Olaylar Ve Görüşler

Tükeniş - Sıtkı Ergüney

31 Temmuz 2024 Çarşamba

Türkiye Cumhuriyeti pek çok alanda tarihinin en kapsamlı bunalımlı, krizlerle yüklü dönemini yaşamakta. Ekonomi, hukuk, eğitim, kamusal alanda yozlaşma, dış politikada savruluşlar, göçmen felaketinin yarattığı demografik dejenerasyon... 

EKONOMİK TRAJEDİ

 Avrupa’nın kıskandığı(!) Türk ekonomisi üç yıldır kayalıklara çarparak parçalanmış gemi misali sürekli su almakta. “Padişahım sen büyüksün” kültürü ile donanımlı zabitan kadrosunda tehlikeyi önceden görmüş olanlar olsa bile gemiden atılma korkusu ile üç maymunu oynuyorlar. Batan gemiyi en son terk etmesi gereken 1. kaptan sorumluluğunu, kaza anında gemide olmayan -ara transfer- 4. kaptana devretmiş durumda. 2. ve 3. kaptanlar gemide kalmış olsalar bile kumanda 4. kaptanda.

Faizi makro ekonominin bilimsel, belirleyici unsuru değil de, “nas” referanslı bir kafayla “şer” olarak niteleyip ekonomiyi uçuruma sürükleyen, belirleyici siyasi iktidar, TL’nin dolar, Avro karşısındaki değerini paçavra etti, yüksek enflâsyona zemin hazırladı.

2021’in son çeyreğinde hızla değer kaybederek dolar karşısındaki değeri 18 liraya düşen Türk Lirası 21 Aralık gecesi “mucizevi” bir operasyonla 13 TL oluverdi! Nasın gazabından korkarak TL birikimlerini dolara yatırmış olanların dolar varlıkları bir günde büyüdü! Mucize operasyon, piyasada şaşkınlık, güvensizlik yarattı, kur ve enflasyon tırmanışa geçti, makro ekonomik dengeler, gelir dağılımı daha da bozuldu, yoksulluk yaygınlaştı. Devletin dağıttığı sosyal yardımlar topluma iktidarın “sosyal devlet” performansı olarak anlatıldı!

Öte yandan hukuk perişan durumda. Yargı tek kişiye tutsak, AİHM kararları “yok hükmünde”, AYM kararları ayaklar altında, dini referanslı eğitim alan imam hatip mezunu yargıçlardan, savcılardan laik Medeni Kanun hükümlerini uygulamaları bekleniyor! Adalet bakanı ise kendisini hukuk yıkımını savunmakla yükümlü kılmış durumda.

Kamusal alanda yozlaşmada örnekler birbirini izliyor. Nasıl mı?

  • Atanmış bakanların İslam referanslı beyanları, icraatları, merkezi yönetimin yerellerle mücadelesi sürüyor. Belediyelerin dans gösterilerini “tarafsız” cumhurbaşkanı halka şikâyet ediyor.
  • Cumhuriyet ordusu ve onun örnek kurumları Ergenekon, Balyoz kumpaslarıyla yıpratıldı.
  • Eğitim sistemimiz paramparça. Dinselleştirilen ilk ve ortaöğretim, dudak uçuklatan paralı eğitim bedelleri, tepeden inme rektör atamaları yapılıyor.  
  • Dış politikada Cumhuriyetin seksen yıllık geleneksel tarafsız, saygın duruşu terk edilerek etnik ve dini tercihlerle, günlük kararlarla oluşturulan, bölgesinde ağırlığı olmayan, diplomatik kariyeri monşer diyerek küçümseyen, yok sayan anlayış hâkim. İktidar yandaşı isimlerin büyükelçilikle ödüllendiriliyor. 
  • Sığınmacıların sayısı her geçen gün artıyor. Sayısı, ekonomik ve sosyal tahribatı kestirilemeyen ne olduğu belirsiz insan yığınları ülkemizde.

Tüm bu olumsuzluklar, doğal olarak Osmanlı’nın son dönemine benzer bir tabloyu anımsatmıyor mu? Çağdaş Cumhuriyeti bu duruma düşüren kadrolara yirmi iki yıl güleryüz gösteren “mili irade” artık farklı görünmek zorundadır. Bunun aksi; laik Cumhuriyetin tasfiyesinin tescili olacaktır. İran ve Afganistan örnekleri ortadadır. Marx’ın söylediği gibi, “Tarih tekerrürden ibarettir. Birincisi trajedi, ikincisi komedidir”.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları