Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ölüme salınan çocuklar
“Bilmek ve başkalarının bilmesini sağlamak, nazizmden uzaklaşmanın bir biçimiydi. Bir bütün olarak Alman halkının buna başvurmadığını düşünüyor ve bu bilinçli görmezden gelme tutumundan ötürü onu yüzde yüz suçlu buluyorum.” Primo Levi.*
Işıkta duran arabalar arasında koşuşturup cam silen, kirden kararmış yüzlerinin ortasında ışıl ışıl gözleri ile insan seçen, hayatı erken öğrenmiş, erken büyümüş çocuklar... Kimi boyundan büyük çekçeklerle çöp ayrıştıran, kaldırımda karton üzerinde birbirine sarılmış soğuğa ve açlığa direnen, kimi dilenen çocuklar... Karda kışta, karanlık denizlerde, ölümden kaçarken ölüme salınan bebekler, çocuklar; ölüme salınan analar, babalar, gençler, yaşlılar! Sağımızda solumuzda belki hiç görmediğimiz, hiç bakmadığımız yerlerdeler. Onları gözucuyla değil yürekle ve bilmek için görmeliyiz. Rahatımız kaçmalı...
Türkiye’den Yunanistan’a deniz yolculuğu, Ege’ye kıyısı olan illerin karşı adalara en yakın koylarından başlıyor. Bu illerin valiliklerinin insan kaçakçılarını tespit edememeleri, bu şebekeleri bulamamaları, engelleyememeleri mazeret kabul eder mi? Bu kanlı insan ticaretinin “işbirlikçisi” ya da “görmezden geleni” olmak istemiyorsak, savaş istismarcılarını, ırkçı ve yabancı düşmanlarını içinde barındıran bir toplum olmamak için; sığınmacı istismar ve cinayetlerini engellemek, kış koşullarında ölüme salınan sığınmacı çocuklarının Ege sularında boğulmalarına bir an önce dur demek zorundayız.
Paralı sınır bekçiliği
Suriye’deki iç savaş ve IŞİD terörünün yerinden ettiği milyonlarca insan, ülkelerinden kaçmak zorunda kaldılar. Büyük bölümü geri dönme umudunu yitirmiş halde, sayıları Türkiye’de iki milyonu aşmış bulunuyor. Avrupa’ya mülteci olarak gidebilme umudu bu insanları insafsız insan kaçakçılarının, bin türlü istismarcının eline düşürüyor.
İnsanımızın, yoksula evini açma, çorbasını paylaşma geleneği, yaşanmış olan göç dalgasının acılarının üstünü örtüyor. Türkiye ve Yunanistan halklarının, insan dostu temsilcileri, sivil toplum örgütleri, özellikle de sağlık çalışanları bu dayanışmada gönüllü katkılarda bulunuyorlar. Ne çare ki bu çabalar sınırlı, oysa ihtiyaç büyük. Suriye sığınmacılarının Türkiye’de dünyaya gelmiş çocuklarının sayısı şimdiden 100 bin civarında. Bu topraklarda doğan bu çocukların nüfus ve yurttaşlık hakları ise belirsiz!
Görülebilirler!
Tüm toplumun destek ve sahiplenmesini örgütleyecek politikalara ihtiyaç olduğu görülmeli. Konu sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, meslek kuruluşlarının, ulusal ve uluslararası uzman kurumların hatta siyasi partilerin gündemine ivedilikle girmelidir.
Kentlerin en etkili toplumsal örgütü olan belediyeler de yaşananlara merkezi yönetimden daha yakındır. Problem kalıcı, sorumluluktan kaçış yoktur.
Uzun soluklu çözümler üretilmediği takdirde göç toplumsal bir afete dönüşecektir. İnsan hakları ve özgürlüklerine saygılı, çabuk, etkili projeler geliştirilmediği takdirde, zaten ekonomik kriz ve işsizlik nedeniyle yükselme potansiyelinde olan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı hız kazanacaktır. Barınmaları, beslenmeleri, sağlık ve eğitim ihtiyaçları, dil ve iletişim sorunları ve çalışma koşulları, “haksız rekabet” duygusu üretmeden nasıl çözümlenecek düşünmeliyiz. Sığınmacıları “besleme”, “asalak” bir toplum algısından kurtaracak tedbirler yabancı düşmanlığını geriletebilir.
Sığınmacıları, Yunanistan ve Türkiye’de bloke etme amacıyla Avrupa Türkiye’den, daha sıkı bir sınır bekçiliği yapmasını istiyor. Dört yılı aşkın süredir kendisine sığınmış bu insanlarla olanını paylaşan, evini açan bu halkın devleti, Avrupa’nın “paralı sınır bekçiliğini” yapmamalıdır.
Sığınmacı esir değildir
Ölümden kaçarken insan kaçakçısı çetelerin eline düşüp kışta kıyamette bilmedikleri denizlerde ölüme koşan insanları koruyucu tedbirler ivedilikle alınmalıdır. Sığınmacılar esir değildir. İkinci sınıf değildir. Yaşanan normal zamanların göçü değildir. Kendi irade ve istekleri dışında mecbur oldukları bir yer değiştirmenin mağdurlarıdır. Geçip gitmek istiyorlar ise bu haklarına engel olmak, insani değildir. Ölüme salınan çocuklar için güvenli yollar inşa etmek, onları ve temsil ettiklerini görmek, insanlık görevidir.
*Aktaran; Orhan Miroğlu, Dijwar Onlara Dair Her Şey. Avesta.
BÜLENT TANIK Şehir Plancısı
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
En Çok Okunan Haberler
- Hayatını kaybetti!
- Mansur Yavaş'tan TBMM'ye flaş çağrı!
- TÜİK ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- 'Erken seçim' çağrısı: CHP tarih verdi
- Serdar Ortaç son malını da satışa çıkardı!
- İşte Belediye Başkanı'nı öldüren saldırganın ifadesi!
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…
- AKP'den kayyum için ilk açıklama