşüncesi de bana uzak
mı uzaktır. Tek başına insanım! Bilen bilir!
İlhan Selçuk yeniden gazeteye döndükten
sonra bir gece gazeteye uğradı, gece 12
olmuş, biz alt katta derginin yazılarıyla
boğuşuyoruz... Belki de tek başınayım... Ne
yapıyorsun burada hâlâ diye sordu... Abi
gazeteyi kurtarmaya çalışıyoruz, yanıtıma da
gülüştük... Çok zor zamanlardı!
Sonra, haftada bir gazetede yazı
yazacaksın dedi. Derken yazı sayısı
üçe çıktı. Bir gün de İbrahim Yıldız’a
pazartesileri de yazmak istiyorum deyince,
4 oldu...
İlhan Selçuk döneminde yayın kurulu
toplantılarında, en özgürce konuşan,
eleştiren sendin, dedi sevgili kardeşim
Mustafa Balbay... Henüz Silivri’deyken,
son görüşmemizde... Yiğit adam, beş yıldır
yatıyor hâlâ! Her gördüğümde ben yanında
ezilip büzülürken, o bin kat güçlüydü
karşımda!.. Bu alçaklığı tezgâhlayanlar ise
dışarıda...
Balbay aslında “yayın kurulunda
donkişotluk yapıyordun” demek istiyordu!
Düşündüklerimi söylememek, azap
vericidir. En azından çıtlatırım, her şeyi
söyleme zamanı gelmediyse ve henüz
gerekmiyorsa! İlhan Abi bir seferinde beni
yayın kurulundan atmayı bile düşündü,
gözlerinden bunun gölgesi geçerken
görmüştüm! Kendime, aman böyle atılmak
bana onur verir sadece, diye söylediğimi
anımsıyorum... Orada bir “süslük” olarak mı
vardım! Bugün yayın kurulu var mı, var gibi
ama yok... Artık ihtiyaç yok buna...
Biliyorum, bugün hem şirketi hem
de vakıf yönetimini elinde tutan ve
gazeteyi yöneten patron konumundaki
arkadaşlarımın hepsi müthiş deneyimli,
bilgili insanlardır, gazetenin selameti için
gereğini yapacaklardır. Şu basın, baskı
ve siyaset cangılında çırpınıp durduklarını
hissediyorum..
Merhaba demek istedim, buradayım, ben
bir Cumhuriyet çocuğuyum..
Fikri hür vicdanı hür...


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları