Olaylar Ve Görüşler

Ters seçim ve ahlaki tehlike - PROF. DR. MUHTEŞEM KAYNAK

26 Ağustos 2024 Pazartesi

26 Temmuz 2024 tarihinde yapılan HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı’nın tanıtım toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “HIT-30 Programı’yla vergi teşvikleri ve hibe desteklerinden oluşan toplam 30 milyar dolarlık kaynağı yüksek teknoloji yatırımlarına yönlendireceğiz” demiştir. Ayrıca “Bu programla yarı iletkenler, mobilite, yeşil enerji, ileri imalat, sağlıklı yaşam, dijital teknolojiler, haberleşme, uzay ve bu alandaki değer zincirlerini geliştirecek 30’un üzerindeki başlıkta yatırımlara nitelikli destekler sağlayacağız” açıklamasında bulunmuştur.

GERİ DÖNMEYEN KREDİLER

Türkiye’nin sanayileşmesi ve teknolojik açıdan bir atılım hamlesi olarak olumlu karşılanması gereken bu programın, Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinin uygulamaları ile karşılaştırıldığında iki ciddi eksiklik taşıdığını düşünmekteyiz. Birincisi, Doğu ve Güneydoğu Asya’daki devletlerde başarıyla gerçekleştirilen sanayileşme ve teknoloji hamlelerinin teşvikinde ve harekete geçirilmesinde planlama örgütleri başat roller üstlenirken, HIT30 Programı’nın böyle bir planlama ajansı ile herhangi bir bağlantıya sahip olmamasıdır.

İkincisi ise HIT-30 Programı kapsamında verilecek teşvikleri iki çok önemli tehlikenin beklemekte olmasıdır. Bunlardan biri “ters seçim” ise diğeri “ahlaki tehlike”dir. Asyalı politika yapıcıları, her zaman en son yabancı teknolojiyi edinmeye hevesli olurlarken, gerek G. Kore’ye atfen belirtilen güçlü devletin “görünür eli”, gerekse Tayvan’ın kontrol mekanizmasında yer alan “disiplinli yaklaşım”ların varlık nedeni; kamu kurumlarının özel sektörle olan kredi ve sübvansiyon işlemlerinde “ters seçim” ve “ahlaki tehlike” kavramlarıyla ortaya çıkabilecek iki tehlikeyi önleme isteğidir. Burada “ters seçim” (adverse selection), kredi veren kuruluşların, kredi alan kişi ya da kuruluşlar hakkında tam bilgiye sahip olmaması yani kredi verenle kredi alan arasındaki asimetrik bilgi dağılımı nedeniyle, hiç geri ödememe ya da geç geri ödeme olasılığı olan kişi ya da kuruluşlara kredi vermesidir. Bu arada, “ters seçim”, devletözel sektör ilişkilerinde yer alan sadece kredi gibi finansal olanları değil, sübvansiyon vb. işlemleri de kapsayacak biçimde daha geniş olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır.

“Ahlaki tehlike” (moral hazard) ise kredi borçlusunun, kredi veren kuruluşun bilgisi dışında ve uygun bulmayacağı yani belirtilen projeler dışında ve dolayısıyla riskli alanlarda kullanması sonucunda kredinin geri dönme olasılığını tehlikeye düşürmesidir.

KAYIRMACILIK VE YAĞMACILIK ÖNLENMELİ

Bu bakımdan, devletin; banka ve devletin kamu kurumlarından kredi, sübvansiyon ve hibeler alan özel sektörün öngörülen alanlarda yatırımlar yaparak değerlendirip değerlendirmediklerini, üretim standartlarına uyup uymadıklarını, kısaca, üretim ve dağıtım davranışlarının her aşamasını kontrol etme arzusu, “ters seçim” ve “ahlaki tehlike”yi önleme çabalarından doğmaktadır. Çünkü özel ektöre kredi veren bankaların ve sübvansiyonda bulunan kamu kurumlarının bilgi eksikliği nedeniyle vermemesi gereken kuruluşlara borç vermesi ya da ihtiyacının üstünde para vermesi gibi olasılıkları önlemenin yolu “ters seçim”de bulunmamaktır. Ayrıca her zaman özel sektör firmaları tarafından bankalardan çekilen kredilerin ve kamu kurumlarından alınan sübvansiyonların, belirtilen projelerden farklı alanlarda kullanılması olasılığı vardır ki bu da söz konusu kredi ve sübvansiyonları kullananların anapara ve faizi geri ödemesini tehlike yani “ahlaki tehlike” altına sokar. Dolayısıyla HIT30 Programı ile ilgili olarak 30 milyar doların boşa harcanmaması için “ters seçim” ve “ahlaki tehlike”ye karşı nasıl cezai ve mali önlemler düşünüldüğüne ilişkin net bir açıklamaya gereksinim vardır.

Devlet, kamu kaynaklarını özel sektör için sübvansiyonlar ve ucuz krediler biçiminde genişletirken, yasadışı rant arayışlarını önlemek açısından da bu teşviklerin üretken ve öncelikli alanlara uygun biçimlerde yönlendirilmesini sağlamalıdır. Nitekim bu yapılmadığında kayırmacılığa, yolsuzluğa ve en kötüsü yağmacı grupların oluşmasına yol açılmaktadır. Sonuç olarak özel sektörün yatırım faaliyetlerinin belirlenen yön dışında kullanılmaması için devletin bir planlama ajansı kapsamında ve her aşamada disiplinli davranması şarttır. Bu düzenin HIT-30 Programı’nda da uygulanması esas olmalıdır.

PROF. DR. MUHTEŞEM KAYNAK



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları