Olaylar Ve Görüşler

Yalçın Çetin: Çizgilere halk katan adam - Metin Peker

15 Nisan 2020 Çarşamba

Ah hafıza! Nasıl da unutuluşa yazgılı. İyiler, yetenekliler, iz bırakanlar, çizgi ve hayat bırakanlar, toplumsal kurtuluşun bayraktarları unutulmuşluğun galerisinde tekrar teşhis edilmeyi, tazeliklerinin ve eskimemişliklerinin tekrar ve tekrar keşfedilip zihin haritalarında çiçek açmasını bekliyor. Çünkü dayanışma ve yetenek, yetenek ve vefa sürekli keşfedilmeyi bekliyor.

Yalçın Çetin, çetin ceviz olarak, bükülmeyen bir iradenin dimdik duran bir çizgi çiçeği, özgürlüğün ezgisi olarak yaşadı. Emperyalizm ve faşizm, onun karşısında bir ömür durduğu ve durmaktan da hep gurur duyduğu iki kötülük abidesiydi. Durmadı. Yılmadı. Yıkılmadı. Karamsarlığa kapılmadı. Kalemini ve aklını insanlığın kurtuluşuna adadı, sömürgen ve vahşi baskıların karşısında işlek tuttu. Çünkü eşitsizliğin ve baskının yanıltıcı çemberinde ömür tüketenler vardı ve bu tüketmeye dur demek gerekirdi. Şimdi o bayrak, onun kalemle yükselttiği bağımsız ve özgür Türkiye bayrağı orada duruyor ve daha da yükseklere çıkarılmayı bekliyor.

YURTSEVER HAYKIRIŞ

Daha güzel, daha anlamlı bir dünya istemek, şık ve arındırıcı bir ruhsal dinginlik aramak ve görkemli bir gölgede serinlemek, devrimci saflığın inceliklerini bulut gibi yukarılarda tutmak, gezdirmek... İşte Yalçın Çetin bunu istedi, bunun için yaşadı. Davasını büyük bir meydana kurarcasına, herkesi davet edercesine, yüreğiyle ve kendisine duyduğu güvenle sevdi, sahiplendi. Onun mazlumlardan yana insanca kıvrılan kaleminden daima eşitlik daima adalet döküldü. Şimdi solgun günlerin ortasında devrimci bir ruhla umudu tazelemek, Yalçın Çetin naifliğinde hayatı, sevgiyi ve özgürlüğü kurcalamak gerek...

Onun gülümsetme gücünün yine suda yüzen kayık gibi görünür olmasını inatla istemeliyiz bugün. Çünkü, dünyanın vahşileşmiş yüzünün, ani bir dayanışma dayatan bu günlerinde nasıl şaşkın, nasıl aciz, nasıl nobran ve noksan kaldığını hep birlikte görüyoruz. Dayanışma olmadan ne sağlık, ne insanca yaşam ne de özgür zihinler var olabilir, var kalabilir...

Yalçın Çetin’den, her şeyden evvel, bu genç, çok genç yaşta yitirdiğimiz delifişek zekâdan ve onun hünerli elinden yansıyan o antiemperyalist çizgi coşkunlukları, yurtsever haykırış ve devrimci kararlılık, bir sorumlu aydın ve sanatçı portresini imliyor bize. O çizgi bugün her zamankinden daha daha elzemdir...

BİR GÜN MUTLAKA

Yalçın Çetin, sanatsal düşüncelerini ve onun vücut bulmuş hali karikatürlerini, içten gelen, net ve sarsılmaz bir çekim kuvvetiyle açığa vurur. Onun çizgileri mesajını, özlü ve açık bir biçimde sunuma bırakır. Bunu sanatının duyarlılığı ile açıklayabileceğimiz gibi, sanatı halkın uyanışının bir parçası kılma arzusuna da bağlayabiliriz. Çünkü sanat, halka giden yol üzerinde görülmeyi bekler hep...

Yalçın Çetin o en genç hallerinde, karikatürün saf haliyle yetinmemiş, teknoloji ile çizgi bireşimine doğru giden yolda, çizgi film dolayımında sayısız taslaklar ve denemeler de gerçekleştirmiştir. Yenilikçi ruhunu, sanatın dinamik ruhuna katmayı bilmiştir.

Yıllar yıllar derken vefatının üstünden on yıllar geçti. O gülümsemesi, çizgisi kadar parlak Yalçın Çetin yeniden kendisine dönülmeyi bekliyor. Bir büyük yazarımız, “Bir gün bana döneceklerdir” dememiş miydi? Kendi değerini bilen sanatçı edasıyla. İşte Yalçın Çetin’e de çizgiyi hakiki kardeş sayanlar elbet bir gün, ama bir gün mutlaka döneceklerdir.

YÜREK TİTRETEN ÇİZGİLER

Yalçın Çetin, kısa duyuşları, etkili sunuşlarla aktarmanın özüne varmıştı. Onun “güm güm” diye yürek titreten çizgilerinden öğrenilecek çok şey vardır, ki kendisi de sanatını daima bir öğrenen olarak icra etmenin derdinde ve inceliğindeydi. Öğrene öğrene öğretmek, öğretirken hep öğrenen olmak, hep öğrenen kalmak, bunu becermek, bunu başarmak... İşte, sanatçının asıl durması gereken nokta burasıdır. O burada durmayı bildi...

Çizgileriyle bugünün güncelliğini dahi yakalamayı bilen, çünkü sanatın hep güncel kalabileceğini bilen Yalçın Çetin, kendisini bilen sanatçıların vakurluğu ve içten huzuruyla yukarılarda bizi seyreylemektedir. Ona şimdi buradan yeni bir dayanışma ruhuyla el sallayabilirsek ne mutlu bizlere...

Öğrene öğrene öğretmek, öğretirken hep öğrenen olmak, hep öğrenen kalmak, bunu becermek, bunu başarmak...

İşte, sanatçının asıl durması gereken nokta burasıdır.

O burada durmayı bildi...

METİN PEKER

KARİKATÜRCÜLER DERNEĞİ BAŞKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları