Olaylar Ve Görüşler

Oryantalizm Batı ve feodalizm - Prof. Dr. Seda ÜNSAR

06 Nisan 2023 Perşembe

Oryantalizmin “Batılılaşma” diye adlandırdığı durum, bilimsel anlamda evrensellik kategorisinde değerlendirilmesi gereken, kendine özgü bir çağdaşlaşma devrimidir. Bu durum, 16. yüzyılda Batı’da sağlamlaşan kapitalist dünya tarafından çoktan yutulmuş olan bir ekonomik altyapının, halihazırda çok da gecikmiş bulunan politik, kültürel, ideolojik üstyapısının devrimci bir ivmeyle ortaya çıkışıdır. 

DEĞİŞİM BİR BÜTÜNDÜR

Söz konusu üstyapı kurumlarının, bazı muhafazakâr veya postmodern anlatılarda iddia edildiği gibi, bir kısmı alınıp bir kısmı bırakılamaz. Çünkü kurumsal yapı ve kurumsal değişim bir bütündür. Her yeni ekonomik altyapı kendi politik, ideolojik ve kültürel üstyapısıyla gelerek kendinden önceki feodal yapıyı yerinden eder.

Dolayısıyla, kişilerin beğeni, arzu veya takdirlerinden bağımsız olarak başlamış olan modern çağda, feodal görüngüleri yaşatmaya çalışmak sadece akıldışı, aynı zamanda tarihdışı bir durumdur. Oryantalizmin “sizin kültürünüz, kimliğiniz” diye dayattığı şey, aslında Batı’da çoktan değişmiş bulunan bu feodal görüngülerdir. “Uygarlığın maddi (teknolojik) yönünü almak, manevi (kültürel) yönünü almamak” diye bir şey tarihsel anlamda var olamaz. Çünkü tarih maddi altyapının değişme aşamalarıdır: Üretim modu değiştikçe politik, kültürel, ideolojik olgular da değişir.

Öte yandan, yeni kurumsal yolların sağlıklı şekilde gelişerek verimli, yani üretici kurumsal yapıyı oluşturabilmeleri için verimsiz, yani üretici değil yeniden dağıtıcı olan, patrimonyal kurumsal yapının tüm kurumsal yollarının ve paydaşlarının devre dışı bırakılması gerekir.  

Osmanlıcılık, kendi ulus devletlerini kurma yolunda olan topluluklar için meşruiyet sağlayamamıştır. İslamcılık, feodalite görüngülerinde ısrarlı olduğundan zaten çağın gerisinde kalmıştır. Batıcılık, modernitenin seküler ontolojiye sahip olduğunu doğru saptasa da imparatorluğun dünyaya yarısömürge olarak eklemlenmesi sebebiyle işleyen emperyalist çarklarla mücadele edememiştir. 

Oryantalizm, tarihe 19. yüzyıl sonunda gömülmüş bulunan bu akımlardan ilk ikisini, kurtuluş ve kalkınma için gerçek bir seçenekmiş gibi göstermeye çalışırken Kemalizmin seçeneklerden sadece biri, hatta yanlış seçenek olduğu iddiasındadır. Oysa işgalcilerin “Kemal’in peşinden (Anadolu’ya) gidenler” anlamında kullandığı Kemalist ifadesinden dönüşen Kemalizm, en özet ifadeyle, hem bağımsızlık hem özgürlük idealini esas alan, bu yüzden de Batı modernitesinin karanlık yüzü emperyalizme karşı bir modernite ontolojisidir. 

BÜYÜK DEVRİMCİ

Oryantalizm; laikliğin, sadece Batılı, yani Hıristiyan kültüre ait olduğu iddiasından yola çıkarak, Batı normu olarak dayatır. Fakat bir kalemi Bangladeş’te de yere atsanız düşer, Fransa’da da. Kemalizmin tam olarak oryantalizmi alt ettiği nokta budur. Savaş meydanlarında, dünya tarihine askeri deha olarak geçen Mustafa Kemal, tüm mazlum uluslar için ilk umut olan zaferleriyle emperyalizmi yendiği gibi, laik cumhuriyet devrimiyle politik bir deha olarak oryantalizmi de yenen ilk ve tek tarihi figürdür. Hakikat ve zaman arasında görünmez bir bağ vardır: Atatürk bu anlamda dünya tarihinin en büyük devrimcisi olarak kalacaktır.

PROF. DR. SEDA ÜNSAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları