Olaylar Ve Görüşler

NATO’nun genişlemesi - Ali ER

25 Temmuz 2022 Pazartesi

Türkiye; Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine itirazından vazgeçerek üyeliklerinin önünü açtı. Yıllardır tarafsızlıklarını korumaya çalışan Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik taleplerinde, Rusya-Ukrayna savaşıyla artan Rus tehdidi öne çıkarılıyor. Ancak iklim değişikliği nedeniyle Kuzey Kutbu bölgesinde ortaya çıkan yeni jeopolitik, gözden uzak tutulmamalıdır. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de iklim değişikliğini “kriz çarpanı” olarak tanımlayarak NATO’nun güvenliğiyle iklim değişikliği arasındaki bağı ortaya koydu. 

YENİ TİCARET YOLLARI

Dünya ticaretinin yüzde 88’ini oluşturan Asya, Avrupa ve Amerika arasındaki ticaretin, yakın gelecekte Arktik Okyanusu’nda ortaya çıkacak yeni deniz ticaret yolları üzerinden yapılması olası. Kuzey Kutbu’ndaki erime nedeniyle yeni erişilebilir kaynaklar ve deniz ticaret yolları üzerinde hak iddia eden küresel güçler arasında mücadele kaçınılmaz. İskandinav Yarımadası’nın Batı ve NATO için stratejik önemi vazgeçilmez. Finlandiya ile İsveç de üye olduğunda İskandinav Yarımadası, NATO’ya Arktik Okyanusu’nda jeostratejik üstünlük kazandıracak. Bu nedenle iki ülkenin NATO üyeliğini, sadece Rusya tehdidine bağlamak yanıltıcıdır. 

TERÖR ÖRGÜTÜ DEMEDİLER

Türkiye; Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine itiraz ederek belki de farkında olmadan küresel mücadeleye çomak soktu. Hemen geri adım atması da iyi olmadı. Çünkü üçlü memorandumun bağlayıcılığı şüpheli. Terörizmle mücadeleye, dayanışmaya, müttefiklerin ulusal güvenliğine ve uluslararası barışa ilişkin vurgular olsa da bunlar somut değil soyut söylemler. PKK, terör örgütü olarak yer aldı ama malumu ilamdan ibaret. Finlandiya ve İsveç; PYD/YPG ve FETÖ’ye terör örgütü diyemediler. Üçlü memorandum NATO’da bağlayıcı değil. NATO’ya üye olduklarında veya hükümet değiştiğinde, eski politikalara dönmeyeceklerinin garantisi yok. Üstelik eski üye, yeni üye eşit haklara sahip.

Türkiye; ulusal güvenliğini tehdit eden terör örgütlerini ve itirazlarını Madrid Zirve Bildirisi’nde tüm üyeler için bağlayıcı şerh koyarak kayda geçirip itirazını geri çekebilirdi. Çünkü zirve bildirileri tüm üyeler için, NATO’nun askeri ve sivil yapısı içinde kapsayıcıdır, planlama ve karar süreçlerinde bağlayıcı ve yönlendiricidir. Madrid sonrasında Brüksel’de, NATO’nun uzmanlarından oluşan ekiple ayrı ayrı Finlandiya ve İsveç temsilcileri arasında katılım görüşmeleri yapılacak. Süreç, 1995 tarihli NATO Genişleme Çalışması ve 1999 tarihli Üyelik Eylem Planı esaslarına göre yürütülecek. Her aday ülke için katılım protokolü hazırlanacak, üye ülkelerin hükümetlerince kendi usul ve şartlarına göre onaylanacak. Katılım protokolünün onay süreci ülkeden ülkeye değişebilir. 

TÜRKİYE’NİN ELİ GÜÇLÜ

Sonuçta, Türkiye’nin bu süreçte tüm üyeler için bağlayıcı adımlar atma inisiyatifi halen var ve bu önemli bir koz. Eylüldeki seçimlerde, İsveç kamuoyunda NATO üyeliğine karşı demokratik direncin artma olasılığı da Batı için önemli bir risk. Bu nedenle Rusya-Ukrayna savaşı, Finlandiya ve İsveç’in üyelik şartlarını karşılama kapasitelerinin yüksek olduğu gerekçeleri öne sürülerek ABD başta olmak üzere Avrupa’dan sürecin olabildiğince hızlandırılmasına yönelik olası baskılar akılda tutulmalıdır. Bu denklemde Türkiye’nin eli güçlü, ancak yöneticilerimiz bunun ne denli farkında, bilinmez.

ALİ ER

EMEKLİ TUĞGENERAL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları