Öner Yağcı

Kışlalı’nın ‘Demokratik toplumcu çağrı’sı

26 Ekim 2024 Cumartesi

“Toplumumuz Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli bunalımıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Laik demokratik cumhuriyet tehdit altındadır. Bu geçici değil, yapısal bir bunalımdır.

Bunalımla savaşmak durumunda olan devlet kurumlarının çoğu yozlaşmıştır. Devlet yapısındaki hastalıkları gidermek görevindeki siyasal partiler ise tabanlarından ve dolayısıyla toplumdan kopmuşlardır.

Kitlelerde giderek yaygınlaşan umutsuzluğun nedeni bu çıkmazdır. Ortaya çıkan bu olumsuz tablo içindeki en önemli umut ışığı ise devletten ve siyasal partilerden kesilen umutlar sonucu, sayıları hızla çoğalan ‘sivil toplum’ örgütleridir.”

KEMALİZMİN İLKELERİ

21 Ekim 1999’da katledilen Ahmet Taner Kışlalı’nın Demokratik Toplumcu Çağrı’sı Ülkede Durum başlığı altında bu cümlelerle başlar ve Kemalizmin İlkeleriyle sürer (Cumhuriyet, 29 Nisan 1998):

Ulusçuluk, ırk ya da din değil, bin yılda oluşmuş bir kültür ortaklığı üzerinde yükselir, etnik ‘alt kimlik’leri, yurttaşlık bağıyla oluşan ulusal ‘üst kimliğin’ doğal parçaları sayar. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin, ulusun eşit haklara sahip bireyleri olduğu ilkesine dayanır. ‘Tam bağımsızlığı’, uluslararasında eşitliği ve ‘Yurtta barış, dünyada barış’ anlayışını savunur.

Devletçilik, özel girişimi ‘esas’ kabul eder, ama toplumun genel yararının gerektirdiği her noktada devleti görevli sayar. Bu çerçeve içinde devlet ne kutsaldır ne de ideolojik bir ögedir. Sadece dengeli, sağlıklı, huzurlu bir topluma ulaşmada etkili ve vazgeçilemeyecek bir araçtır.

Halkçılık emeği yüce değer sayar. Toplumsal ayrıcalıklara ve bir seçkin-halk ikilemine karşıdır. Sosyal adaleti öngörür. Mutlu azınlıkların olduğu yerde, mutsuz çoğunlukların oluşacağına; dolayısıyla da toplumsal kinlerin, haksızlıkların, çatışmaların kaçınılmazlaşacağına ve toplumsal barışın olanaksızlaşacağına inanır.

Devrimcilik, değişen koşullara en çağdaş, en ileri çözümler üretmeyi gerektirir. Getirilmiş olan en ileri çözümlerin bile, zaman içinde, değişen koşulların gerisinde kalarak eskiyebileceği bilincinden kaynaklanır. Gençliği, toplumun en bağımsız, ileriye ve değişime en açık kesimi olarak, sürekli devrimciliğin idealist gücü sayar.

Cumhuriyetçilik, katılımcı, sivil toplumcu bir demokrasi demektir. Kadın haklarından Köy Enstitülerine, toplumu oluşturan en geniş kesimleri etkin ve etkili kılmak için, geçmişte en ileri adımları atmakla yetinmemiştir. Türk Dil ve Tarih Kurumlarından, Anadolu Ajansı’na, üretim ve tüketim kooperatiflerinden Türk Eğitim Derneği’ne, hatta özerk bir TRT’nin temellerine kadar, tüm ‘sivil toplum’ tohumlarının, devlet dışında örgütlenmenin temellerini de atmıştır. Halkevlerini, sivil, katılımcı toplumu yaratmanın bir demokratik eğitim aracı olarak kullanmıştır.

Laiklik ise bir anlamda tüm diğer ilkelerin önkoşuludur. İnançlara saygılı, ama dinin siyasal ya da kişisel çıkarlara alet edilmesine karşıdır. Hem toplumda farklı inançlara sahip kesimlerin barış içinde yan yana yaşamalarının; hem de çağın değişen koşullarının getirdiği sorunlara aklın ve bilimin ışığında çözüm arama yolunun açık tutulmasının güvencesini oluşturur.

Kemalizm ne Atatürk’ün bekçiliğidir ne de 1920 koşullarında yapılmış olanların toplamıdır. Kemalizm ‘demokratik toplumcu’ bir öze sahip, sürekli devrimcilik ilkesine dayalı bir çağdaşlaşma ideolojisidir.

KIŞLALI’YI ANMAK

“Hava kurşun gibi ağır”ken Kışlalı’yı “Çağrı”sının son cümleleriyle anıyorum:

“Türkiye bugün çok zor bir dönemden geçmektedir. Ama karşı karşıya bulunduğumuz zorluklar, 1920’lerde Anadolu Devrimi’ni gerçekleştirenlerin aşmak zorunda kaldıkları zorlukların karşısında çok küçük kalmaktadır.

Çıkış yolunun ilkeleri bellidir. O ilkeleri paylaşanların demokratik birlikteliği, yozlaşmış yapıların yıkılmasına, devletin ve toplumun yeniden sağlığına kavuşmasına yetecektir.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları