Olaylar Ve Görüşler

Türkiye-Suriye ilişkisine bakış - MUSTAFA YAVUZ

16 Temmuz 2024 Salı

Türkiye kendisini siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve güvenlik çerçevesinde Avrupa’nın bir parçası olarak görüyor, coğrafi konumu ve kültürel yapısı itibarıyla Doğu ve Batı arasında bir köprü görevi hep görmüştür. Dolayısıyla böylesi önemli bir coğrafyada var olmanın temel koşullarından biri etkin dış politikadır. Dış politikanın genel olarak tanımı, bir ülkenin kendisinin dışındaki diğer ülkelerle ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkileri başta olmak üzere her çeşit ilişkinin yönetimi şeklinde açıklanabilir.

İNİŞLİ ÇIKIŞLI

Coğrafi ve tarihsel ortaklıkları bulunan Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ikili ilişkilerinin tarihsel bir geçmişi var. 1517 yılından I. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı Devleti himayesi altında varlığını devam ettiren ve bu dönemden sonra Fransa’nın manda yönetimi ile yönetilen Suriye, 1946 yılında Fransa’dan bağımsızlığını kazanarak yeni bir devletin temellerini atmış oldu. Hatay ilimizin 1939 yılında Türkiye topraklarına katılmasıyla birlikte Türkiye-Suriye ilişkileri inişli çıkışlı bir yapıya büründü.

1970 yılına kadar Baas rejimi ile yönetilen Suriye, 1970’te Hafız Esad’ın ülkenin başına geçmesiyle yeni bir döneme girmiş oldu. Zaman zaman yaşanan gerginlikler, Hafız Esad döneminde PKK’nin Suriye’de eğitim kamplarının açmasıyla daha da arttı. Hafız Esad’ın 30 yıl yönettiği dönemde zora giren Türkiye Suriye ikili ilişkisi Hafız Esad’ın ölümüyle yeni bir yola girdi. Hafız Esad’ın cenazesine katılan 9. cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer aradaki buzları kırdı. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Beşşar Esad’a “kardeşim” diye hitap etti ve iki ülke arasındaki sınırların kaldırılması bile planlandı. Bu süreçte iki ülke arasındaki mayınlı araziler temizlendi.

ARAP BAHARI ETKİSİ

2011’de Arap Baharı’nın etkisiyle Esad rejimine karşı ayaklanmalar başladı ve büyüyerek iç savaşa döndü. AKP hükümeti önceki söylemlerini bir tarafa bırakarak muhalifleri destekledi. Muhaliflerin üç ay gibi kısa bir sürede galip geleceğini ön gören AKP hükümeti Esad karşıtı söylemlerini güçlendirdi. Bu ani politika değişikliği uluslararası camiada da şaşkınlıkla karşılandı. Türkiye’nin doğrudan Özgür Suriye Ordusu’na verdiği destek Suriye ile ilişkileri kopma noktasına getirdi. Günümüzde Türkiye’nin Suriye dış politikası çöktü, muhaliflerle ilgili öngörüler altüst oldu.

SIFIR SORUN POLİTİKASI

AKP hükümetleri döneminde dile getirilen “komşularla sıfır sorun” politikası AKP’nin birçok söylemi gibi yalnızca sözde kaldı. Yunanistan’a “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyorduk, ABD Yunanistan adalarında üs açtıktan sonra sesimiz çıkmadı. Filistin davası için bir tarafta meşrubat dökerek “Ortadoğu’da kartları tekrar dağıtırken” diğer tarafta yüklü hacimlerde ticaret yapmaya devam ettik. Dışişlerindeki uzman kadroları “monşer” diyerek dağıttıktan sonra konsolosluklar ve büyükelçilikleri partililerle doldurmak dış politikadaki acziyetimizi başlatmış oldu. Suriye özelinde baktığımızda üç ayda devrileceğini iddia ettikleri Esad rejimi, aradan geçen 14 yılın ardından hâlâ ayakta. Türkiye’nin dış politikası Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” sözünden şaşmayarak sınır güvenliğini sağladığı bir çizgiye acilen gelmelidir.

SIĞINMACI KONUSU

Türkiye Ortadoğu’nun kaderini şekillendirmeye çalışırken Suriye iç savaşından kaçan geçici olduğu iddia edilen sığınmacıların adeta istilasına uğradı. Avrupa Birliği ülkelerinin tampon bölgesi haline getirilen ülkemizin girdiği ekonomik darboğazın önemli sebeplerinden birine dönüşen sığınmacı problemi gelecek yıllarda çözülmezse daha büyük sorunlar oluşturmaya da gebe. Bir an önce Suriye’nin kuzeyindeki bölgeye tehdit değil teşvikle sığınmacıların ülkelerine dönmeleri sağlanmalı, Türkiye’nin demografik yapısının değiştirilmesine izin verilmemelidir.

YENİ BİR SÜREÇ

Son yıllarda gördüğümüz dış politikada söylem değişiklikleri sebebiyle Türkiye ağır bedeller ödemekte. Ankara kulislerine göre “Kardeşim Esad”dan “Katil Esed’e” evrilen Türkiye Suriye ilişkilerinin 2024’te farklı şekilde ilerlemesi sürpriz olmayacak. Kapalı kapılar ardında ya da açıktan temasların sürdüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemlerinden anlaşılıyor. Suriye ile ilgili “Yeni bir süreci tekrar başlatmak istiyoruz” diye konuşan Erdoğan, temaslar için Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı görevlendirdiğini açıkladı. Suriye Dışişleri Bakanlığı ise “İki ülke arasındaki ilişkilerin normale dönmesi, 2011 öncesi duruma dönülmesine bağlı” diyerek açıktan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Suriye’nin içişlerine karışmama mesajı verdi. Gelinen noktada ilişkilerin 2011 öncesi duruma gelmesi günümüz iktidarıyla pek olası gözükmüyor. “Amerikacılık” oynamadan, Atatürk’ün dediği çizgide bir dış politikayla sığınmacı istilasından ekonomiye yaşadığımız çoğu sorunun çözümü olanaklıdır.

MUSTAFA YAVUZ

SİYASET BİLİMCİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları