Olaylar Ve Görüşler

Yeni Osmanlıcılığın iflası

15 Ağustos 2015 Cumartesi

Dış politik meselelerle iç politik gündem arasında gerek içerik gerekse anlamlandırma düzeyi bakımından ciddi farklar vardır. Genel kanı, bir ülkenin dış politikasının o ülkedeki iç politik manzaradan göreli bir şekilde özerk olduğu yönündedir.

Her zaman bu bahsi geçen özerklik söz konusu olmuyor. Mesela şu an geldiği yer bakımından bir iç savaşa dönüşmüş olan Suriye krizi Türk siyaseti için bir dış mesele olmaktan çıkmış durumda.
Bir süredir Suriye’yi konuşuyor, hatta Suriye’yi yaşıyoruz. Çünkü Suriye krizi bu ülkedeki bir dizi iç politik dinamiği ve sorun boyutunu kesiyor. Bu bağlamda öncelikle AKP hegemonyasının en önemli enstrümanlarından biri olan Yeni Osmanlıcı tahayyüle değinmek gerek.

Yeni Osmanlıcı anlatı
Yeni Osmanlıcılık AKP iktidarının Türkiye insanının önüne koyduğu kültür politiğin temel dayanağı niteliğinde. Hem gündelik hayatı hem de siyasi jargonu belirleyen Yeni Osmanlıcı anlatı bir yandan Atatürkçü mirası zayıflatan bir karşı hegemonya yaratıyor, diğer yandan ise Osmanlı İmparatorluğu’nu altın çağ gibi göstererek AKP’nin dış siyasetinde hayat bulan yeni emperyal vizyonu bir dizi kültürel kod aracılığıyla meşrulaştırıyor.

Agresif politika
Türkiye’yi tekrar bir cihan devleti haline getirmeyi amaçlayan Yeni Osmanlıcı dış siyasetin temelindeki politik söylem ise yakın tarihe kadar sıfır sorun gibi bir formülde kristalize oluyordu. Ancak sıfır sorun yerini zamanla askeri boyutu ön plana çıkaran daha agresif bir politikaya bıraktı.
Bu politika değişikliği bağlamında Suriye’de Özgür Suriye Ordusu, El Nusra ve IŞİD’in Türk hükümeti tarafından silahlandırıldığı ileri sürüldü. İlgili eylem hem Türkiye’yi Suriye’deki iç savaşın tarafı haline getirdi hem de Suriye krizi Türkiye siyasetine eklemlendi.

Ötekileştirme
Mesela AKP liderliği öncelikle kendisi gibi düşünmeyen herkesi Baasçı olmakla itham etti. Bu tavır özel olarak CHP’yi genel olarak ise Türkiye Alevilerini itibarsızlaştırmaya yönelikti. Ardından IŞİD’e verilen ve Kobane kuşatması sırasında tavan yapan destek özelinde Kürt yurttaşlar ötekileştirildi. Tüm bunlar olup biterken İslamcımuhafazakâr kamuoyunun iktidarın ayrıştırıcı ve saldırgan dilini büyük bir hararetle desteklediğini de akıllardan çıkarmamalıyız. Esad Esed’e dönüşürken, PYD şeytanlaşır ve IŞİD himaye edilirken hükümet kendini yalnız hissetmedi.
Sonuç itibarıyla şöyle bir hatırlatma yapılabilir. İktidarın ihtiyaçları ve Yeni Osmanlıcı tahayyül Türkiye’yi Suriye krizi karşısında emperyalist bir tavra mahkûm etti.
Suruç’ta patlayan bombalar Türkiye emperyalizmine Ortadoğu coğrafyasının verdiği yanıtı karakterize ediyor. Türkiye emperyalistleştikçe Suriye bir iç mesele haline geldi. Belki de bu nedenle bazı Suriye kentlerinin Kürt militanlarının eline geçmesi Türkiye kamuoyunun önemli bir kısmında rahatsızlık yarattı. Çünkü çözemediğimiz bir Kürt sorunu ve bir Kürt fobimiz var. Ya da hükümet ısrarla Suriye politikasının mezhepçi bir karakter taşımadığını, Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte hareket etmesinin tamamen tesadüfi olduğunu vurguluyor.
Yani ortada Alevilere karşı bir Sünni ittifakı yok. Ama bu açıklama başta Arap Alevileri olmak üzere geniş toplumsal kesimler tarafından yeterince inandırıcı bulunmuyor. Çünkü bu ülkenin Alevileri epey bir süredir ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmekte. Dahası Sünni İslam ülkenin idarecileri için temel bir ideolojik referansa dönüşmüş durumda. Bu nedenle hükümet aksini söylese de AKP’yi IŞİD’den koparmak zor.  

Armağan Öztürk Artvin Çoruh Ü.-Sosyoloji Bölümü



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları