Olaylar Ve Görüşler

Sorular ve Suruç

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Şenlik düzenlemek, basın açıklaması yapmak, ağaç dikmek, saz çalmak, halay çekmek isteyenlere karşı devletin her defasında takındığı tavır ne kadar da birbirine benziyor. 22 yıl önce Sivas-Madımak katliamı sonrası, “Ne işiniz vardı Sivas’ta” diye sormuşlardı. Şimdi aynı soruyu Suruç için soruyorlar.
“Aziz Nesin’i” ve arkadaşlarını neden alıp Sivas’a götürdünüz? Şeytan Ayetleri meselesini bilmiyor muydunuz, diyorlardı. Şimdi ise “Suruç’ta bombalı saldırıya hedef olan Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Türkiye’nin terör örgütleri listesinde yer alan Marksist Leninist Komünist Partisi’nin (MLKP) legal uzantısı olarak biliniyor... Başta İstanbul ve Ankara’dan topladığı yaklaşık 300 genci Suruç üzerinden Kobani’ye götürüyordu.” “Bir dönem MLKP’yle yakın ilişkileri bulunan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ bir süredir Kobani’de bulunuyordu.” (Star 21.07.2015) diye yazabiliyorlar.
Sabah gazetesi 4 Temmuz 1993 tarihli sayısında; “İhmal ve Tahrik”, aynı gün Zaman gazetesi, “Apaçık İhmal ve Tahrik”, Sivas Hürdoğan gazetesi, “İhmal ve Tahrik Ön Planda” başlıklarını kullanmışlar; Başsavcı Nusret Demiral, “örgüt yok tahrik var” demişti.
Daha 22 gün önce, Madımak Katliamı’nın 22. yıldönümünde Yeni Akit gazetesi, “Madımak Derin Proje” manşetini kullanmışken, bu kez Star gazetesi Suruç katliamı için “Derin Kurgu” manşetini kullandı.

Aynı sorular
O gün Madımak’tan sağ kurtulanlar, Pir Sultan’ın bir deyişinden harekette, “Bu dava divana kalmaz” dediklerinde, “Ne yani bu dünyada mı hesap soracaksınız, bu bir isyan çağrısı değil midir” diye soruyorlar iken; bugün Selahattin Demirtaş’ın kendi parti örgütlerine, “kendinizi koruyacak önlemleri alın” mealindeki çağrısına, “Ne yani silahlanın mı demek istiyorsunuz, savaş mı çıkaracaksınız” diye soruyorlar.
O gün, (TBMM) Sivas Olayları Meclis Araştırma Komisyonu üyelerinin “Bunca hazırlığa, bildirilere, vs. rağmen hiç mi haberiniz olmadı” sorusuna MİT Bölge Başkanı’nın verdiği yanıt şöyleydi: “Aziz Nesin ve valiye karşı bazı gösterilerin olabileceği istihbarı bilgisini aldık ve bu bilgiyi cuma günü (yani katliam günü A.B.) Emniyet’ten telefona çıkan bir polis memuruna ilettik...” MİT telefondaki o polis memurunun adını bile bilmiyordu. Mahkeme ise bu polis memurunun kim olduğunu merak etmedi. Bugün ise başta Demirtaş olmak üzere birçok kişi soruyor: “MİT neredeydi? MİT ne yapıyor? MİT ne işe yarar?...”
Dün Sivas’ta faaliyet gösteren 114 sivil toplum kuruluşu yöneticileri Madımak katliamında öldürülenlerden kaçının Sünni olduğunu sayıp sıraladılar.
Dün, Reyhanlı katliamı sonrası, dönemin Başbakanı, Erdoğan “53 Sünni yurttaşımız öldü” derken; bugün ise Mustafa Kartoğlu, Star’daki köşesinde, HDP’nin Diyarbakır mitingini kana bulayan katilin “Adıyamanlı bir Kürt ve Alevi” olduğunu keşfetmiş ekliyor: “Bu kez Kobani’ye giden Türkiye vatandaşı Kürt gençleri hedef alındı” (21.07.2015). O gün, İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi yayın organı Taraf Dergisi’nde: “Şu noktanın altını vurgulamak istiyoruz: Sivas’ta insanlarımız yargılama ve cezalandırma hakkını kullanmıştır. Yargılama ve cezalandırma hakkı ancak ve ancak Müslümanlarındır, bunun lamı cimi yok. Yasadışı TC’nin hiçbir hakkı yoktur” (30.08.1993, 30 sayı) diye yazarken; bugün ise IŞİD, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada farklı ne söylüyor? Ne yapıyor?

Protestolar
O gün Madımak Katliamı davasının ilk duruşmasına gitmek isteyen avukatlar, tanıklar, mağdurlar, aileler, Ankara Adliyesi’nin önünde, Abdi İpekçi Parkı civarında o günün toplum polislerince öldürülesiye dövüldüler, bugün ise Suruç katliamını protesto etmek isteyen yüzlerce insanımız İstiklal Caddesi’nde TOMA’larla, çevik kuvvetle su gaz sıkılarak dağıtıldılar.
O gün, “Pir Sultan’ı hep Banaz köyünde anıyordunuz, bu kez neden Sivas’a geldiniz” diye sorarlarken; bugün, “MLKP-ESP’nin, legal uzantısı Sosyalist Gençlik Dernekleri, her yıl yaptığı ideolojik eğitimi bu yıl iptal ederek neden Suruç’a geldiler” diye soruyorlar.
Katliamlar, katiller birbirine bu denli benziyor da, bizler dünkü halimize az mı benziyoruz? “Sivas’ın hesabı sorulacak” sözünün yanına şimdi “Suruç’un hesabı sorulacak” sözünü eklemekten gayri ne yaptık, ne yapıyoruz? Asıl soru bu.  

ALİ BALKIZ
Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları