10 Ağustos Sonrası: Çivili Koltuk

10 Ağustos 2014 Pazar

Siz oyunuzu kullana ve çevrenizdeki insanları da bu yurttaşlık görevini mutlaka yerine getirmesi için iteleyedurun, biz burada sandıklardan sonra bu akşam neler olur, ona bakalım..
1) İlk turda seçilmeyi garantilemek istiyor... Dışarıdan beklenen oylara kar yağınca, mezhep ve etnisite ayrımcılığına ve gazetecilere saldırılara sarıldı yine. Umudu MHP’lileri çekebilmekte. Yüzde 50+1.. İşin zorluğu var.
2) Yine yollara düşüp köşe bucak dolaşmasının ikinci nedeni, mümkün olan en yüksek oyu alarak partisi içinde yapacağı bütün düzenlemeler için “bak millet arkamda”, güç gösterisi yapmak. Köşk’e oturmadan başbakanı, parti başkanını falan her şeyi istediği gibi “tasarlamak”. Ki tepeden her şeyi bal parmak yönetebilsin.

***

Erdoğan’ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan tedirgin, liderinin de tedirginliğini yansıtıyor. Yine iktidarın adamlarından A. Selvi’ye “İki başlılık olmaz” demiş. Erdoğan’ı Köşk’e çıkarıp hükümeti ve partiyi yönetmeye talip olanlara gözdağı veriyor: Siyasal dinci akımın Cumhuriyetçilere ve laiklere karşı zaferini tarihsel bir dava olarak görüyor, “Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı bir misyondur” diyor! Erdoğan’a kayıtsız şartsız biat etmeyenlere de sopa sallıyor:
Ama bu arada herkes kendi imtihanını verecek… Bu davaya hizmet edenler şeref kazanıyor… Şimdi birileri bundan sonra da kendi pozisyonlarını korumak için davaya muhtaç, davanın devamı için bizler halen bazı koltukları ve makamları işgal etmeliyiz gibi düşünceler içindelerse, bunu dile getiriyorlarsa bir nevi davayı kendi makamları için kullanıyorlarsa bunu doğru bulmam...”
Bu hareketin lideri belli, biz genel başkan seçeceğiz. Genel başkan ve başbakan aynı ve tek kişi olmalı..” Yani bu bakışın pratik anlamı, A. Gül’ün seçimlere kadar tasfiyesidir.

***

RTE seçilirse Köşk’e çıkmadan her şeyi belirlemek için faaliyete geçti. Zaten ilan da etmişti, Köşk ile uyumlu hükümet. Bakanlar Kurulu’na sık sık başkanlık edecek. Maliye Bakanı Nihat Zeybekci başbakanlığı kaldırdı:
Türkiye’de artık başbakan olmaz, bakanlar kurulu başkanı olur, Erdoğan aktif bir cumhurbaşkanı olarak icranın, devletin başı olur.”
Yani hem parti başkanlığına hem başbakanlığa, emir ve talimatlarını yerine getirecek bir çiftlik kâhyası geçirmek istiyor... Davulu onun boynuna asacak, bakanları da belirleyecek ve tokmağı elinde tutacak, gümbede güm güm. Ama tarihte de örnekleri görülen “tek ve üstün lider”, işi garantiye almak niyetinde çünkü partinin önde gelenleri A .Gül’ü istiyor.
RTE ve şürekâsı, bunları ihtiyarlar olarak dışlıyor. Gençlere yol açmak gerek diyorlar yani ne desek yapacak olanlara.
Önceki günkü Cumhuriyet’te Emine Kaplan arkadaşımız, kongre kulisi savaşını yazdı; seçilirse resmen cumhurbaşkanı olmadan yani 28 Ağustos’tan önce henüz başbakan ve parti başkanı unvanını koruyarak olağanüstü kongreyi erken toplamak ve her şeyi belirlemek istiyor. Peki ilk turda kazanır ve YSK cumhurbaşkanlığını ilan ederse? C. Çiçek ve B. Arınç, “başbakanlığı ve parti başkanlığı hemen sona erer” diyor. Yani 13 Ağustos’ta ilan edilirse olağanüstü kongreyi toplayacak zamanı kalmaz. RTE kazanırsa, göstereceği siyasi parti faaliyetleri; anayasal sistemi zorlamalar hatta dışlamalar ve çiğnemeler nedeniyle, çivili koltukta oturacak.
‘Asker ve Siyaset’ ve ‘Sakıncalı Amiral’
Uzun zamandır anımsatmak istediğim iki kitabı tüm okurlara öneriyorum. İlki İsmail Hakkı Pekin - Ahmet Yavuz imzalı “Asker ve Siyaset” (Kaynak Yayınları). Ergenekon ve Balyoz’un zulmüne uğramış iki güzide emekli subayın gerçekten çok değerli bir çalışması. Lütfettiler önsözünü de bana yazdırdılar. Böylece “kaçak” olarak önsöz aracılığıyla ikinci kez Silivri külliyatına girdim!
Asker ve Siyaset diğer kitaplardan ayrı bir özellik taşıyor. “Osmanlı’dan günümüze kadar sivil–asker ilişkileri”ni inceliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı da çeşitli açılardan eleştirel bir bakışa sahip olması ve bunu yapanların aynı zamanda “içeriden” subaylar olması kitabın değerini artırıyor.
Zengin bir araştırma yapmışlar. Pekin ve Yavuz, TSK nasıl olmalı, asker-siyaset ilişkilerinde temel ilkeler neler olmalı, sorularını da yönelterek yanıt arıyor ve Türkiye’nin esas sorunu yönetimdir, diyorlar. Peki, “Ordu yenildi mi?” sorusuna da ordu yenilirse millet yenilir yanıtını veriyorlar. Okuyun lütfen.

***

Hürriyet’te iyi haberlere imza atmış değerli gazeteci Toygun Atilla’nın Sakıncalı Amiral kitabı (Kırmızı Kedi), çok haber oldu. Amiralimiz sır değil, Nusret Güner! Donanma komutanıyken salt Balyoz davasına dikkatleri çekmek, içerideki masum arkadaşlarına destek çıkmak için büyük bir fedakârlık yaptı ve 2013 Ocak’ında istifa etti.
Toygun Atilla deniz kuvvetleri komutanı olacakken ayrılan Oramiral Nusret Güner’i konuşturuyor. Deniz kuvvetlerine kurulan kumpası, tamamen içeriden bir komutan, hiç sözünü sakınmadan, o zaman yapılan bütün gizli görüşmeleri de katarak anlatıyor. “Deniz kuvvetlerinin altın çocukları”nı öğreniyoruz! Necdet Özel ve RTE’nin istifayı önlemek için çabalarını.. Güner’in 14 yaşındaki kızının ismini İzmir’deki başka bir ahlaksız dava Casusluk davasına bulaştırmışlardı.. Bu komplocuların gidecek ve yatacak yeri yok.
Sakıncalı Amiral’i alın ve su gibi bir çırpıda okuyun...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları