Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Babalar - Oğullar ve Vahşi Yaşam

02 Ocak 2014 Perşembe

TV’de vahşi yaşamı izliyorum. Çıtalar, parslar, aslanlar, vahşi kedilerin hepsi, ana veya baba, avlarını getirip çocuklarının önlerine koyuyor. Amaçları, çocuklarının kendi kendilerini koruyabilecek, tek başlarına yaşayabilecek bir konuma getirmek.. Yavrular vahşi hayatta bütünüyle “aile”nin koruması altındadır.. Ama büyüyünceye kadar.. O an gelince ana babanın egemenlik/yaşam/av alanını bile terk etmek zorundalar. Artık o andan itibaren “yabancı”dırlar.. Dahası düşman bile sayılırlar..
Bu, doğanın en büyük varoluşsal genetik emrin ve bunun hayatta yansıması olan en büyük içgüdünün gereğidir: Üremek, neslini sürdürmek.. Doğa, evrim, neslini sürdürme “yasası”nı, cinsel birleşmeyi, acıkmak ve susamaktan bile daha “keyifli/zevkli” kılarak tamamen garanti altına almıştır. “Çocuklar”, kendi başlarına hayatlarını sürdürebilecek bir “yaşa” gelince, ana baba, nesli sürdürme “görevini” onlara devreder.
Ana babadan “ayrılma” ölçütü, tamamen budur: Yeni neslin üreyecek olgunluğa ulaşması!
Yukarıda dedim ki, yeni nesil bu olgunluğa gelince, ebeveynin egemenlik alanını bile terk eder..
Bu şu demektir: Hayvanlar dünyasında “mirasbırakmak yoktur! Yaşamak için gerekli olan avlanma, barınma, üreme, egemenlik sahası yaratma, tamamen yeni neslin görevidir..
Hayvanlar dünyasında oğulların veya kızların devraldığı tek miras, ana-babanın deneyimleridir. Dün gece izlediğim pars ailesinde, ana baba “canlı avladığı” bir ceylan yavrusunu, “nasıl avlanılacağı” konusunda, yavrularına bir “canlı denek” olarak kullanıyordu. Bunu ilk kez görüyordum! Ceylan yavrusu minikti, asla kaçabilecek bir büyüklükte ve hızda değildi. Anne pars, eliyle ceylanın arka ayağına bir pati atıyor ve yavru ceylan yere çöküyordu.. Yavru parslar da analarını aynen tekrar ediyorlardı.. Ta ki “tam başarı” elde edinceye kadar.. Görmedim, ama deneyin sonunda herhalde yavru ceylan, yavru parsların ilk ziyafeti olsa gerek..
Yavrular, bu deneyim miraslarıyla hayata atılıyorlardı.. Artık bu “mirası” ne kadar kullanabileceklerine kalıyordu iş!

***

Bakanlar ve oğulları, politikacı ve çocukları, babalar ve çocukları.. İnsanlar âleminde ise “miras bırakmak” başlıca meseledir. Çocuklarına “daha iyi yaşam koşulları” devretmek..
Aslında başlangıçtaki koşullar itibarıyla, vahşi hayatla insan hayatı arasında öze ilişkin hiçbir fark yoktur. Ana baba, büyükbaba/anne, nesillerini sürdürecek olan çocukları, yine çocuğun “neslini sürdürecek” olgunluğa ulaşmasına kadar, el bebek gül bebek büyütürler. Çocuklar “yaşı gelince”, aslında ruhen evden koparlar. Ana baba ile ergenlik çatışmalarının evrimsel-biyolojik kökenleri bu olsa gerek!
Psikologlar, psikiyatrlar, evrimsel biyologlar bu açıdan hiç yorumlarlar mı olayı bilmiyorum, sanırım ergenlik ve ergenlik başkaldırılarını burada ilk kez evrimsel biyolojik yönüyle yorumluyor olabilirim! (Dikkat, telif hakkını vurgulama, bir makale çalışmasını hak ediyor!). Tabii vahşi hayatta ergenliği, yavruların cinsel üreme yeteneğinin yanı sıra avlanma-barınma yetenekleriyle birlikte düşünmek gerek..
İnsan toplumsal hayatında ergenlik-ayrılma başka sosyal kurallara bağlanmıştır. Çocukların deneyim kazanması okuma süreleriyle ilişkilendirilmiştir. Ayrıca ana baba, nesillerini sürdürmeyi, aynı zamanda miraslarını da çocuklarıyla birlikte sürdürmeyle özdeşleştirmişlerdir. Bu, çocuklar için de avantajlı kabul edilebilir bir durumdur.

***

Gelelim rüşvet ve yolsuzluğa..
Soyluluk ve zenginlik nedir? Aynı zamanda yeni nesillerin de yaratılan en iyi koşullarda sürdürülmesinin garantileridir! Dedik ya, insanoğlu miras devreden bir toplumsal- ekonomik düzene sahip!
Soyluluk, halen kısmen sürdürülen, krallık-imparatorluk- hanedanlık vb. dönemlerine ilişkindir. Bu nesillerin geleceği (sonrakilerin de!) garantilidir! İsim, hanedanlık sürdürülür!
Günümüzde “demokratik cumhuriyetlerde” bunun karşılığı büyük zenginliklerdir! Soyluluk yok ama zenginlik verelim abi! Yarattığınız zenginlikle, aynı zamanda bir sülale, hanedanlık kurmuş oluyorsunuz (Tabii çocukların bunu sürdürmeleri koşulu ile- ama bunun için eğitilir ve yetiştirilirler!-)
Aslında, ana babaların kendilerini de aşacak çocuk eğitimine önem vermelerinin nedeni de bu. Çocukların daha iyi yaşam koşullarına sahip olmaları, kendi nesillerinin ve isimlerinin de sürmesinin garantisidir!
Çağımızda üst düzey politika, (şimdilik bununla sınırlıyorum, tabii ki isim yapmış baba mesleklerinin çocuklara devri de benzer özelliktedir!) pek çokları için hanedanlık/zenginlik yaratma özelliği de taşır. Neslin-nesillerin en büyük garantisi!
Bakanlar ve oğullarının rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ortalığa saçılınca, şunu demiştim, “ulan en tepeye yükselmişsin, hangi yüzle ve ahlakla bu tür ilişkiler içine girersin!”..
Fakat işin toplumsal biyolojisi farklı: En iyi maddi yaşam koşullarını ve nesli sürdürmeyi, hanedanlıkzenginlik kurmakla ilişkili gören “yırtıcı” büyük bir kesim var. Toplumun temeli de bunu körüklüyor! Adı da köşe dönücülük! Tabii bu, böyle büyük bir fırsatı ele geçirmiş olan “yırtıcılar” için, 4-4 milyon dolarlardan aşağı bir anlam taşımıyor. Devlet, yetki, sorumluluk (ve yandaşlık tabii ki), hanedanlık yaratmanın en önemli zemini. Hele hele, ver yüzde 10’unu, komisyonunu al. Oğulların danışmanlık şirketlerinin var oluş nedeni bu. Kredi kolaylıkları vb. tam aşna fişna, bizim için tam ahlaksız ilişkilerin toplamı..
Siz, babalar ve oğullarına gelin bir de bu açıdan bakın..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları