Olaylar Ve Görüşler

Ölüler nikel de takmaz

09 Ağustos 2019 Cuma

Kaz Dağları için ayağa kalkan binlerce yurtseverin/ doğaseverin ellerinde ve dillerinde yankılanan “ölüler altın takmaz” tepkisi bana Mustafa Balbay’ın 7 Temmuz 2013 tarihinde altın için uyarladığı o espri dolu ve yaşamsal dizelerini hatırlattı bir kez daha. Kitabımda da (Çaldağı: Kasaba’mdaki Darbe, 2018) alıntılamıştım onun “Tuttuğunuz altın olsun” yazısını. Yıllarca tutuklu kaldığı dört duvar arasındayken, ağaç göremediği günlerde “devlet büyüğü”ne “sihirli lamba” şefaatini yansıtmıştı. Ben de nikele dönüştürmüştüm o şefaatteki “altını”:
“Sihirli lamba”, devlet büyüğüne “Ne isterseniz yerine getiririm” demiş. Büyük, “tuttuğum her şeyin nikel olmasını isterim” karşılığını vermiş. Sihirli lamba “tamam” demiş. O andan itibaren tuttuğu her şey nikel olmuş. İş başlangıçta çok zevkliymiş ama...
Acıkmış ekmeğe uzanmış, nikel olmuş...
Susamış... Suya uzanmış, nikel olmuş...
Sevdiği bir çiçeğe dokunmuş, nikel olmuş...
Yumuşak bir yatakta biraz dinlenmek istemiş, nikel olmuş...

Çal Dağı’nın sesi
Bu yazımla Çal Dağı’ndan duyurmak istedim sesimi, Kaz Dağları için doğa mücadelesi veren çevrecilere. Kirazlı- Balaban’da boğazlanan 200 bini aşan sayıda ağaca yapılan ihanetin benim memleketim Turgutlu’da da yapıldığını bildirmek istedim. O sırada sorumlu bakan Osman Pepe’nin karşı çıktığından istifasına yol açtığını ve mahkemenin “dur” kararının kenara itildiğini söylemek istedim. Çal Dağımın bağrına indirilen darbe ile çölleştirilen yemyeşil köşenin çaresiz beklediğini; börtü böceklere, kuşlara, yaşamın sağladığı canlılara yuva olamadığını duyurmak istedim. Bilemiyorum, baltalar yeniden mi bileniyor, devam mı edecek çarkların dişlileri; yoksa onca mücadele verenlerin yüzü gülecek mi? Görülüyor ki bana, size, yurttaşa hatta dünya kamuoyuna sorulmadan yeşil durmadan kemiriliyor ülkemde, ağaç kesiliyor. Doyum nedir bilmiyor, insaf nedir tanımıyor uluslararası şirketler ve yerli taşeronlar. Suyu kirletiyorlar, havayı zehirliyorlar, ekosistemi yerle bir ediyorlar.
Oysa, Kurtuluş’un o sıcak günlerine yelken açmaya çalışan Gazi Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarken, daha o günlerde nasıl da ormanlarımız üstüne titremişti: “Gerek tarım ve gerek ülkenin servet ve genel sağlığı bakımından önemi kesin olan ormanlarımızda çağdaş önlemlerle iyi durumda bulundurmak, genişletmek ve en yüksek yarar sağlamak temel ilkelerimizden biridir”.

Anadolu kolay bağışlamaz
Yaşar Kemal, “doğaya düşman bir ülke olduk” demişti kazançlarından başka dünyayı görmeyen ve bilmeyen yöneticiler için. Sözcüklerine şunları da eklemişti: “Bu Anadolu insanları kolay bağışlamaz. Anadolu topraklarının üstüne titrer, Kurtuluş Savaşımıza bakın”. Binlerle yola koyulmuş. doğayı korumaya söz vermiş Kaz Dağları sevdalılarına; benim memleketim Turgutlu’da yıllar önce aynı amaç ve azimle ortaya çıkmış TURÇEP ve TEMA destekçilerine yol göstermiş Yaşar Kemal. Aynı zamanda yurttaşı yüreklendirmiş çevre korumasında. Ne demişti Ruşen Keleş! “Çevre sorunları, kanımca, sokaktaki insan tarafından sahiplenilmedikçe sağlıklı bir çözüme kavuşturulamaz”.... kitabı 100 Soruda Çevre’de. Her şeyin düzeleceğine dair umudunu yitirmeyen ünlü bilgin Jared Diamond, çevreye olan duyarlılığın dünya çapında arttığına inanmakta:

Mücadelenin iki tarafı
“Çevreci hareketler gittikçe artan bir oranda yandaş kazanmaya devam etmektedir. Üstelik gitgide daha etkin organizasyonlar devam etmektedir... Ancak çevremizin maruz kaldığı tehditler de gittikçe artan bir oranda güç kazanmaktadır... İstediğimiz atın yarışı kazanması olanaksız değildir, ama garanti de değildir”.
Yıllar öncesinde yazılmış bu sözlerin, politikacılar tarafından hiç önemsenmediği günleri, yılları yaşıyoruz şimdi! Bir yanda ağacını kesen, yeşilini sarartan, havasını kaçıran, suyunu kirleten, liderine şartsız bağlanmış bir parti iktidarı ile parayı maden uğruna orman kesmekle kazanan yerli/ yabancı şirketler; diğer yanda doğa bilinci yeşertmeye çalışan ve bu bağlamda geleceğe yön vermek isteyen güzel insanlar. Tarih bize bir yörünge çiziyor, onu güzelce okuyarak geleceğimize umutla bakmak elimizde. Değerli dostum Prof. Dr. Asaf Koçman’ın incelikle ve içtenlikle belirttiği “doğal çevre bileşenleri”nin aralarında mevcut olan ilişkiyi “bozacak veya engelleyecek eylemlerin olmadığı, çevre yıkımı için teknolojik araç ve gücün kullanılmadığı doğal çevrelerde” buluşmak dileğiyle.

Prof. DR. Salih Özbaran
Tarihçi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları