Öner Yağcı

Aydınlık ormanı

26 Ocak 2019 Cumartesi

Zorbalık her şeyimizi alabilir, canımızı da ama dünümüzü alamaz elimizden...
Yaşamlarını dolu dolu geçiren aydınlık ormanının ağacı olmak kolay değil. Aydınlık ağacını yaşatmak da, aydınlık bir yaşamı hak etmek, aydınlık ağaçlarının meyvelerini yemek de kolay değil...
Sevecek toprağını ağaç. Uzak yakın, yaz kış, yağmur çamur, fırtına kar demeden gerekirse kanıyla sulanacak. Güneş alacak, üşütmeyecek ayazda, donmayacak. Acele etmeyecek bir de. Sabır ve sevgiyle, gözbebeği gibi büyüyecek aydınlık ağacı...
Aydınlık ağaçlarının gölgelerinde yaşamak kolay değil. Kolay yetişmiyorlar çünkü. Ama bir de büyüdüler miydi, değmeyin o toprakların keyfine. Koca gövdeleriyle yıllar boyu aldıkları suyu, güneşi, toprağı, gölgelerini, aydınlıklarını sunarlar. Süs olurlar, anıt olurlar, bayrak olurlar. Koca koca kabuklarını, sararan yapraklarını dökerler toprağa. Bin bir çeşit meyvelerini, çiçeklerini, kokularını, tatlarını, umutlarını saçarlar. Humus olurlar yani deyin ki kan, deyin ki can...
Aydınlık ağacı olmak kolay değil. Hele bu topraklarda...
Aydınlığımızı büyüten Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal; aydınlık ormanımızın atası...
Nâzım Hikmet yanarak aydınlatan ağacımız. “Ben yanmasam/ Sen yanmasan/ biz yanmasak/ nasıl çıkar/ karanlıklar/ aydınlığa!” dedi o. “Yüreğini yiyeceksin, yedireceksin...” dedi...
Aldırma gönül” diyerek yaşayan Sabahattin Ali, Sırça Köşk’leri yerle bir eden Kuyucaklı Yusuf’ları destanlaştırdı; İçimizdeki Şeytan’lar kıydı ona.
Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel efsane eğitim bakanları, İsmail Hakkı Tonguç, Köy Enstitülerinin babası bir devrim öğretmeni. Ruhi Su ulu bir aydınlığı toprağımızın, sesimiz, türkümüz... Aziz Nesin, çağdaş Nasreddin Hoca olarak aydınlığımızın örnek sesi...
Daha onlarcası var, humus oldular toprağa, yeni filizlere can suyu oldular. Ne onur ki bize, çok zor büyüdüğü bir yurtta aydınlık ağaçlarıyla yaşadık.
Aydınlık düşmanları, onurumuzu, gururumuzu yok etmek istediler. Aydınlık ağaçlarımızın ışığından, sıcaklığından, serinliğinden, gölgesinden yararlanmamızı engellemek için uğraştılar. Unutturmak istediler, öldürdüler. Öğrenmek isteyenleri de kırdılar, unutmayacağım diyenleri de tüketmeye çalıştılar.
Daha fidanken kırılmak, kesilmek, yakılmak yazgısı gibi oldu aydınlık ağaçlarımızın...
Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Gaffar Okkan top top karanfilleştiler yüreğimizde. “Adalet ve demokrasi” arayışının bayrağı oldular.
Ülkemiz yakın tarihinde amansız bir aydın katliamı yaşandı. Aklın ve aydınlığın zorbalığa dur demesi için bu trajik gerçek unutulmamalı. Yaşamın savunulması bilincinin ve duyarlılığının diri kalması için unutulmamalı. Unutmaya ve bağışlamaya hakkımız olmadığı için unutulmamalı. Buna alışılmamalı, bu kanıksanmamalı...
Bu toprağın insanlarının işi zor.
Aydınlık ağaçlarını dün koruyamadık, sahiplenmedik ama her şey bitmiş, aydınlık ormanımız tükenmiş değil. Artık gövdeleri yaşamayan aydınlık ağaçlarımıza bile kendimizi bağışlatabiliriz. Tarih ve zaman bu fırsatı veriyor bize. İşte yurt diyor, işte aydınlık ağaçlarınız; ne yaparsanız yapın!..
Aydınlık ağaçlarımızı sahiplenme bilincinden uzaklaşmamalıyız.
Unutmayalım, aydınlık ağacı olmak kolay değil, aydınlık ağaçlarıyla yaşamak da kolay değil. En zoru da aydınlık ağaçlarını, aydınlık ormanını sahiplenmektir.
Bu topraklarda insan olmanın, aydınlık bir insan olmanın ölçütüdür bu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları