Olaylar Ve Görüşler

Sorun Erdoğan Oligarşisi mi?

20 Mart 2015 Cuma

17-25 ARALIK’LA BAŞLAYAN SÜRECİN YENİ YENİ TARTIŞILMAYA BAŞLANAN VE GİDEREK BAŞAT BİR ÖZELLİK HALİNE GELECEĞİ KUVVETLE TAHMİN EDİLEN BİR KARAKTERİSTİĞİ VAR.

Kimi yorumcuların “AKP Erdoğan’ın ağırlığı altında eziliyor”, kimilerinin “Erdoğan artık AKP için taşıması zor bir yük haline geliyor”, başka birilerinin de “AKP içinde homurtular var” diye içeriklendirdiği yorumlardan söz ediyorum.

Erdoğan AKP için bir yük mü?
Bu yorumlar birçok gözlem üzerinde şekilleniyor. Erdoğan ile Başbakan arasındaki basına yansıyan yansımayan, görünür ya da görünür olmayan çelişkiler bunların en önde gelenleri.
Yolsuzluk iddiaları komisyonunda yaşananlar, Davutoğlu’nun “şeffalık yasası” teklifinin Erdoğan’ın baskısıyla askıya alınmış olması, MİT Başkanı’nın Erdoğan’a rağmen istifası ve Davutoğlu’nun onayıyla AKP’den aday olması, İç Güvenlik Yasa Tasarısı konusunda AKP grup başkan vekillerine kadar uzandığı iddia edilen tereddüt iddiaları, Merkez Bankası Başkanı’nın Erdoğan tarafından defalarca “hain” imalarına varana kadar suçlanması karşısında Babacan ve Davutoğlu’nun direnci, Erdoğan’ın neredeyse bir saplantı haline getirdiği ve her vesileyle vurguladığı “başkanlık sistemi” konusunda Davutoğlu’nun mırın kırın etmesi ve açık ve net bir destek açıklamaması, AKP’nin üç kurucusundan biri olan eski Cumhurbaşkanı A. Gül’ün “Türk tipi başkanlık sistemi olmaz” açıklaması, bu gözlemlerin bazı kalın çizgileri.
Öte yandan Erdoğan’ın en yakınlarından(!) ekibini oluşturması, Davutoğlu hükümetinin içine yerleştirdiği iddia edilen “başkanın adamları”... vb. Muhtemel bir volkanik patlamanın ön işaretleri gibi görünüyor.

Saray oligarşinin merkezi mi?
Şurası çok net. Artık “kutsal dava”, her geçen gün daha fazla Erdoğan, ailesi ve en yakın çevresinin, bir anlamda Erdoğan oligarşisinin bekası, esenliği ve güvenliği temelleri üzerinde yükseliyor.
Bu kutsal dava (!) çerçevesinde yasal tedbirler alınıyor, anayasal tedbirler planlanıyor, kurumlar biçimlendiriliyor.
AKP araçsallaştırılıyor, devlet araçsallaştırılıyor, “dava” araçsallaştırılıyor.
AKP bütün organlarıyla işlevsizleştiriliyor, giderek artan bir hızla.
Artık saray, saray erkânı, aile ve yakın akrabalar siyaset yapımının merkezi, toplumsal mühendisliğin merkezi haline getiriliyor.
Medya, muhtemel çatışmalara karşı saray tarafından yeniden tanzim ediliyor. Saray Erdoğan oligarşisinin yeni tahkimat merkezi.

Volkan ne zaman patlayacak?
17-25 Aralık’ta Türkiye toplumunun bağrında görünür görünmez derin izler bırakan “yolsuzluk soruşturmalarıyla” başlayan bu süreç ve son gelişmeler yüce dava adına katlanılır olsa da AKP kadroları, hatta kimi liderleri ve seçmen tabanında giderek daha fazla memnuniyetsizliğe yol açıyor.
Artık sorun volkanın ne zaman patlayacağı sorunudur, sanki! Yani seçimlerden önce mi, yoksa seçimlerden sonrasına sarkar mı? Oligarşinin merkezinin gergin ve tahammülsüz kişiliğinin her zaman patlamaya hazır bir potansiyel olduğu defalarca tecrübe edilmiş olsa da, sürecin seçim sonrasına kalabileceği şimdilik daha güçlü bir olasılık.

7 Haziran’ın önemi
Öyle ya da böyle, artık bu terazinin bu sıkleti çekemeyeceği noktaya doğru hızla yol alıyoruz.
Gezi Direnişi, Kürt siyasi direnişi potansiyelleri ve emek-demokrasi güçleri oligarşiye karşı demokrasi mevzilerini tahkim ediyorlar.
Erdoğan oligarşisine karşı en etkili darbeyi 7 Haziran seçimleri vuracak.
HDP’nin barajı aşması, CHP’nin etkili bir oy artışı sağlaması Erdoğan oligarşisinin hayallerini yerle yeksan edecek gelişme olacaktır. Başkanlık sistemine doğru yürüyen Erdoğan salt çoğunluktan bile olabilir.
Bu halk bunu birçok kez başardı. 7 Haziran’da niye olmasın?  

CENGİZHAN GÜNGÖR Emekli Muhasebeci

 

-

 

İç Güvenlik Yasası Neler Getiriyor?


İç Güvenlik Yasası’nın getireceği yeni durumları madde madde inceleyelim:

1- Herkesin telefonu hâkim izni olmadan 48 saat dinlenecek.
2- TC’deki tüm dinlemeler Ankara’da görevli tek hâkim tarafından denetlenecek.
3- Toplumsal olaylarda 3 gün çıkmayacak boyalı su kullanılacak.
4- Polis, savcı kararı olmadan ve kimseye haber vermeden 48 saat gözaltında tutabilecek.
5- Yüzünüzü kısmen bile kapatacak şekilde toplantı ve gösterilere katılırsanız 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabileceksiniz.
6- Valinin ilan ettiği yasaklara uymayanlar 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılacak.
7- Vali toplumsal olaylarda belediyenin araç ve gereçlerine el koyabilecek.
8- Hâkim, savcı kararı olmadan üstünüz, eşyanız, arabanız aranabilecek.
9- Polis toplumsal olaylarda cebinde taş vardı diyerek bile silah kullanabilecek.

Sonuç olarak
* Savcının yetkilerini valilere ve polise devrederek kuvvetler aykırılığı ilkesine aykırı bir sistem oluşturuluyor.
* Polis bir yandan iktidara bağlanırken bir yandan yetkileri genişletiliyor.
* Temel hak ve özgürlüklerin alanı daraltılıyor, yeni insan hakları ihlallerinin kapısını açıyor. 2007’den bu yana polisin orantısız güç kullanması sebebiyle 183 kişi yaşamını yitirmiştir.

Orantısız güç
Şimdi bu yasa ile polise daha fazla yetki tanıyor. Oysaki bu durum 1990 tarihli Birleşmiş Milletler Belgesi’nde ateşli silahlar kullanmaya ilişkin karara aykırı olduğu gibi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’de toplantı, gösteri ve yürüyüş haklarının sistematik şekilde ihlal edildiğinden bahisle 2013 Eylül ve 2014 Eylül tarihlerinde iki karar almıştır.
Bu kararlarda barışçı gösterilerde orantılı güç kullanımı düzenlemesinin yapılması ve orantısız güç kullananlar hakkında etkin soruşturma yapılması gerektiği öngörülüyor.
Şu ana kadar AİHM’nin, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkı ile ilgili 54 ihlal kararı mevcut olup 200’e yakın bekleyen dava mevcuttur.
Tüm bunlara rağmen polisin güç kullanımını daha da keyfi hale getirecek yasal düzenleme yoluna gidilmiştir.

Hukuk devletine veda
Biz bu yasaya hukukçu ve vatandaş kimliğimizle karşıyız. Çünkü bu yasa, temel hak ve özgürlüklerimizi engelliyor.
Çünkü anayasadaki kuvvetler ayrılığı temel ilkesine aykırı olarak savcılık makamının yürütmenin eline geçmesi sağlanıyor, bir kısım yargı yetkileri yürütmeye devrediliyor.
Çünkü yürütme organının, polisin, keyfi uygulaması yaygınlaşıp hukuki hale geliyor. Çünkü hukuk devletine veda ediliyor. Sıkıyönetim uygulamalarına geçiliyor.  

Av. SELİM KARAHAN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları