Olaylar Ve Görüşler

Tahsin Yücel’in ardından

09 Şubat 2016 Salı

Tahsin Yücel’i de ansızın yitirdik. Onun bilim insanı, romancı, öykücü, denemeci, eleştirmen, çevirmen kimliğini anlatmaya bu sütunlar yetmez. Kitaplarla ancak anlatılabilir. Kitaplar yapıldı da...

Kaan Özkan’ın nehir söyleşiyle Görünmez Adam- Tahsin Yücel kitabı (İş Kültür, 2001), Tüya p İstanbul Kitap Fuarı tarafından 2003 yılı Onur Yazarı seçilmesiyle Alpay Kabacalı’nın hazırladığı Yazınımızın Görünmez Devi Tahsin Yücel kitabı (2003) yayımlandı. Bu arada üzerine sempozyumlar düzenlendi, bildiriler kitaplaştırıldı derken, son olarak da sekiz ay önce Söylem, Söylen, Yazın (Can Yayınları) adını taşıyan, Nedret Tanyolaç Öztokat’ın hazırladığı “Tahsin Yücel’e Armağan” kitabı çıktı. Belki daha da çıkacak.
Ben onun yalnızca, dilbilime, edebiyata katkısıyla yetinmediğini, bu çok yönlü zenginliğini çocuklar için de bir pedagog titizliğiyle edebiyatla yoğurup çocuklara aktardığını düşünüyorum. Bu nedenle de Tahsin Yücel’in La Fontaine Masalları (T. İş Kültür) kitabını anımsatarak, farklı bir ustalığına dikkat çekmek istiyorum.

Yücel’in anlatımı
Ağustos Böceği ile Karınca’yı toplumumuzda neredeyse herkes bilir. Bu bir La Fontaine masalıdır. Ama Tahsin Yücel, bunu öylesine farklı bir yöntemle anlatıyor ki, günümüzde yaşadığımız bir olaya dönüşüyor. Masalda yazar/ çevirmen/anlatıcı /dede olarak kendi var. Torununu da masal kahramanları arasına alıyor ve bu masalları torunu Zeynep’e anlatıyor. Böylece üç yüz elli yıl önce yaratılan bu masallar, kişileriyle, olaylarıyla yaşıyorlar sanki üstelik de bunu henüz okuma alışkanlığı olmayan bir çocukla, büyükleri de ilgilendiren bir yöntemle yaparak, büyüklere de ışık tutuyor.

Nasıl mı?
Kitap ‘Masalların Masalı’yla başlıyor. Tahsin Yücel’in anlattığına göre, kitabın Fransızcası olan Les Fables’i Paris’te eski bir kitap satıcısından almış. Masalları 19. yüzyılın unutulmaz çizeri Gustave Dore resimlemiş. Bu resimler ağustosböceğinden karıncaya, aslandan fareye, yani masal kahramanları olan tüm hayvanlar, insanlar gibi bakan resimlermiş. Bunlar Yücel’i büyülemiş. İstanbul’a döndükten sonra on yıl geçmiş, ancak üç beş kez bakabilmiş bu kitaba.

Bir yaz tatilinde…
Bir yaz tatilinde güneydeki evlerine giderken yanına almış. Çünkü torunu Zeynep doğduktan sonra, bu kitap onun için daha bir anlam kazanmış. Masallarıyla resimleriyle Zeynep’in de bu kitabı seveceğini düşünmüş. Zeynep’in ilgisini bu kitaba çekmek için de tatil evindeki küçük kitaplığın alttan üçüncü rafına büyükçe olan ön kapağı dışarıya dönük olarak yerleştirmiş. Önüne de onun hoşuna gidecek küçük nesneler, oyuncaklar koymuş. Bir yıl geçmiş, sonunda bir gün Zeynep, göğsünün üstünde sıkı sıkı tuttuğu Les Fables’i dedesine getirmiş, içindekileri değil, masal...yazarının arka kapakta olan fotoğrafını gösterip ‘kim bu’ diye sorunca, Tahsin Yücel’i düş kırıklığına uğratmış, çünkü hâlâ “masalları oku dede” sözü ağzından çıkmamış.
Tahsin Yücel sabretmiş, vazgeçmemiş. Yazarın uzun saçlarının nedenini, La Fontaine masallarının kökeninin Ezop’a dayandığını, bugüne kadar Türkçeye Orhan Veli Kanık’ın, Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirdiklerini bir bir anlatmış. Zeynep “Sen de yapabilir misin?” diye sorunca, “Ben o kadar güvenemiyorum kendime. Ayrıca, Sabahattin Eyüboğlu tüm La Fontaine şiirlerini çevirdiğine göre, buna gerek de yok” demiş. “Ama istersen okuyup anlatabilirim sana” diye eklemiş. Zeynep, “Masal anlatır gibi mi?” diye sormuş, Yücel, “Evet, aşağı yukarı” deyince, o da, “Hadi, başla o zaman” dese de bu kez dedesi nazlanmış, “Şimdi çok işim var, Zeynep’ciğim. Yarın, yarın olmazsa, öbür gün okurum sana” diyerek, işi ağırdan almış, onu daha da meraklandırmış. Tabii Zeynep sabırsızlanmış, ertesi gün dedesi ilk masalı okumaya başlamış.

Yücel’i uğurlamak
Özetle bir ayı doldurmadan dede kırk beş La Fontaine masalı okumuş, torun yorumlamış. Her masalın Zeynep’in gözüyle değerlendirilmesi ve elbette Tahsin Yücel’in pırıl pırıl Türkçesi, torunu Zeynep’le olan deneyimi, 350 yıldır anlatılan bu masallara ayrı bir değer yaratıyor. Kahramanlarının hayvan olması hiçbir şey değiştirmiyor. Çünkü her biri insanların değişik yönlerini anlatıyor, ders veriyor.
İşte böyle... Hangi yaşta olursanız olun. Tahsin Yücel’i uğurlamayı ondan bir kitap okuyarak bunu çocuğunuzla da paylaşmayı düşünüyorsanız, neden bu kitap olmasın? Neden ona armağan olarak sunulan, “Söylem, Söylen, Yazın” olmasın? Güle güle, değerli Hocam! Türk edebiyatı seninle gurur duyuyor. Ne mutlu Zeynep’e ki, hem Türkiye’nin gurur duyduğu bir dedesi var, hem kendi de bir masal kahramanı, okumayı seven bir çocuk!

HİKMET ALTINKAYNAK
Eleştirmen-Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları