Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sıkılaştırma politikaları neden tutmuyor? - Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu
Türkiye, 22 yıl sonra bir kez daha para ve maliye politikaları ile dizginlenemeyen bir enflasyonist dönemde. Sıkılaştırmanın devam edeceği söylenirken her şeyden önce atılan her yeni adımının önce enflasyonist, sonra da işsizlikle beslenen durgunluk etkisi yaratacağı apaçık ortada. Demek ki eksik olan bir şey var. O da toplumda derinleşen güvensizliğin dikkate alınmaması.
KISIR DÖNGÜYÜ KIRMAK İÇİN
Derece derece ve ürkek faiz artışlarıyla geç basılan enflasyon freni ülkeye patinaj yaptırmaya devam ediyor. Yüksek kredi faizleri yatırım maliyetlerini artırdığı için, yatırım ve üretim yeterince artmıyor. Reel faizlerin yüksek enflasyona yenilmesi Türk Lirası tasarrufları değil, döviz mevduatlarını veya yastık altı dövizi artırıyor. Hızlanan döviz talebi, TL’ye değer kaybettiriyor. Bunun hizmet sektörüne olumlu katkısı olsa bile ihraç mallarının rekabet gücünü artırma etkisi sınırlı. Kaldı ki ihracat pul olan ulusal para nedeniyle artsa bile, artmayan üretim, iç piyasada enflasyonu körüklüyor. Altına kayan tasarruf, paranın korumalı, ama ölü yatırımda tutulması demek. Üstelik altın ithalatını artırıyor; ülke topraklarının altın aramak için delik deşik edilmesine neden oluyor. Erzincan’da kayan toprak altında kalan siyanür şehitlerinin kanında bu davranışın da eli var.
Enflasyon zaten adil olmayan bir vergi. “Enflasyonist olmayan” vergiden şimdi dolaylı değil, dolaysız vergilerin yeniden artırılacağı mı ima ediliyor? Yoksa geçen yıl motorlu taşıtlar vergisinin iki kez alınması gibi, bu yıl da gelir, kurumlar ve emlak vergilerinin tekrar alınacağı mı haber veriliyor? Bunun vergi takatine, barışına, toplumsal güvene ve dolayısıyla ekonomi çarklarının işlemesine etkisi hesaplanıyor mu? Ya vergilerle kemer sıkmaktan bunalan mükellefe nispet, devlet harcamalarını kısıcı ve seçimle birlikte daha da artan israfı engelleyici hiçbir önlemin alınmadığını görmenin, insanlarda nasıl bir aldatılma duygusu yarattığını anlamak çok mu zor? Ne niyete, ne rakamların gerçekliğine, ne politika hedeflemesine, ne de kurumlara güven kalmış durumda. Kaybolan güveni onarmak için bir çaba da yok. Uluslararası kredi kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu yükseltse bile güvensizlik dış yatırımcı için de geçerli.
GÜVENSİZLİĞİN MALİYETİ
TÜİK ve TCMB her ay ortak bir tüketici eğilimi anket sonucu yayımlıyor. Tüketici güven endeksinin 200’ün altında olması, bugüne ve geleceğe duyulan güvensizliğin işareti. 2023’ün son ayında 77.4 olan endeks Ocak 2024’te yüzde 3.9 artarak 80.4 olunca güven arttı mı sanıldı? Ya şubat ayında yüzde 1.3 azalarak 79.3’e inmesinin politika karşılığı ne? Ayrıca bu rakamlara bile kamuoyu nasıl inansın? 2023 enflasyonu olarak ilan edilen yüzde 53.9 ve yüzde 9.8 işsizliğin gerçek olmadığını yaşayarak gören tüketicinin endekslere inanması kolay mı? Ama güvensizliğin ve güven vermemenin ekonomik maliyeti çok yüksek. Önlemler bu yüzden dikiş tutmuyor.
Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
En Çok Okunan Haberler
- 87 yaşındaki iş insanı İnan Kıraç evlendi
- Özgür Özel'den grev çağrısı!
- 2025 yılının asgari ücreti belli oldu!
- AKP koridorlarında konuşulan 'erken seçim tarihi' sızdı
- Özel'den Erdoğan'a 'Esad' ve 'HTŞ' yanıtı
- Teğmenler soruşturmasında flaş gelişme
- Açıklanan asgari ücrete tepki yağdı!
- Muhalif gruplarla anlaşmaya varıldı!
- Milli Eğitim Bakanı Tekin'e şok protesto!
- 1 Ocak'tan sonra resmen tarih oluyor