Olaylar Ve Görüşler

Türk Yargısının Namus Borcu - Av. Dr. M. Ruşen GÜLTEKİN

05 Mayıs 2020 Salı

Ceza Muhakemesi Yasası (CMK) 160. maddeye göre soruşturma, cumhuriyet savcısının ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gereğini araştırmaya başladığı süreçtir. CMK 170/2 maddesine göre, soruşturma evresinde toplanan deliller, suçun işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler. CMK 171/1 maddesi ile, mahkemece iddianamenin kabulü kararı ile kamu davası açılmış olur. Böylece soruşturma evresi sona erer, kovuşturma evresi başlar. CMK 157. maddesine göre soruşturma evresi gizlidir. Ancak bu durum dosyanın taraflarını veya müdafilerini etkilemez. Ancak cumhuriyet savcısı, müdafilerin, dosya içeriğini inceleme ve belgelerden örnek alma yetkisinin, soruşturmanın amacını tehlikeye düşüreceği kanaatindeyse CMK 153. maddesi uyarınca soruşturma evresinde dosyaya ulaşma yetkisini yargıç kararı ile kısıtlayabilir. Kısıtlandığında hiç kimse dosyadaki bilgilere ulaşamaz.

GİZLİLİK KARARI VE ALGI

Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel’in ve diğer gazeteciler hakkında MİT yasasına aykırılık sebebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca bir soruşturma başlatılmış, soruşturma evresinde 6 gazeteci de tutuklanmış ve CMK 153. madde uyarınca soruşturma evresi ile ilgili kısıtlılık kararı alınmıştır. Yani bu karardan sonra ilgili soruşturma gizlidir. Hiç kimsenin bu dosyadaki bilgilere erişme imkânı yoktur. Şüpheli müdafileri dahi dosyaya ulaşamamaktadır.

Ancak bu gizlilik kararına rağmen birtakım TV programlarında, sosyal medya hesaplarında savunma avukatlarının -gizlilik kararı nedeniyle ulaşamadığı ve savunma yapamadığı- delillerin (?) elde edilerek yayımlandığı ve bu gazetecilerin yüklenilen suçu işlediği yönünde kamuoyu önde algı yaratılmaya çalışıldığı görülmüştür.

SOSYAL MEDYA LİNCİ

Bu durum öncelikle Türk Ceza Yasası 285. maddesindeki gizliliğin ihlali” suçunu oluşturur. Çünkü böylece gazeteci Murat Ağırel’in özel hayatının gizliliği ve haberleşmesinin gizliliği ihlal edilmiştir. Ayrıca anayasanın 38. maddesindeki, Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” hükmü ihlal edilerek Murat Ağırel, daha hakkında bir hüküm verilmeden medya organları ve sosyal medyadaki birtakım kişiler tarafından linç edilmiştir.

Tekrar belirtilmelidir ki, medyada paylaşılan bu bilgilerden ne Murat Ağırel’in ne de müdafilerinin haberi vardır. Kendilerine soruşturma aşamasında sorulup savunması dahi alınmamıştır. Ayrıca kendisi cezaevinde tutukludur. Masumiyetini ispat olanağı da yoktur. Bu kişiler bu bilgileri nasıl elde etmişler ve nasıl yayımlamışlardır?

İKTİDAR KORUMUŞTU

Bilindiği üzere yargının FETÖ’ye teslim edildiği günlerde benzer olaylar Türk yargısında yaşanmıştı. O dönemde müdafilerin şikayetleri ise dönemin HSYK’sı tarafından işleme konulmamış, hem o dönemin savcıları ve yargıçları hem de bu yayını yapanlar siyasi iktidar tarafından korunmuştu. Örneğin, Yargıtay eski Başsavcı Sabih Kanadoğlu, o akşam evinin aranacağını medyadan öğrenmiş, sonrasında sabaha karşı kolluk güçlerince evi aranmıştı. Ancak bu yayın organlarının ve yayını yapanların terörist oldukları, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra devlet tarafından kabul edilmişti.

Bu şekilde daha soruşturma aşamasında TSK’nin suçsuz subayları suçlu ilan edilmiş, darbe yapacaklar” algısı kamuoyunda yaratılmıştı. Ancak sonunda bu masum TSK subayları ve diğer kamu görevlileri beraat ettiği gibi, bu soruşturmayı yapan Cumhuriyet savcıları, yayını yapan yayın organları ve sosyal medya hesapları devlet tarafından terör odakları olarak kabul edilmişti. Bu eylemlerin içinde olanlar terör örgütü üyeliğinden ya tutuklandı ya da yurtdışına kaçtı.

Ancak yıl 2020 oldu, Türkiye aynı hainlerin darbe girişimlerini Türk milletinin fazileti ve Atatürkçü Türk ordusunun darbeye karşı gelmesi, Türk milleti ile hareket etmesi sayesinde 251 şehit vererek püskürttü. Sonrasında Türk yargısı, 11 bin yargıç ve savcısından yaklaşık 5 bin yargıç ve savcısını bir terör örgütüne mensup olduğunu kabul etti. Sonuçta bu 5 bin yargıç ve savcıyı ya terör örgütü üyesi olmaktan tutukladı ya da meslekten ihraç etti.

SAVCILIK BU YAZIYI İHBAR KABUL ETMELİ

Hal böyle iken, artık FETÖ dönemi yargısı bitti derken, bu gizli soruşturmadaki bilgi ve belgeleri kim servis etmiştir? Ve kimler hangi güce güvenerek bu bilgileri yayımlamış, soruşturmanın gizliliğini ihlal etmiştir? Bu konunun araştırılması ve aydınlatılması Türk yargısının namus borcudur. Bu sebeple İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu yazıyı ihbar kabul etmeli, resen soruşturma başlatmalı ve sorumlular yargı önünde hesap vermelidir.

AV. DR. M. RUŞEN GÜLTEKİN
Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı

 




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları