Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yargı Reformu - Dr. Hasan YAZICI
Polisin boğazına dizini oturtup, ölümüne neden olduğu, son haykırışı “Nefes alamıyorum!” olan George
Floyd’un başına gelenleri, tüm dünya gibi bizler de dehşetle izledik. Dalga
dalga, kıta kıta yayılan, özelde
siyah genelde insan hakları gösterileri
ezilenlere umut ve coşku, ezenlere ise telaş ve korku verdi. Ancak, Floyd’un
yaşamıyla ilgili kanımca çok önemli bir ayrıntı yeterince yankı uyandırmadı.
Floyd’un ilkokul öğretmeni, CNN televizyonuna şöyle bir
açıklama yaptı. “Beğendiğim öğrenci ödevlerini saklarım. Yıllar evvel 2. sınıf öğrencilerime ‘İleride ünlü
olacak siyahlar’ konusunda bir kompozisyon ödevi vermiştim. Öğrencilerim arasında Floyd da vardı. En beğendiğim kompozisyonu o yazmıştı.”
Öğretmen hanım televizyon ekranında hem yazılan kompozisyonu hem de
kompozisyonla ilgili yine Floyd’un çizdiği
resmi gösterdi. Anlaşılan 8
yaşındaki Floyd büyüyünce Amerikan Yüksek Mahkemesi’nde yargıç olmak istiyordu.
ÖNCE ÖYKÜYÜ YAZALIM
Robert Kolej’de Türkçe öğretmenlerimden biri Behçet Kemal Çağlar’dı. Zaman zaman
bizi, derslerimizin çoğuna hâkim yabancı kültür
etkisinden korumak için her
zamanki o abartılı cümleleriyle uyarırdı. “Okulunuzdan – şimdiki Boğaziçi Üniversitesi – Boğaz kıyısına doğru Aşiyan yolundan inin.
Yukarıda öğrendikleriniz
sizde bir aşağılık duygusu uyandırıyorsa önce bir sağınıza bakın, orada Tevfik Fikret’in evi ve mezarı
Aşiyan’ı göreceksiniz.
Yetmedi mi bir de solunuza bakın, orada da Yahya Kemal yatıyor. Aşağılık
duygunuz yokuşun dibine geldiğinizde süregeliyorsa, ne sağa Bebeğe, ne sola Emirgan’a dönün. Aşağılık duygunuzun tüm ağırlığıyla kendinizi doğru Boğaz’ın
dibine bırakın.”
Evet, Tevfik Fikret de Yahya Kemal de bana yaşam sevinci
veriyor ancak bu sevinç 8 yaşındaki Amerikalı çocuğun büyüyünce ne olmak istediğini
duyduğumda bende uyanan derin aşağılık duygusuna panzehir olamıyor. Çağlar’ın önerdiği gibi kendimi Boğaz’ın
sularında yitirmek gibi bir niyetim de yok. Aksine, “Bize de büyüyünce yargıç olmayı düşleyen çocuklar gerek!” diye haykırmak
istiyorum.
Sevgili öğretmenlerimiz beni yalanlasınlar, yanlışlasınlar: Hiç
bugüne dek daha 8 yaşındayken yargıç olmak için yanıp tutuşan öğrencileri oldu mu? Robert Kolej ve benzeri,
olanağı olan tüm ailelerin çocuklarını
okutmak için can attığı okulların mezunları: Sınıf
arkadaşınız veya sizin okuldan mezun hiç yargıç tanıyor musunuz?
Sayın
edebiyatçılar, sosyologlar, tarihçiler:
Romanlarımız, öykülerimiz, ezgilerimiz, özetle kültürümüzde bu ülkenin gençlerini seküler adaleti ve onun uygulayıcısı yargıçlığı öven, özendiren hangi yapıtları, atasözlerini biliyorsunuz? Kahraman,
cesur, vatanperver, hayırsever
Türk, Türk gibi güçlü, hepsi tamam da bu niteliklerimize Türk gibi adili
de katsak çok iyi olmaz mı?
Dediğimi, aradığımı hayalperest bulanlarınız
olabilir. O zaman ayağınızı biraz yere bastırayım. Yakın bir geçmişte avukatlarımız çoklu baro düzeninine çok haklı bir direnç gösterdiler. Ancak tüm o itiş kakış arasında pek dile
getirilmeyen bir gerçek
vardı. Çoklu baro sisteminin yargı düzenimizi kötüye götürmesi
korkusu, ancak yargıçlarımızın bağımsız ve dolayısıyla yansız olmadığını
önkoşul olarak kabul ettiğimizde haklı olabilirdi. Karabasan gibi değil mi?
Bu ülkenin çocukları
uygar bir toplum için
bağımsız ve yansız yargı ve yargıcın ne denli önemli olduğunu ilk kez 19. yüzyılın sonuna doğru başkalarından
duydu ancak günümüze dek pek özümseyemedi.
Gündemde yine anayasa değişikliği, yine yargı ve yargıç bağımsızlık ve
yansızlığı var.
Yasa yapıcılar ve hukukçular hoş görsünler
yine toplumca çuvallayacağız
diye korkuyorum. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü
Sayın İbrahim Kalın geçenlerde “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır
modernleşme adı altında
başkalarının hikâyeleri anlatıldı.
Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” dedi.
Tamam da dilim döndüğü kadar anlatmaya çalıştığım üzere, bağımsız ve
yansız yargı ve yargıcı öven, yücelten ve nihayet özendiren, bu nitelikleriyle de
kültürümüzün bir parçası
olmuş masallarımızı, öykülerimizi bu yaşıma dek ne
okudum, ne duydum. Cehaletime verin, belki böyle masallarımız,
öykülerimiz var da ülkem çocuklarına yeterince duyurulmadı. Böyle ise daha da acı değil mi?
Özetle başkalarından duyup da şu veya bu nedenle pek benimseme olanağı bulamadığımız bir öyküyü artık içtenleyip çocuklarımıza anlatmaya başlayalım. Hele bunu yapalım bakın bu ülkenin çocukları da giderek uygarlığı imrendirecek nice yeni öyküler yazarlar. Unutmayalım. Önce aradığım öyküyü yazalım sonra yasasını.
DR. HASAN YAZICI
İÜ EMEKLİ PROFESÖRÜ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
En Çok Okunan Haberler
- Narin Güran davasında ikinci gün sona erdi!
- 'Önümüzdeki 72 saat önemli, bir baba olarak...'
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- 'Kurultay haktır, Genel Başkan padişah değildir'
- CHP'den Oğuz Kaan Salıcı'ya sert yanıt
- Açıklayacağına söz verdiği 'gizli dosyalar' neler?
- Erdoğan'dan kayyum için ilk açıklama
- AFAD duyurdu: Elazığ'da korkutan deprem!
- '22 yılın yükünü sırtıma almam'
- Narin'in köyündeki imam açığa alındı