Olaylar Ve Görüşler

Toplumların düne, bugüne, yarına ilişkin tutumları

28 Aralık 2019 Cumartesi

Prof. Dr. Üstün Dökmen

Bu yazıda, toplumların düne, bugüne ve yarına ilişkin tutumları, toplumsal değişme ve varoluşçu psikoloji açısından irdelenecektir.

İdeal olan, bir toplumun geçmişten ders alması, tarihi doğru yorumlaması, geleceğe ilişkin planlarının olması ve aynı zamanda içinde bulunduğu zamanda üretken ve mutlu olabilmesidir. Ancak tarihte ve günümüzde bu ideale yaklaşamayan çok sayıda toplum var. Toplumları, tarihsel sürece odaklanma tarzları açısından üç gruba ayırmak istiyorum:

1) Geçmişe odaklanan toplumlar, dedelerinin, ninelerinin yaşam tarzlarına, kulaktan dolma bilgiyle hasret duyarlar; en azından, bugünün güzelliklerini fark etmek yerine, “Nerede o eski bayramlar” derler. Bu toplumlar, içinde yaşadıkları çağın teknolojisiyle, basitçe alıp kullanmak ötesinde ilgilenmezler, ultrasonu geliştirmek ya da yeni bir görüntüleme yöntemi bulmak yerine, binlerce yıl öncesinin hacamatına, sülüğüne bel bağlarlar, nihavent makamıyla karaciğer hastalıklarını tedavi etmeye çalışırlar. (Binlerce yıl önceki hekimlerin çaresizlik karşısında ortaya attıkları bu tür yöntemler, modern tıbbın gelişmesiyle tedavülden kalkmıştır. Bugün bunlarla ilgili olarak uluslararası hakemli dergilerde bir tane bile bilimsel makaleye rastlayamazsınız. Üstelik hacamat ve benzerleri dini bir emir değildir, kadim tedavi teknikleridir.) Sonuçta geçmişe odaklananlar Mars’a gidemezler.

Değişmeyen şeyler

2) Sadece bugüne odaklanan toplumlar, kişiler, içkiye, sekse aşırı düşkünlük gösterebilir, uyuşturucu kullanabilir, günlerini gün ettiklerine, anı yaşadıklarına inanırlar. Bazı Eski Romalılar da doyduktan sonra, yemeğe devam edebilmek için boğazlarına tüy sokarak kusarlarmış. Bu türden güne odaklanma davranışına günümüzde yaygın bir örnek, insanların AVM’lerde dolaşıp nasıl ödeyeceklerini düşünmeden kredi kartlarıyla aşırı harcama yapmalarıdır. Bilge Kağan, Orhun anıtlarında ulusuna “Ne zaman karnın doyar bir daha acıkacağını düşünmezsin, ne zaman acıkırsın az önce tok olduğun hatırına gelmez” diye seslenerek insanlarının günübirlik yaşadığını ifade etmeye çalışmış. O günlerden kredi kartlı bugünlere bazı şeyler değişmedi mi dersiniz? 

Geleceğe odaklanmak

3) Geleceğe odaklanan toplumlar, geçmişteki bilgileri değerlendirmenin yanı sıra içinde yaşadıkları günde gelecekteki planlarını hayata geçirmek için çalışırlar; yani geleceğe odaklanma, düne ve bugüne odaklanmayı da içerir. Bilimde, teknolojide yeni arayışlar, uzaya açılma, başka gezegenlere araç gönderme çabaları geleceğe odaklanmanın göstergesidir. Kanımca, üretmek isteyen Köy Enstitüsü kurar, üretmeden tüketmek isteyen AVM kurar. Köy Enstitüsü kurmak, yarına gerekli olan insanı bugün yetiştirmektir, geleceğe odaklanmaktır, AVM kurmak ise yalnızca bugüne odaklanmaktır. 

Harary’nin ülkemize geldiğinde televizyonda ifade ettiği bir görüş, sanırım toplumsal odaklanmalara ilişkin yukarıdaki sınıflamama paralellik gösteriyor. Harary, “Geleceğe ilişkin ciddi planları, projeleri olmayan toplumlar, şanlı tarihlerine sığınırlar” demişti. Konuyu özetle şöyle toparlayabiliriz: 

Geleceğe odaklananlar, Samsun’dan Erzurum’a giderken yol boyunca Mustafa Kemal’in ve arkadaşlarının söylediği gibi, “Güneş ufuktan şimdi doğar” derler; bir zamanlar Ali Rıza Binboğa’nın şarkısındaki gibi, “Yarınlar bizim” derler; bir siyasi kampanyada söylendiği gibi, “Her şey çok güzel olacak” derler. Geçmişe odaklananlar ise, “Mercidabık, Mohaç çok güzeldi” derler. 

Geleceğe odaklanan toplumlar, geçmişteki bilgileri değerlendirmenin yanı sıra içinde yaşadıkları günde gelecekteki planlarını hayata geçirmek için çalışırlar; yani geleceğe odaklanma, düne ve bugüne odaklanmayı da içerir.

‘Padişaha rahmet, halka Cumhuriyet’

Geleceğe odaklananlar, uzay filmleri çevirirler; geçmişe odaklananlar ise Battal Gazi’yi, Ertuğrul: Diriliş’i çevirirler.

Geçmişi unutmadan geleceğe odaklanmak gerektiğini savunan, on beş yıl önce yazdığım bir tiyatrom var. Adı, ‘Padişah-ı Hal-i Osman’. Üçyüz yıl önce Osmanlı’da geçen kurgusal bir komedi bu. Oyunun sonunda oyuncular, oyunda giydikleri kaftanları çıkarırlar, erkekler altlarındaki ceketlerle, kravatlarla, kadın oyuncular ise tayyörlerle gözükürler ve izleyiciye şöyle seslenirler: “Padişaha rahmet, halka Cumhuriyet.”

Toplumlar önce geçmişleriyle uzlaşmalı, tarihleriyle ilgili hesaplarını kapatmalı, daha sonra da geçmişe yerleşmeye kalkmadan gözlerini ileriye dikmelidirler. 

* Varoluşçu psikolojiye göre, anlık hazlara odaklanmak anı yaşamak değildir. Anı yaşamak, dünü, bugünü, yarını bir bütün olarak algılamak, içinde bulunulan anı fark etmek ve bütün bunlardan keyif almak demektir. 

* Dökmen, Ü. (2005). Padişah-ı hal-i Osman. İstanbul: Remzi Kitabevi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları