Olaylar Ve Görüşler

Yazım Kılavuzuna Veda mı? Nusret ERTÜRK

09 Haziran 2020 Salı

Yazım kılavuzu dilimizin anayasasıdır. Kırk yıllık yazarlar bile günde kırk kez yazım kılavuzuna bakma gereği duyarken, yazım kılavuzunu ortadan kaldırmanın amacı nasıl açıklanır?

TDK, anlayamadığım bir yaklaşımla artık yazım kılavuzu yayımlamama kararı almış.’’ Çoğu kişinin duymadığı, görmediği bu haberi Attila Aşut yazarsa konu son derece önemli demektir. Çünkü Sayın Aşut, Türkçenin yazım kurallarına altmış yıldır kafa yoran, dilciliğini iki dil ödülü alarak kanıtlamış Türkçe sevdalısı bir yazardır. Onarılmaz yıkımlar getirecek olan haberi, 1 Haziran 2020 günlü BirGün’deki Dilin Kemiği” köşesindeki yazısından öğreniyoruz.

DİL(D)E DARBE Mİ?

En kötü kural bile kuralsızlıktan iyidir’’ sözünü, 1980 darbesinden sonra sık sık duymuştum. Çünkü o dönemde anayasa ve yasalar ortadan kaldırılmış, tam bir karmaşa yaşanıyordu. Darbecilerin ağzından çıkan söz, yasa sayılıyordu. Şimdi dilde benzeri mi yapılmak isteniyor? Korkarım arkasından Türkçe sözlük de kaldırılır. Şimdilerde sadece adıyla yaşayan Atatürk’ün kurduğu TDK, tümüyle yok edilmek mi isteniyor?

Okullarda, Türkçe-edebiyat öğretmenleri ilk derslerine ellerinde Türkçe sözlük ve yazım kılavuzuyla girerler bilirsiniz. Öğrencilere kullanacakları araçlar tanıtılırken bu iki yapıta öncelik verilir; güvenilir kişilerin, kurumların hazırladıkları sözlük ve kılavuz önerilir. Öğretmen, her ikisini de öğrencilere gösterirken Sözlük ve kılavuz, gece karanlığında yol gösteren birer fenerdir” demeyi de unutmaz.

Bir virgül bile yanlış kullanıldığında başımıza ne işler açtığını azıcık okumuş olanlar bilir. Oku baban gibi eşek olma” örneği pek yaygındır. Virgülü “oku” sözcüğünden sonra koyarsan sonucuna katlanırsın!

Atatürk’ün üzerine titrediği konulardan biri de dilimiz Türkçenin kendi benliğine kavuşması, güzelleşmesi, zenginleşmesiydi. Dilimiz için söylediği o unutulmaz özdeyişi anımsayalım: “Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” 

Bu amaçla, Atatürk’ün gözetiminde 1932 yılında TDK kurulur. Özgürce çalışabilmesi için de yönetime bağlanmaz. Atatürk, TDK’nin parasal yönünü de kendi gelirlerinden karşılar. Bu amaçla vasiyetname düzenlenir.

KONFÜÇYÜS’ÜN TARİHİ UYARISI

TDK, 1983 yılında Kenan Evren tarafından yasal haklar çiğnenerek bir devlet dairesine dönüştürüldü. TDK, işlevini ve kimliğini yitirince o amaçları benimsemiş kişilerce Ankara’da Dil Derneği kuruldu. Dil Derneği; Türkçe Sözlük, Yazım Kılavuzu, Çağdaş Türk Dili dergisi ve benzeri yayınlarla eski TDK’nin boşluğunu doldurmaya çalışıyor.

Dil konusu konuşulurken Konfüçyüs’e söz verilmezse eksik kalır. Konfüçyüs (551-479), dilin kurallarının bir toplum için önemine dikkat çeker. Bilgeye sorarlar:

Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsanız ilk ne yaparsınız?” Konfüçyüs, “İlk dilden başlarım’’ diye söze girer. “Çünkü dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa yapılması gereken işler doğru yapılamaz. Görevler yapılmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Halk şaşkınlık içine düşer. Hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” Anlaşıldı mı?

Sahi; TDK yöneticileri, onlara emir verenler, yazım kılavuzunu basmamakla ne yapmak istiyor?

NUSRET ERTÜRK



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları