Büyük tehdidin adamı

02 Haziran 2015 Salı

Dehşet verici mi bulsak, yoksa zaten bildiğimiz büyük acımasızlığın ve her şeye muktedirim derin duygusunun dışavurumu mu?
“Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecektir, öyle bırakmam onu...” Bunu Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan kişi söylüyor. Kime? Can Dündar’a... Neden? Suriye’de Esad’a karşı savaşan El Kaide bağlantılı örgütlere MİTTIR’larıyla gizlice silah sevk edildiği haberini yeniden, ama daha ayrıntılı ve görüntüleriyle birlikte yaptığı için...
Ortada siyasi iktidarın işlediği uluslararası nitelikte suç sayılacak bir durum var. Bir ülkenin içişlerine doğrudan karışıyor. Ülkede siyasi istikrarsızlığı, iç savaşı, kan akışını teşvik ediyor... Uluslararası hukuku çiğniyor. ABD çiğnemiyor mu? Tabii ki... Ama onu şimdilik yargılayacak bir güç yok gibi, okkanın altına Ankara’dakiler gidebilir. Bugün değilse yarın, sahiplerine faturayı en uygun zamanda dayatırlar... Korku dağları aşıyor tabii bir yandan da...
Muktedir, yıllardır herkesi tehdit ediyor.
Türkiye’yi tehdit ediyor.
Kendisini desteklemeyen herkese karşı.
İktidarın liderleri işveren örgütlerini de tehdit ediyor; en son, asgari ücretin artırılmasına neden karış çıkmıyorsunuz diyor.
Hukuk ve adalet uygulamalarını beğenmeyenlere saldırıyor... Bunun için yüksek yargı bile hızaya geliyor, yasalar, ugyulamalar, gelenekler değişiyor.
“Yeni Türkiye”lerinin tek adı var: Herkes hızaya gelecek...

***

Şüphesiz ki Can Dündar’a kişisel tehdidi büyük. Canına kastedilmesini bile içeriyor: “Bedelini ağır ödeyecektir, öyle bırakmam onu..” Ne demek bu? Ortada kol gezen sopalı katillere, Türkiye’de yuvalanmış ve destekledikleri cihatçılara çağrı mı, işaret mi, yoksa adalet mekanizmasında kendilerine bağladıkları adalet adamı kılıklılara hadi ne duruyorsunuz, şu adamı casusluktan içeri atın talimatı mı?..
Bu çağrıdan vazife çıkartacak o kadar çok kişi var ki! Devleti tamamen bize karşı seferber ettiklerine göre, Can Dündar’ı, gazete çalışanlarını ve gazetemizi korumak için uluslararası bir güç mü çağıracağız?!

***

“Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecektir, öyle bırakmam onu...”
Bu, gazetecinin ötesinde tüm ülkeye bir tehdittir.
Doğan Medya’ya yıllardır yaptıklarının, tüm medyanın özgürlüklerine kelepçe vurmalarının, medya özgürlüğünü mezara gömmelerinin bir parçasıdır. Uşak medya, işadamından ve gazeteciden tetikçi yaratma politikalarıdır...
Türkiye’ye diyor ki: Bana karşı olanın canına okurum... Ya ben, benim mutlak iktidarım, ya da hiçbir şey...
Bu tam ya herro ya merro politikasıdır, bu anlayışın politikacıyı iyi bir yere götürdüğü görülmemiştir tarihte ve dünyada. Gazeteler ve özgürlükler Türkiye’de de dünyada da ne muktedirler, diktatörler görmüştür ki hiçbiri kalmadılar...
Gazeteler, gazeteciler, yazarlar, haberciler hep var oldular, kalıcı oldular... Günlüklerinde, kitaplarında, muktedirler ve zulüm politikaları fotoğraf-yazı olarak kaldılar.

***

Muktedir telaşta... Sınırsız arzularının, hırslarının esiri oldu mu bir politikacı, kendi partisini ve iktidarını bile silip süpürüp kendisiyle birlikte sıfırlamaya doğru gider. Yanında sadece iki tabancası ve yüzlerce mermisi olanlar kalır.
Alanlarda umduğunu bulamaz... Heyecan katmak için sahneden insanlara elinde Kuran sallar...
Başkanlık sistemini bu ülkeye ve hatta partisine kabul ettirememeyi anlamaz. Duvara gelip toslamıştır.

***

Duvarda afiş: İleri Demokrasiye doğru: İkinci Devre...
İktidar ve adamlarının bu “2. Devre”si, Cumhuriyet’e saldırı ile başladı.
Yeni bir cadı avı için savcılar harekete geçirildi... Raflardan dosyalar indirildi...
Kısa tatilden önceki son yazımda Türkiye’yi bekleyen 7 kaotik durum diye yazmıştım.
Şimdi buna 8’inciyi ekliyorum: Cumhuriyet’e ve medya özgürlüğüne yeni bir saldırı dalgası.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları