Olaylar Ve Görüşler

Yerel yönetimden iktidara - Erol Türk

25 Nisan 2024 Perşembe

Devlet faaliyetlerinin sınırı ne kadar geniş ve çeşitli olursa olsun bu faaliyetler evrensel hukuk ilkelerine uygun olmak ve denetlenmek zorundadır. Devlet faaliyetleri, hukuki bakımdan devlet iradesinin, devlet egemenliğinin yaşama geçirilmesinden başka bir şey değildir. Devletin iradesi ve egemenliği, hukuken bölünmez bir bütün oluştursa bile bu irade ve ona bağlı egemenlik, devletin farklı organları tarafından yürütülür. Devlet faaliyetleri, siyasi, ekonomik ve sosyal bakımdan değişik şekillerde yürütülse de hukuki alanda daima belirli ve değişmeyen hukuki işlemler, hukuki netice doğuran fiiller şeklinde ortaya çıkar.

Aristo’dan beri kabul edilen klasik görüşe göre devletin hukuki faaliyetleri, yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç çeşittir. Yasama organı esas itibarıyla kanun koyucudur yani toplum ve devlet organlarının uyması gereken yasaları hazırlar. Yürütme organı, yasama organı tarafından düzenlenen hukukun gerçekleşmesini sağlar. Yargı organı, adli ve idari yargı olarak insanlar arasında, insanlarla devlet organları arasındaki uyuşmazlıkları çözümler. Bu organlar, devletin varlığı için kesin ve gerekli organlardır. Bunlardan birinin yokluğu devletin yokluğu demektir.

16 Nisan 2017’deki anayasa değişikliği ile Türkiye’de parlamenter demokrasi askıya alındı ve tek adamın yönettiği anayasasız bir devlete dönüştürüldü. Devletin, asli ve tali organları anayasaya göre mevcut olmasına rağmen bu organlara, partili cumhurbaşkanı tarafından anayasanın emredici kurallarına aykırı olarak müdahale edilmekte ve kontrol edilmektedir. TBMM -yasamaişlevsiz bir organ haline gelmiştir. Bütçe yapma, bakanları denetleme hakkı yoktur.

SARAY YASASI

Yasalar Saray’da hazırlanmakta, Meclis’te usulen kabul edilmektedir. Bakanlar kurulunun yerine cumhurbaşkanının atadığı memurlar verilen talimata göre görev yapmaktadırlar. Yargı organı -yüksek yargı ve idari yargı dahil- vicdani kanaatlerine göre değil, Saray’dan gelen talimatlar doğrultusunda karar vermektedir.

Devletin bütün organları kamu adına hizmet görmek zorundadır. Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde yerel yönetimlerin önemi giderek artmıştır. Bu nedenle merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki yetki ve görev paylaşımı ile birlikte mali ve finansal kaynakların paylaşımı da önemli hale gelmiştir.

PARLAMENTER DEMOKRASİ

Belediyeler, kamu iktisadi kuruluşları, üniversiteler gibi kamu kuruluşları da devlet faaliyetlerinin asli unsurları yanında, özel yasalara göre teşkilatlanmış, asli organların direktifleri doğrultusunda görev yapan devletin tali organlarıdır. Bu organların bazılarında cumhurbaşkanının atadıkları görev yapar. Belediyeler gibi kamu kuruluşlarının başkan ve meclisleri seçimle belirlenir. AKP genel başkanı kendi partisinden seçilen belediye başkanlarını kollamakta, muhalefet belediye başkanlarının görevlerini yapmasını engellemekte, yetkilerini kısıtlamakta, gelirlerine el koymakta dolayısıyla kamu hizmetlerinin yerine getirilmesine engel olmaktadır.

31 Mart seçimlerinden CHP’nin birinci parti olarak çıkması halkın büyük çoğunluğu tarafından mevcut iktidara parlamenter demokrasiye dönülmesi için verilen bir uyarı olarak kabul edilmelidir. Seçilen CHP belediye başkanlarının bu durumu çok iyi değerlendirmesi, ülkeyi bu ucube rejimden kurtarmak için sosyal devlet anlayışını sosyal belediyecilik ilkelerine uygun olarak yaşama geçirmesi, ülke gerçeklerinin, halkın yaşadığı yoksulluk ve sefaletin sebebinin bizzat AKP iktidarı olduğunun anlatılması gerekir. Tek adam yönetiminin yarattığı sıkıntılar, sığınmacılar sorunu, hukuksuzluk, insanların adalete ve yargıya olan güvensizliğinin nedenlerini halkımız anlamıştır. Ancak partili cumhurbaşkanı ile küçük ortağı verilen uyarıyı hâlâ anlamadıkları için halkı tehdit etmeyi sürdürmektedir.

EROL TÜRK

AVUKAT



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları