Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Allah korusun, yeni anayasa bir diktatörün eline geçerse..’

10 Ocak 2017 Salı

Anayasa değişikliği Meclis’te kabul edilir ve referandumda evet oyu alırsa, Türkiye’de bir rejim değişikliğinin gerçekleşeceği tartışmasızdır.
Kuvvetler ayrılığı”na dayalı, başbakanlığın en yetkili güç olduğu parlamenter sistem gidecek..
Kuvvetler birliği”ne dayalı, Meclis’in ikinci sınıfa düşürüldüğü, tek kişinin hemen her şeyi belirlediği, gerektiğinde çoğunluk desteğini yitirdiği takdirde Meclis’i çalışamaz duruma getirme ve olmazsa feshetme hakkına sahip müthiş otoriter bir Reislik makamı gelecek.
Üstelik yargıyı da yarısı kendisi, yarısını da Meclis’teki partisi seçecek. Oh ne âlâ, yargı garantisi de var! Bu da yetmiyor, yargılanması ve hesap sorulabilirliği de, konulan yüksek çıta nedeniyle neredeyse mümkün olmayacak.
Türkiye bu anayasa programıyla Batı’nın demokratik yönetimlerinden kopuyor. “Doğu Toplumu”nun ceberut kişisel yönetimlerine yaklaşıyor.
180 derece bir değişim yaşayacağız. Evet diktaya açık bir yapının tüm unsurları, öngörülen anayasa değişikliğinde var.

Seçimi kazanma garantisi yok
Peki 2019’daki “Başkanlık” seçiminde şimdiki Cumhurbaşkanı’nın kazanması garanti mi? Şüphesiz ki hayır.
Önümüzdeki iki yıl Türkiye açısından çok zor geçecek. Dahası, bu iktidar ve RTE açısından en zorlu iki yıl olacak.
1) AKP’yi iktidara getiren ekonominin, iki yıl içinde bugünkü düzeyde bile istikrar kazanma olasılığı azalmaktadır. 2017 Türkiye’yi yoksullaştıracak, enflasyon zamları sökün edecek ve hayat zorlaşacak. Türkiye’nin teknolojik bakımdan düşük ekonomik yapısından kaynaklanan sorunlar büyüyecek. Nitekim geçen yıl ihraç ettiğimiz malların ortalama kg fiyatı-değeri 1.41 TL’den 1.37 TL’ye düşmüş. İhracat da iki yıldır geriliyor.
300 milyar dolar borcu olan şirketler, şimdi de kur farkının altında eziliyor. Dolar yükseldikçe her gün 5-10 milyar dolar artıyor borçları. İflaslara kapı açılıyor.

Fokurdayan bir ülkede zor
2) Kırılgan sadece ekonomi değil, başkanlık anayasasının da sürdürülebilir bir yapı oluşturmadığını görmek gerekir. Reislik anayasası, zayıf bir anayasadır. Kırılganlığı son derece yüksektir. Bu anayasa ile ülkede sürdürülebilir bir yönetim kurmak, Türkiye gibi fokur fokur kaynayan bir ülkede çok zordur.
Ortak akılla zaten yönetilmeyen ve bundan sonra daha da otoriter tek akılla yönetilecek olan ülkenin, geçmiş demokrasi deneyiminin birikimi altında ezilmesi söz konusudur.
Yeni anayasanın en kırılgan yönü, tamamen Recep Tayyip Erdoğan’a göre biçilmesidir.
Diyelim ki RTE bir şekilde siyaset dışında kaldı.
Diyelim ki RTE Türkiye’nin zor koşulları nedeniyle de başaramadı.
Diyelim ki RTE, zor koşulları tek adamlığı ile geçemedi, ülke uçurumun kenarlarında dolaşıyor.
Böyle durumlarda siyasetin ve anayasanın devre dışı kalma olasılığı yükselir. Tıpkı RTE’nin “Bu anayasa bana dar geliyor, bekleme odasına aldım” demesi gibi, birilerinin de bu kez “Bu anayasa ile ülke yönetilemiyor” demesini gerektirecek koşullar ortaya çıkabilir.
Şimdi bir adım daha ileri gidiyorum ve Ahmet Taşgetiren’in önceki gün Star’da yazdıklarını gündeme getiriyorum:

Meclis güçlendirilmeli, Başkan değil
“Bu yetkileri CHP’nin seçtirdiği bir cumhurbaşkanı kullanacak dendiğinde Ak Parti tabanı, bunun nelere mal olacağını düşünür ve o yapıyı asla desteklemezdi.
Benzeri bir şey, sadece seçimle gelen için değil, Türkiye’nin ne halleri var, 66 yılda 6 askeri müdahale yaşamışız, son müdahaleyi daha 15 Temmuz 2016’da defetmişiz, muhtemel ki Ak Parti, ‘CHP’li birisi seçilemez’ düşüncesinde olduğu gibi Bundan sonra millet iradesi dışında bir müdahale de olmazgibi garantili bir yaklaşım içindedir. Onun için Evren gibi birisi iktidara el koyup, bugün Ak Parti’nin getirdiği Cumhurbaşkanlığı yetkilerini kullansa ne olur?diye sormayı yadırgıyor olabilir.
Ama Allah korusun dünyanın ne halleri oluyor!”

Taşgetiren uzağa bakıyor
Taşgetiren, her şeye rağmen Türkiye bir askeri darbeye maruz kalabilir diyor ve başkanlık yetkilerinin tamamen bir askeri diktatörün de eline geçebileceği kaygısını dile getiriyor. Bu nedenle, yanına Ömer Dinçer’in düşüncesini de alarak, Meclis’i güçlü kılacak yollar aranmalı, diyor. Taşgetiren’e tamamen katılıyorum. Geçmiş deneyimlerden yola çıkarak şimdiye değil sonraya, iki adım öteye bakıyor. Kişiye göre biçilmiş bir anayasanın ileride böyle tehlikeleri de içinde barındırdığını görüyor. Benim kırılgan dediğim nokta. MHP de bu değişime destek vererek, demokrasiyi de satıyor! Ülkenin geleceğini de!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları